English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Ç ] / Çı

Çı tradutor Português

636,730 parallel translation
Yoldan çıktık artık.
Chegou ao fim.
Yağların çıkma zamanı geldi.
Vou ter de usar calças de gorda.
Bu hafta bir ara onu yemeğe çıkarabilirim.
Eu podia levá-la a almoçar esta semana.
Bu yalnızlığın bir çığlığı.
Isso exala solidão.
Ve sana bir sonraki 3 çınlamanın Marjorie, Wendy ve Jill'den gelecek aynı sorular olacağını garanti ediyorum.
Garanto-te que as próximas três mensagens serão da Marjorie, da Wendy e da Jill com a mesma pergunta.
Dışarı çıkıp sinemaya gitmek ister misin?
Queres sair e ir ao cinema?
Sana bir tabak çıkarayım.
Vou buscar um prato para ti.
Ben seni iterim, böylece pantolonunu çıkarabilirsin.
Eu empurro-te para ires tirando as calças.
Derhal buradan çıkartılması lazım.
Ela precisa de ser movida agora mesmo.
Moloz kaldırıldıktan sonra itfaiye trafoyu ve direğini çatıdan çıkartabilir.
Quando tirarmos os detritos, poderão içar o transformador e o poste do telhado.
Eşleşme çıkmadı, şimdi ise sıra dünyanın her yerinde olabilecek bir akraba bulmaya geldi.
Sem combinações. Agora resta encontrar um descendente remoto, que possa estar em qualquer lugar.
Fakat elektrik çarpması kavramını anlarlar ve molozlardan çıkarttığınız her parçayla daha tehlikeli hale geliyor yani hazırlıklı olun.
Mas entendem o de electrocussão, que, a cada pedaço de destroços que tiram, fica mais perigoso. Por isso, concentrem-se.
O zaman başka seçeneğimiz yok, onu derhal baloncuktan çıkartmalıyız.
Então não temos escolha, temos de tirá-la de lá agora.
Ne demek "onu çıkartmalıyız"?
Como assim tirá-la?
- Bir biyolojik savaş çıksa, ne yapardın?
No meio de uma guerra biológica, - o que farias?
Bilirsin darboğazda olan insanlar dikkatleri sohbetle dağıtıldığında daha iyi iş çıkartırlar.
As pessoas em dificuldade dão o seu melhor quando distraídos por conversa.
Onu baloncuğunun dışına çıkartmak istemiştim ama bu şekilde değil.
Queria tirá-la dessa bolha, mas não desta maneira.
Çıkamıyorum.
Não posso sair!
Çık, çık.
Sai, sai.
- Onu, o giysiden çıkartmak zorundayız!
Temos de tirá-la do traje!
- Onu, o giysiden çıkartırsak, ölür.
Se a tirarmos, ela morre.
Onu, o giysiden çıkartın... -... yoksa siz restorana yetiştiremeden anafilaksiye girecek.
Tira-a do traje ou terá anafilaxia antes de chegar ao restaurante.
Onu bir fıçı idrarın içine batırmıyoruz.
Não vamos mergulhá-la num balde de urina.
İhtiyacınız olan şeyi anladım, bu tahliye fıçısını kullanabilirsiniz.
Para o que precisam, podem usar este tambor.
Giysiyi çıkarttığında kirleticilere maruz kalacak.
Assim que ela tirar o traje, vai estar exposta a contaminantes.
Telsizi kulağından çıkartma ki seninle yol boyu konuşabileyim.
Fica com o rádio no ouvido e vamos a falar-nos o tempo todo.
Ve o arkadaşın bağışıklık sistemi yok ve bir fıçı balın içinde, dört dakikadan az vakti kalmış oksijen tüpüyle yaşıyor.
E essa amiga não tem sistema imunitário, está num tambor com um tanque de oxigénio com apenas mais quatro minutos. E não queres perdê-la.
Bunun olabileceğini biliyorduk ama kırıp dışarı çıkabileceksin.
Havia essa possibilidade, mas tu podes resolver isso.
Yok artık, bu iş bittiğinde, şu son çılgınlığının sebeplerini araştıracağım.
Quando isto acabar, vou descobrir qual é a tua última loucura.
Cidden bir gün onu baloncuktan çıkartabileceğini düşünüyor musun?
Realmente pensas que podes tirá-la daquela bolha um dia?
