Çaresiz tradutor Português
2,450 parallel translation
Korkmuş çaresiz ve elinde rehineler var Ray.
Está assustado e desesperado. E se estiver com reféns, Ray...
Noah'ı kim kaçırdıysa kabiliyetsiz ve çaresiz.
Então, quem tem o Noah é incompetente e desesperado.
Çaresiz bir adam.
É um homem desesperado.
Ama o bir postane seçti. Ve kitabında, kahramanı olan Carl Huntz, düşmanı çaresiz bırakmak için, iletişim yollarını kesmelisiniz demiş.
E o seu herói, Carl Huntz, escreveu que, para paralisar o seu inimigo, em primeiro lugar deve destruir os seus meios de comunicação.
Şimdi çaresiz, ki bu onu daha da tehlikeli yapıyor.
Agora ele está desesperado, o que o torna mais perigoso.
Çok çaresiz.
Não teve oportunidade.
Düşündüğümden daha da çaresiz durumda.
- Está mais desesperado do que pensava.
Partiden sonra çaresiz ve kızgındım.
Depois da festa, eu estava desesperada e zangada.
Ted Mosby zavallı ve çaresiz Canımlar'dan yararlanmıyor demek.
O Ted Mosby não se aproveita de pobres e indefesas queridas
Umarım bu beni çaresiz göstermez.
Espero que isto não me faça parecer desesperada.
Onunla iletişime geçmek için o kadar çaresiz kaldım ki gurur duymadığım bir şey yaptım.
E estava tão desesperado por me ligar a ele que fiz algo de que não me orgulho.
Lütfen, çaresiz durumdayım.
Por favor, estou desesperado.
Yani çaresiz olduğumuzu mu söylüyorsun?
- Diz-me que estamos indefesos?
Bu da amacına ulaşmak için ne kadar çaresiz kaldığını gösteriyor.
Demonstra que está desesperado para conseguir o seu objectivo.
Duygusuz ve çaresiz biri.
Está entorpecido. Está desesperado.
Batman bana karşı eniğini gönderdiğine göre çaresiz olmalı.
O Batman deve estar desesperado... se envia o seu filho para deter-me.
Çaresiz bir adamsın.
És um homem desesperado.
Doğrusu o kadar az kişiyle çıktım ki karşılaşma ihtimalinizi hesaplasam istatistikler çaresiz kalır.
Para ser honesto, foram tão poucas que era quase uma impossibilidade estatística.
Çaresiz?
- Desesperado?
Çaresiz hissediyorum kendimi.
Sinto-me impotente.
Efendim, bu insanlar çaresiz durumda.
Eles estão desesperados.
Kendini savunamayacak kadar çaresiz.
- Está sem meios para se defender.
Tamamen çaresiz hissediyorum.
Sinto-me completamente desesperado.
Ama tüm yatırımlarını batırmışsa çaresiz kalmıştır.
Mas se os seus investimentos não correram bem, ele estava desesperado.
Çaresiz kurban karanlıkta yürüyor.
A vítima indefesa no escuro...
-... bunun için çok çaresiz olmalı.
- deviam estar desesperados.
- Çaresiz kalmıştım.
Estava desesperado.
- Oldukça çaresiz durumdaydı.
- Ela também estava desesperada.
Bir stadyum dolusu çaresiz ve kafası karışık insanla beraber sırada bekleme kabiliyetleri olabilir. Ama seni temin ederim ki yetenekten uzaklar.
Conseguem ficar na fila com outras pessoas desesperadas e confusas, mas eu garanto-te :
Peki. Yeteri kadar çaresiz olduğunda beni ararsın.
Está bem, é só ligares-me quando estiveres desesperado.
Özür dilerim, ama çok çaresiz durumdayım.
Desculpa, mas estou desesperado.
Çok çaresiz olmalısın, ahbap
Deves estar desesperado, amigo.
Hadi ama, biraz anlayışlı ol, çaresiz durumdayım.
Vá lá, precisa mesmo de me ajudar, estou desesperado.
Sen de bunun çaresiz bir başbakanın ağzından çıkan kibirli bir demokrasi tanımı olduğunu söyleyeceksin.
E você responde-lhe que essa é uma interpretação arrogante da democracia pronunciada por uma PM desesperada.
Bu en çaresiz zamanımda ben reddediyorsan bu ofisi başına yıkarım senin. - Güzel pencerelerin, mobilyaların- -
Se o que me estás a oferecer agora, aqui mesmo, no meu momento mais desesperado, é a rejeição, sou capaz de me passar aqui no teu gabinete com as tuas janelas e mobília nova...
Böylesine çaresiz olmasa, Parlak bir plan olurdu.
Era brilhante, se não fosse tão desesperado.
Ayrıca, sende ben yokken çaresiz oluyorsun.
Além disso, tu és claramente indefesa sem mim.
Tamamen ve sapına kadar çaresiz.
Completa e totalmente indefesa. - Já foste informado?
Normalde çekiciler insanı çaresiz ve beş parasız bırakır ama bu sefer değil.
Normalmente os bloqueadores deixam-nos impotentes e sem dinheiro mas não desta vez.
Bayağı çaresiz gözüküyordu ama.
Mas parecia muito desesperado.
Ben karanlık ve çaresiz birine sadece seni kaybetmekten korktuğum için dönüştüm.
Eu só fiquei negro e desesperado porque tinha medo de te perder.
Gerçek hayat karsısında, çaresiz bıraktı.
Na vida, eu era impotente.
- Sen uyanmadıkça büyük sükse yapacağından emin olduğu dizisi batışa geçecek olan çaresiz bir aktörüm.
- Um actor desesperado, porque a série que sei que podia ser um sucesso, vai pelo cano abaixo, se não abrires os olhos.
Kurbanları kör etmek onları çaresiz, kayıp ve bağımlı yapıyor.
Cegar as vítimas deixa-as dependentes e perdidas.
Çaresiz olduğunu ve yalan söylediğini düşünürdüm.
Diria que estavas desesperada e a mentir.
Ya da hem çaresiz, hem yalan söylüyor hem de sarhoş olduğunu.
Ou desesperada, a mentir e bêbeda.
Eğer bu senin çaresiz bir şekilde beni galaya çağrışınsa cevabım hayır.
Se estás desesperada por me convidar para o baile, a resposta é não.
Çaresiz durumda. Ne yapacağı belli olmaz.
Mas está desesperada, por isso, não sabes.
Bir de bir şekilde bağlanmak isteyip şimdi de çaresiz bir şekilde kurtulmak isteyenler var.
Depois há aqueles que um dia procuraram fazer uma ligação... à qual agora querem desesperadamente escapar.
Sonuç olarak, çaresiz olduğumuz zamanlar azaldı. Daha akılcı kararlar veriyoruz.
Eventualmente, menos desesperados, faremos escolhas melhores.
Çaresiz durumda.
Está desesperada.