Çığım tradutor Português
16,941 parallel translation
Geçen hafta Maradona'nın hâlâ uyuşturucu kullandığını iddia edince fena halde çıkıştım kendisine.
Na semana passada, ele afirmou que o Maradona ainda consome drogas e eu ofendi-o.
Söyle ona ağlamasın hatırladığında, aksine bir rahibin basit ve sıkıcı hayatını yaşadığımızı.
Lembra-o de não chorar ao lembrar que ao invés disso vivemos a simples... e monótona vida de padre.
İlk seyahatinizi duyurmanız ve halk önüne ilk kez çıkma olasılığınız Aziz Peter Meydanı'nda bir sonraki ayininize katılım taleplerinde yüzde 12'lik artış yarattı.
O simples anuncio da sua primeira visita pastoral e a possibilidade de aparecer em público pela primeira vez resultaram num aumento de 12 % no número de pedidos para participar na sua próxima missa na Praça de S. Pedro.
Beni buraya tıkarak içinden çıkamadığım bir köşeye sıkıştırdın ve hayatımda hiç bu kadar biri beni hayal kırıklığına uğratmamıştı.
Enfiaste-me aqui, e encurralaste-me num canto do qual não consigo sair, e nunca estive tão decepcionado com alguém.
Ama son zamanlarda koşmak benim tek yaptığım şey olup çıktı.
Para mim, parece que fugir é tudo o que tenho feito.
İki yıldır kanatlarımı çıkaramadığımı fark etmiş olmalısın.
Deves ter reparado que não fui capaz de me "Gaviar" em quase dois anos.
Bir maske, maske olmayı bıraktığında onu nasıl çıkarırım kendim kadar bir parçam haline geldiyse?
Como se tira uma máscara quando deixa de ser uma máscara, quando é tão parte de mim como eu sou?
Günah çıkardığım rahibimdin. - Öğretmenim.
- Foste meu confessor, meu mestre.
Dinle, birbirimizi çok iyi tanımadığımızı biliyorum ama benim hayatım... senin ellerinde o yüzden tadını çıkarmaya bakalım.
Ouve, sei que não nos conhecemos bem, mas a minha vida está mais ou menos nas tuas mãos, por isso façamos com que isto resulte.
Bana tekrar neden bir uçağa binip uzaklara, mesela tropikal bir yere gitmek yerine bu met ülkede doğa gezisine çıktığımızı söyler misin?
Repete lá porque andamos a passear por terras de metanfetamina e não a voar de jacto para um destino distante e preferencialmente tropical?
Bakıcılığını yaptığım kız.
- É uma miúda de quem tomava conta.
Eğer bir daha bu şekilde yoluma çıkarsan yaratıcılığımı, seni öldürmenin bir yolunu bulmak için de kullanırım.
Mas, se te meteres outra vez no meu caminho, serei criativo a arranjar forma de te matar.
Belki de.. Yoluma çıkanlara ne yaptığım konusunda onu uyarmalıydın.
Talvez lhe devesses ter dito o que acontece a quem se mete na minha frente.
Sanırım Aurora'nın aldığı tüm serumu.. .. vücudundan çıkarabilecek bir büyü buldum.
Descobri um feitiço que sorverá o sérum todo que a Aurora bebeu.
Şehrin dışına çıktığım anda.. .. kurumaya başladım.
Quando saí dos limites da cidade, comecei a definhar.
En çok haz aldığım şey ise.. .. onları öldürmeden önce attıkları çığlıkları dinlemektir.
Uma das minhas alegrias é ouvir as minhas vítimas gritar antes de morrerem.
- Sanırım başlangıç olarak senin adına yaptığımız o izinsiz görevler Merkez'i pek memnun etmemiş.
Eu diria que, para começar, todas as tuas missões não oficiais não agradaram à Clave.
Anın ortaya çıktığında ben de oradaydım.
Eu estava lá quando apareceu a memória.
Buradan çıktığımızda milletin artıklarını temizleyip, burger çevireceğiz.
Vamos limpar mesas e virar hambúrgueres quando sairmos daqui.
Çocuğun kolay bir hayatının olmadığının farkındayım fakat Kyle Barnes 10 yaşından beri sorun çıkaran bir tip. since he was 10 years old.
Sei que ele teve uma vida difícil, mas o Kyle Barnes dá problemas desde os 10 anos.
- Hapisten neden çıkmış ki? Adalet Bakanlığı'na bir soruşturmada yardım etmiş.
- Ele ajudou o Departamento de Justiça numa investigação em aberto.
İsterse ölsün, Beyaz Saray'dan çıktığım gün bir daha dönmeyeceğime yemin ettim.
Mesmo que morra, no dia que saí da Casa Branca, jurei a mim mesmo que não iria voltar.
Tanımadığım bir adamla görüştüm. Daha sonra delinin teki olduğu ortaya çıktı.
Encontrei-me com um homem que não conhecia, que se revelou desequilibrado.
Sevişme umuduyla beni sarhoş etmeyi plânlayan adamlarla çıktığım çok olmuştur ama her nedense kendilerini masanın altında bulanlar onlar oldu.
Estive em bastantes encontros com tipos que julgavam que iriamos embebedar-nos e que eles iriam ter sorte, mas de algum modo acabavam sempre eles a cair para o chão.
Buradan çıktığımda yüzünüzü hatırlayacağım.
Quando eu sair daqui vou lembrar-me das vossas caras.
Çıktığın zaman mı?
Quando saíres?
