Ödün tradutor Português
526 parallel translation
Güçlü olacağım ve ödün vermeyeceğim.
Vou ser forte e firme.
Hiç ödün verme baba.
Mantenha-se sério, pai.
Ödün mü koptu?
Perdeste o alvo?
On yıldır, onun halkıyla vahşi bir savaş halindeydik. Acımasız, kanlı ve asla ödün verilmeyen bir savaş.
Por dez anos estivemos em guerra selvagem com eles uma sangrenta e inútil guerra.
Korkudan ödün patlıyor! Yat uyu!
Vai dormir!
Tabii asil prensiplerimizden ödün vermeden.
Não para tirar benefícios claro de acordo com os nossos nobres princípios.
Onurumdan ödün vermiş olmuyorum.
Não é uma perda de integridade.
Hayır, bu sefer ona ödün vermeyeceğim.
Desta vez, não vou ceder.
Her birniz kendi vicdanını yoklamalı, ve Rodman adındaki bu adamın mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkmasına izin verirseniz, bu taktirde cinayete ödün verilmiş olur.
Cada um de vocês deve entrar na sua própria consciência, e analisar se este homem, Rodman, deve deixar a sala do tribunal impune, e se o assassinato está a ser recompensado com a vossa tolerância.
Bazı konularda asla ödün vermez.
Em algumas coisas é intransigente.
Ödün koptu.
Morres de medo.
Ama aci çekmek, ödün vermektir.
Mas o sofrimento é um compromisso.
Aynı benim gibi, yakalanacağım diye ödün patlıyor.
Estás com medo que eu seja apanhado, como eu.
Özgürlüğü hayatın üzerinde tutmalısın. Erdem için zevkten ödün ver.
Deves estimar a liberdade acima do amor à vida, e a virtude acima do prazer.
Tipki bizler gibi, bir önemin olmamasindan ödün koptugu için yapiyorsun bunu da.
Fazes isto porque, como toda a gente, estás cheio de medo de ser irrelevante.
Frank, hepimiz ödün vermek zorundayız.
Frank, todos temos que ceder.
tek tesellim kenara koyduğum param olur... durumumu değerlendiriyorum... ben kötü biriyim ve böyle kalacağım... bir değişim görmeyeceksiniz ama adiliğin de alemi yok... kimsenin benim yüzümden incinmesini, pisliğe bulaşmasını istemem... bu pis hayat bana göre değil hem artık benim için çok tehlikeli... hiçbir şeyden ödün veremem ama bu durumu kim değiştirecek?
o único consolo pode ser o dinheiro que se poupou vou rever a situação sou má rês e assim vou continuar não contem ver alterações mas é um erro ser apenas um vilão não quero ninguém ferido ou a passar um mau bocado esta vida não é p'ra mim já começa a ser demais já não tenho meio-termo mas quem a muda por mim?
Yapabileceğimiz tek şey ödün vermemek.
Só temos de dominar a situação...
Kendi gölgenden bile korkuyorsun, Gustav Amca'dan ödün kopuyor.
Tens medo da tua própria sombra e vives aterrorizada pelo tio Gustav.
Billy Shaffer'in mezarını açıp otopsi yapmak için izin istediğimi söylesem ödün kopar o zaman.
Então ficarás contente por saber que eu quero autorização para desenterrar o Billy Schaffer para o autopsiar.
Düşmanın, savunma direncini kırana dek aynı şekilde saldırmaya devam edilecek ve bundan ödün verilmeyecek şekilde yapılmış bir saldırıydı. Bu da zaman alıyordu.
Esta batalha foi travada, e acertadamente, de um modo que continuava a ofensiva até destruirmos a resistência do inimigo, e isso demora algum tempo.
Bu geçimsiz ilişkiye çok ödün veriyorum.
Eu faço concessões por esta dita relação.
Evet, zaten inandığım her şeyden ödün verdiğimi hissediyorum.