Geçen sene, seninle Walt'ın uyuşmanıza yardım etmişti. Gizli gizli buluştuğumuzu anlayıp ortaya çıkartmıştı böylece ekip başa çıkabilmişti.
Ele ajudou a harmonizar-te, A ti e ao Walt no ano passado, descobriu que namorávamos escondidos, revelou-o para que a equipa pudesse lidar com isso.
Evet, ama ağzından çıkan her sonuç "deli saçması".
Sim, mas tudo o que sai da tua boca é asneira.
Allie'yi aklından çıkartması için Cabe'e bir şeyler verir.
Isto é bom. Faz o Cabe não pensar na Allie.
Yerliler direniyor, oduncular ağaç kesmeye çıktığında çalışma kamplarına girip işgal ediyorlar.
A população vinga-se ocupando os campos de trabalho enquanto os madeireiros desmatam.
- Yoldan çıkmıştım izimi kaybettirmeye çalışıyordum ve kafes sarsıntıdan açıldı. - Kaçtı mı?
Estava fora da estrada a fugir, e a gaiola abriu-se.
Ama erkekler ilgisi yanıltıcıdır.
Mas os homens têm a habilidade de enganar.
Çok şaşırtıcı değil. 12 bin km uzaklık aşk için iyi değildir.
Não é surpresa. Uma distância de 12 mil km faz mal ao amor.
Düğün pastası tadacak, müzik grubu dinleyecektik ve hala bana misafir listesini vermedi hem de beni ne kadar gıcık ettiğini bilerek.
Temos bolo e banda para escolher e não aguento mais verificar a lista de convidados dela.
Bir konuşmanın ortasında cevap vermeyi bırakarak, büyük ihtimalle yırtıcıların "cezbetme" dediğini şeyi yapıyor.
- Uma hipótese muito real de que ao não responder a uma conversa ela esteja a usar o que chamam de "isca".
Bir yırtıcıya göre Knucklehead motorları hakkında sürüsüne bereket şey biliyor.
Ela entende muito de motores Knucklehead para uma predadora.
Çok şaşırtıcı değil.
Não é uma grande surpresa.
Bu cırtlı kemeri de tüpü Ada'ya bağlamak için kullanabiliriz.
Podemos usar a correia de velcro para fixar o tanque à Ada.
Zımparalamaya başlar başlamaz Paige ve ben seni çıkartacağız. Tamam, burada dur yeter.
Está bem, fica aí.
Ama patronun su katılmamış bir O.Ç.
- Mas o teu chefe é um filho da mãe.
Bir süredir başlangıç seviyesinde bir koda kafa yoruyorum ve inanıyorum ki sana uyan tek bir kemik iliği varsa bile onu bulacağım şekilde dünyadaki tüm genetik veriyi sıkıştıran bir algoritma geliştirebilirim.
Estive a pensar em pseudo-códigos e penso que posso criar um algoritmo para comprimir o material genético de forma que mesmo se houver só uma medula para ti, eu vou encontrá-la.
Gerçi Tobias, çoğunlukla çalışmalarımı nereye yerleştireceğim konusunda yaratıcı önerilerde bulunmuşa benziyor. Bayan Quinn ise, diğer yandan testimi ciddiye almış.
Embora o Tobias tenha mostrado sugestões criativas para onde eu devia enfiar a minha papelada, a menina Quinn, por outro lado, levou a minha tarefa a sério.
Şuraya bak! Dikkat dağıtıcı bir şeyler yapıyorlar. Durun ne olduğuna bakalım.
Olha só, eles estão a fazer qualquer coisa distractiva.
Ama bununla başa çıkabilirim.
Mas posso lidar com isso.
Geçen sene Djibouti'de tüylü sarmaşık sallanıcıları yüzünden her şeyi berbat ediyordum. Maymunlardan korkuyorum.
Tenho pavor de macacos.
- DNA tarayıcısının donanım gücünü böylesi ağır bir işi kaldıracak kadar artırabileceğimden emin değilim.
- Explica. Não sei se posso melhorar o hardware do scanner de ADN para fazer esse trabalho árduo.
Yırtıcı kuşlar, boa yılanları, koca kediler... hepsinin canı maymun çekiyor.
Aves de rapina, javalis, grandes gatos. - Todos gostam de macaco.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]