Bizim tarafımızda bir gardiyan var, ama Dutton'a ulaşıp cevaplarını alıp, oradan çıkman için yedi dakikalık bir aralığın var.
Um guarda é dos nossos, mas só terá sete minutos para chegar ao Dutton, obter respostas e sair.
Neden başarısız olduğunu bilmiyorum, ama bir fırsatımız olduğunu biliyorum bilhassa da seni korumak için kıçımı yırttığım için.
Não sei o que correu mal, mas tivemos hipóteses, sobretudo porque dei o litro para te substituir.
Şu merdivenleri çıktığım her gün seni oturma odanda ölü bulacağım günün bugün mü olduğunu merak ediyorum.
Sempre que subo aquelas escadas, penso se será o dia em que estarás morto na tua sala.
Bana kontrolden çıktığımı söylemişti.
Disseste-me que eu estava descontrolada.
Miranda ve Jonas'ı tam olarak bıraktığım yerde buldum ve beraber Dalgagüdücü'ye doğru yola çıktık ama daha gelemeden Savage'ın askerleriyle çarpıştık.
Encontrei a Miranda e o Jonas exactamente onde os tinha deixado, e nós... nós corremos em direcção à Waverider, mas tivemos um encontro com as tropas de choque do Savage.
Bu alıcı onun malını çaldığımızı öğrendiğinde çok sinirlenecek ama.
E esta tampa vai ficar muito aborrecida quando souber que nós levamos o seu pote.
Saldırının yapıldığı yerden aldığım toprak örneklerinden çıkardığım sonuç da aynı.
A conclusão exacta a que cheguei apóas examinar as amostras de solo do sitio do ataque.
Anlatmaya çalıştığım şey şu ki, ben Chronos olmamayı başardıysam sen de karşına çıkan her şeyin üstesinden gelmeyi başarırsın.
O meu ponto de vista, se consegues sobreviver em não ser transformado no Chronos, poderás sobreviver a qualquer coisa que eles atirem a ti.
Satıcını saklandığı yerden çıkardım..... bir mahsuru yoksa?
Certo. Agora consegui atrair o nosso fornecedor. Importaste que eu...
Benden önce bir satıcısı varsa, bilirsin en iyi alıcısını saldığım için mutlu olmamıştır.
Se ela tivesse um fornecedor antes se mim, sabe, eu... Dúvido que ele ficasse feliz por eu lhe roubar a melhor cliente.
Başlarda Tanrının neden seni yoluma çıkardığını anlamadım.
No inicio... Não entendo porque Deus te pôs no meu caminho.
Çıldırdığımı düşünmelerine göz yumdun.
Tu deixaste-os pensar que eu estava louca.
Aynı üniversitede çıktığım tüm çocuklar gibi.
Tal como todos os rapazes com quem namorei na faculdade.
Oğlunuzla çıktığım için bana iyi davranmıyorsunuz değil mi?
Não está a ser simpática comigo porque eu vou sair com o seu filho, pois não?
Kıçınızı kurtardığım yeri atladınız galiba.
Acho que ele se esqueceu da parte em que lhe salvei a pele.
Pizza, papatyalar, keçeli kalem kokusu herhangi bir hayvan, güzel bir rüya, sıcak bir banyo sümük çıkarmak, kuru olanından pizza, mısır kraker ve soğuk sandviçler güzel bir şaka yaptığında aldığın his birinin gülmesi, ama dalga geçmek için değil ve...
Piza, margaridas, canetas com cheiro, qualquer animal, um sonho mesmo bom, um banho quente tirar macacos do nariz, um macaco seco, piza, tostas e bolachas com recheio, a sensação de dizer uma boa piada e alguém rir, de uma forma positiva, não de uma forma maldosa e...
Ama sana ya başlangıç noktasında... olmadığımızı söylersem?
Mas e se eu lhe dissesse... que não começaria do zero?
İyi olduğunu belirtmene ve karşılaştığım diğer kişiliklerin de böyle olduğunu söylemesine rağmen zannediyorum ki bu vaka, çocukken istismara uğradığın zamanlardan bazı sorunları gün yüzüne çıkarttı.
Embora tenha dito que estava bem e as outras identidades que encontrei dissessem que estava tudo bem, creio que isso lhe trouxe à memória os problemas de quando era criança e foi abusado.
Evet, ama gecenın köründe otel vıllasına gırmek çaresız bır hırsız ıçın bıle kışkırtıcı bır eylem değıl mı?
Sim, mas não achas que assaltar o hotel villa no meio da noite é um acto provocador, mesmo para um ladrão desesperado?
Hemen karar vermek gıbı olmasın da adam hakkında bulduklarım dırek şaıbelı koca kıtabından çıkma.
Não apresse o seu julgamento, chefe, mas o que descobri sobre este tipo Parece sair do manual, o marido obscuro.
Cıdden karısını öldürmedığını mı düşünüyorsunuz?
Sinceramente, não acha mesmo que este homem matou a esposa?
Ama bu bahsettığımız rıtüel toprağa gömme ıçın,
- Sim. Mas no que estamos mesmo a falar é de um funeral nos rituais em terra,
Enkazı kazıp onu çıkardığımızda hala hayattaydı.
Quando retiramos os escombros, e o tiramos para fora, ele ainda estava vivo.
- Ne zaman? Çıktığımda mı?
Quando sair?
Benim iki hafta sonra çıktığım ve sınavın 12 gün sonra yapılacağı olayını.
Perceber que vou sair daqui a duas semanas e o processamento desse exame estúpido demora 12 semanas.