Çıkacak tradutor Português
6,424 parallel translation
- Bundan kavga mı çıkacak?
- Vão começar a discutir?
Bakalım üyeleri hakkında bir şeyler çıkacak mı.
Vou ver se conseguimos alguma coisa sobre os membros.
Çıkacak dedikoduları hemen durdurmalısın.
Tens de silenciar qualquer rumor imediatamente.
Üniversitenin adli komitesi önüne bugün çıkacak ve çocuğu attırmaya çalışacak.
Ela vai ao Comité Judicial da Universidade hoje, para tentar expulsar o sujeito.
Rus Maliye Bakanı öldü bu konuda çıkacak tek bir dedikodu ya da bizi onaylamış gibi gösteren birileri...
O Ministro das Finanças Russo, está morto. Se uma única palavra ou sussurro sair daqui, se suspeitarem que autorizámos...
Posta araştırma servisine götürün de bakalım neler çıkacak altından.
Vai ao serviço de inspecção dos correios e vê o que descobres.
Çıkacak olduğumuzun haricinde başka bir sefer.
Para mais longe do que aquela que estamos prestes a fazer.
- Cepten çıkacak para da dahil mi?
- E em relação a... despesas?
Affedersin, delikanlı. Koç Tucker'ın bu konudaki açıklığı mı sana ortaya çıkacak cesareti aşıladı?
Desculpa, jovem, foi a franqueza do Treinador Tucker que fez com que te assumisses?
Hadi ya. Garip olacağım ve o da nedene soracak, ayrılacağız ve iş çığırından çıkacak.
Vou estar estranha, ele vai perguntar porquê, vamos acabar e vai ser uma confusão.
Toksin testinden ne çıkacak bilmiyorum.
Não sei o que vou conseguir no exame toxicológico.
Montgomery de onun elinde, eğer ona bir şey yaparsak, her şey ortaya çıkacak.
Ele tem o Montgomery escondido algures, pronto para me acusar de regicídio, se algo lhe acontecer.
Ama dedenizin haritasını ve insanlar farkına vardığında çıkacak sorunları biliyordunuz.
Sabia sobre o mapa do seu avô e o problema que ia causar quando as pessoas notassem.
Yapma yahu. O kadar hap içti ki, sallasak içinden marakas gibi ses çıkacak.
- Por favor, tomou tanto comprimidos que até vai soar como uma maraca.
Evden çıkacak durumda değilsin.
Não estás em condições de deixar a casa de momento.
Nakil aracı ilk fırsatta yola çıkacak.
O transporte presidiário deve estar a chegar.
Biliyorum ama yakında sevdiğin kadın olmaktan çıkacak.
Eu sei. Mas em breve ela já não será a mulher que ama.
- Birazdan çıkacak!
- Ela está a quase a aparecer!
Bir şeyler çıkacak gibi. Gerçekten.
Tens aí qualquer coisa, a sério.
Bütün çocukların oyun oynamak için dışarı çıkacak.
Todos os teus filhos vão entrar na brincadeira!
Bak, her gece yatmadan önce.. bu fotoğrafa bakınca.. sanki gözlerim çıkacak gibi oluyor.
Enquanto a minha visão diminuía eu olhava para essa foto todas as noites antes de dormir.
Bu gece sahaya Clemens çıkacak.
Clemens é o lançador hoje.
Federal yetkililerle konuşuyor ve Bulger Boston'da mahkemeye çıkacak.
Bulger fala agora com as autoridades federais, e será levado para Boston para ser julgado.
Telesekreter çıkacak.
Caiu na caixa postal.
- Elinden bir kaza çıkacak.
Então, acidentes acontecem.
Gireceksin, para çıkacak.
Entras e o dinheiro sai.
Demek istediğim şimdi son görevine çıkacak olsan ne yapardın?
O que farias se a tua próxima missão fosse a última?
- Bunu analiz et bakalım ne çıkacak.
- Analisa isto e vê o que dá.
Robot resim için merkeze götürüyorum, bakalım karşımıza ne çıkacak.