Sim, eu sinto que já comprometi tudo no que eu acredito
Eric, yaptığın işi en iyi şekilde yaparak Tanrı'ya şükranlarını sunabilirsin. Ödün verme.
Eric, louva-se o Senhor até a descascar uma batata se a descascarmos na perfeiçäo.
Ödün vermek şeytanın kitabında yazar.
Näo faças concessöes. A concessäo é a língua do Diabo.
Sana kendininkini göstermişti, sıra sana gelince ödün patlamıştı ve kaçmıştın.
Mostrou-lhe o instrumento e quando chegou a sua vez, teve medo e fugiu.
Ama dışarıda şimdiden isyan var. Çünkü Hindular fazla ödün vermenden korkuyor.
Lá fora, porém, já existem agitações suficientes, porque os hindus temem que entregues demasiado.
Her iki taraf da ödün vermiş oldu.
É um compromisso.
Gerçek şu ki, oraya gitmeye ödün kopuyor, korkuyorsun.
A verdade é que tens medo de lá ir.
Artık çevresinin emniyette bir parçası... olmak için kişiliğinden ödün vermiyordur.
Já não desiste da sua identidade... para fazer parte do que está em seu redor.
Abluka konusunda ödün vermeyeceğini söyledi.
Ele não muda de ideia quanto ao bloqueio.
Ödün bokuna karıştı, hı?
Preguei-te um cagaço?
Kavgadan ödün kopar.
Tens medo delas!
Canımı ve kanımı yeniden kazanmam için ödün vermem gereken tanrı.
O deus que devo aplacar para reaver o meu coração, o meu sangue.
Korkudan ödün patlıyor.
O teu medo empesta o ar.
Şey, Gitmen gerekse de cazibenden ödün verme.
Quando for ao toilete, dê descarga.
Betin benzin attı, değil mi? Korkudan ödün patladı, seni korkak, karamel böbrekli, krema renkli aşağılık.
Isto assustou-o, seu florzinha, seu fígado de caramelo, seu plebeu olhos de mostarda.
Kalan beş yatak odasını kullanarak, yaşam tarzımdan ödün veriyorum.
Uso só os outros cinco quartos, não é a vida a que estou habituado.
Ödün mü koptu?
Assustador, não é?
- Ödün koptu.
- Borraste-te.
Ya geceleri sokaklarda yürümekten ödün patlıyorsa?
E se tivermos medo de andar na rua, à noite?
Ortağın Phil, boşanma davalarına bakıyordu..... muhtemelen bir ya da iki ödün konumunda resmini çektiği biri tarafından besleniyordu.
Seu parceiro Phil trabalhava em casos de divórcio então ele provavelmente foi apanhado por alguém que ele apanhou numa posição comprometedora ou duas.
- Yoksa korkudan ödün patlayacak.
Ainda se parte!
Belki ilkelerimden ödün verdiğimi hissediyorumdur.
Talvez me esteja a sentir deslocado aqui.
Gururumuzdan ödün vermeden para....... kazanmanın bir yolu olmalı.
Tem de haver outra forma de conseguirmos dinheiro sem perder o orgulho.
Şerefinden ödün verirsen, her şeyini kaybedersin. o zaman Tanrı yardımcın olsun.
Comprometendo-se a honra perde-se tudo, e Deus nos ajude, então...
Rahatından ödün vermeden göz kamaştırmak isteyen beyler için hem işinin başındaymışçasına, hem bir bayanla buluşurmuşçasına.
Para o homem que quer se afirmar enquanto mantém aquele jeito casual quer esteja a trabalhar ou a aproveitar um encontro.
Karakterinden ödün vermez.
Com estilo.
Böyle bir yerde tek başına çalışmaktan ödün bokuna karışacak.
Cagava-me toda se tivesse de trabalhar só num lugar como este...
Ödün vermektense dişi kovboy olmasın daha iyi.
É melhor nenhuma vaqueira que vaqueiras comprometidas.
Milletimizin onurundan asla ödün verilmeyecek.
A honra da nossa nação não será comprometida.