Öhö tradutor Português
53 parallel translation
Dedi ki, "Ben, öhö öhö öhö... için çalışıyorum."
Disse apenas, "Trabalho para coff coff coff."
Öhö-muhafızlar!
- Guardas! C - Guardas!
Öhö, öhö...
Harrah...
Bir şey d - Öhö-öhö.
Só mais uma coisa... Um...
Öhö vesaire!
Ora bem e et cetera.
Öhö. - Teşekkür ederim!
Dr. Stein, atenda a linha 325.
- Yok - öhö
Yoko.
Öhö.
Hun.. hun..
Öhö, baba?
Sim, pai.
Eee, Bree... Öhö! "İyi tavır", unuttun mu?
Comportamento melhor, lembras-te, Bree?
Biz sadece... öhö. Teşekkür ederim.
Nós somos...
Um, Yatağımın altına bakabilir misin? öhö.. Canavarlar için.
Podes ir ver debaixo da minha cama se há monstros.
Öhö. Su gelecek...
A água chegará...
- Öhö!
Tu e eu.
Öhö öhö! Demek istiyorum ki üniformalar kısa pantolon şeklinde değil.
Quer dizer, um uniforme que não tenha calções.
Öhö. Bir sıçan bir defasında demişti ki, dostluk çok uğraş ister, Ama dostluk beni ilgilendirmiyor.
Uma ratazana disse-me uma vez que a amizade requer muito esforço, mas eu não estou interessado na amizade.
Öhö, doktor bu basın konferansı evde bakım gören biriyle alakalı.
Doutor, esta conferência de imprensa é sobre a morte de uma idosa num lar.
Öhö! Burada uyumaya çalışıyorum.
Estou aqui a tentar dormir.
Hava çok sıcak oldu, Bay Hammer insanın boğazını kurutuyor.
Oho, espera sabe... Está muito quente hoje, Sr. Hammer, e um homem precisa refrescar a garganta.
Oh... aileden biri.
Oho... Um membro da família.
Hayır.
Oho, não.
Atım beni sırtından attı ve kaçtı.
Oho. Meu cavalo me derrubou e saiu em disparada.
Oh... hepsi Bannerman.
Oho, oho... Todos os Bannerman!
Neden bunun içi, oho..
Certo. Tudo bem. Nepes.
Bugün açılış yapıyoruz Allah'ın izniyle. Oho...
Se estás encarregue...
Herneyse.
Oho. Que se lixe.
Havai fişekler için kalmanızı tavsiye ederim. Oho, kalacağız.
Sugiro que fiquem para ver o fogo de artificio!
- Oho!
- Oho "
- Oho!
- Oho "'
Oho!
" Oho...?
Gerçekten şişmiş.
Oho, isto é um grande inchaço. Não sei se sou capaz de caminhar assim, chefe.
Oho, sen çadırı kurmaya başlamışsın bile.
Já estás a meio caminho...
Adamım, bu insanlar baya para yapyorlar burda Oho.
Estes gajos daqui não têm pena de dinheiro.
Oho. vay anasını.
Diabos me levem!
Oho, sen ne diyorsun?
O que pensas?
Oho, 20 seans geleceksin, diyor.
Disse que devia ir a umas 20 sessões.
- öhö.
- Ahem.
Oho, iyi.
Óptimo.
Yani, ablam Elsa'ya çarpsaydın oho...
Se batesse na minha irmã Elsa, seria...
- Oho...
Não, engula essa.
- Oho, ben sana bir şey söyleyeyim mi?
- Sabe que mais? - O quê?
- Oho! Rahul!
Rahul!
Oho!
Pare de mexer-se.
Oho! Buda Kim?
Bem, quem é esta?
Oho evet. Hemingway'in niye bu kadar çok hayıflandığı belli oldu.
Sim, era disso que o Hemingway se costumava queixar.
Oho, tıpkı B B gibi. ( Bed and Breakfast ) Eğlenceli olurdu.
Como uma hospedagem domiciliar? Isso podia ser divertido.
Oho! Gerçek polisler geliyor.
Aí vêm os polícias a sério.
Oho, galiba bir şeyler hissediyorum.
Acho que sinto algo.
Oho, onları pekte önemsemiyorum anne.
Eu não quero saber disso, mãe.
Oho, birileri geliyor.
Vem aí alguém.