Vamos levá-lo à esquadra para se fazer um retrato-robot.
Denizaltı 8'de yüzeye çıkacak.
O submarino emerge às 8 horas.
Tamamını değil ama şu çıkacak olanın fragmanını 500 defa falan izlemişimdir.
- Completo, não. Mas vi umas 500 vezes o trailer do filme novo que vais fazer.
Augie, birileri sana katılmadan önce götünden tek boynuzlu at çıkacak.
Augie, é mais provável voar-te um unicórnio do cu do que alguém se inscrever nisto.
Bu karşımıza bir kez çıkacak bir fırsat.
Isto é a oportunidade de uma vida.
Hans Resier karısını öldürmekten haftaya hâkim karşısına çıkacak.
Na próxima semana, Hans Reiser é julgado pela morte da mulher.
- Dışarı çıkacak.
Ela vai sair.
Sonra da Marzin, çalıntı gri bir kamyoneti park edecek. Tırnaklarının altından Carolyn'in DNA'sı çıkacak ve herkes kazanacak.
E depois o Marzin vai aparecer numa carrinha cinzenta roubada com o DNA da Carolyn nas suas unhas, e todos vencemos.
Benimle yemeğe çıkacak.
Ela vai jantar comigo.
Pedro gazetesi 1 Eylül'de çıkacak gibi gözüküyor.
E parece que o Pedro vai estar de fora até ao dia 1 de Setembro.
Voleybol takımıyla hafta sonu ilk maçına çıkacak. Ben de arabaya atlayıp kamp yaparız diye düşündüm.
A equipa de voleibol vai jogar no fim-de-semana, pensei em irmos acampar no litoral.
Güneş gerçekten yarın ortaya çıkacak, Daddy Warbucks.
O sol vai mesmo aparecer amanhã, papá Warbucks.
Umarım sosyal medya aracılığıyla yayılır ama yakında çıkacak olan yeni kayıtlarla...
Esperemos que se espalhe pelas redes sociais, mas, sinceramente, com este E.P. de agora...
Şimdi iki yetişkin hatun lazım sahneye çıkacak yetişkin erkeklerle baş etmek için.
Mas procuro aqui duas mulheres adultas para aguentar estes homens adultos que vão vir ao palco.
Bugün kum fırtınası çıkacak diyorlar.
Fala-se... que uma tempestade de poeira irá ocorrer mais logo.
Bu havada dışarı çıkacak kadar salak olamazlar.
Eles não seriam tão estúpidos para estarem no meio disto.
Yine adamın birinin yanında çıkacak. Bu sefer Tom'u da yanında sürüklemiştir.
Vão encontrá-la enrolada com um tipo qualquer novamente, e provavelmente deve ter arrastado o Tom com ela.
Eğer katkı sağlamak isterseniz, her birinizle ayrı ayrı.. .. röportaj yapmak isterim ki.. .. bence sonunda ortaya çok güzel bir kitap çıkacak.
Realmente espero entrevistar cada um de vocês, se quiserem contribuir com o que acredito que será um bonito livro, um dia.
Her zaman onun karşısına çıkacak bizim gibi insanlar olacak.
Haverá sempre pessoas com nós para lhe fazermos frente.
- Muhtemelen boş çıkacak.
Não deve ser nada.
Arkadaşlarım, "Şimdi ırklar arası savaş çıkacak." demişti.
Os meus amigos ficaram apreensivos, tipo :
Ve sen de bütün paranı buna harcayıp.. .. yeni gelişmiş ürünler çıkarmadığın zaman.. bu da Apple'ı yıkacak.
E ia destruindo a Apple, quando gastaram todo o dinheiro nele sem desenvolverem qualquer produto novo.
Bizim takımdakı bayan yüzünden eşiyle kavga ederken herşey ortaya cıkacak bankadan dekont gelene kadar.
Para quando a vítima se der conta, já estará na sua terra discutindo com a sua mulher sobre os gastos que se fizeram antes de que clonem o cartão.