Öldugunu tradutor Português
316,475 parallel translation
Devlet destekli dopingle ilgisi olduğunu inkâr ediyor.
Nega qualquer envolvimento em dopagem patrocinada pelo estado.
Baktığınızda çöl olduğunu düşünmezsiniz.
Mas olhando para ela não parece um deserto.
Hep burnumun fazla büyük olduğunu düşündüm.
Sempre achei que tinha um nariz grande.
Öyle eski bir zemini onarmanın tek yolunun söküp tekrar yapmak olduğunu söyledi.
Ele disse que para arranjar um piso antigo é preciso arrancá-lo e colocar um novo.
Godzilla'nın nasıl sarhoş olduğunu göstereceğim.
Vou mostrar-te como o Godzilla fica bêbado.
Orada olduğunu biliyorlar mı?
Eles sabem que está aqui?
Sorulması halinde Penny her şey yolunda değilse yolunda olduğunu söyleyemez.
Se for questionada, a Penny não pode dizer que está tudo bem se não estiver.
Ama biraz absürt olduğunu fark edince Who'yu kullanmayı bıraktı.
Então tirou o "Who" quando percebeu que era um pouco óbvio.
Bunun kötü bir fikir olduğunu söylemiştim.
Eu disse que era uma ideia ruim.
Seni ekranda izliyordum kim olduğunu anlamam biraz zaman aldı.
Eu a assisti na tela. Demorei um pouco para descobrir quem você era.
Nerede olduğunu biliyor musun?
Você sabe onde ela está?
Onlara Hannah'ın kızı olduğumu ve acil bir durum olduğunu söyle.
Diga que sou a filha da Hannah e que é uma emergência.
Sen de duydun. Alice. İkinizin yakın olduğunu biliyorum.
Que tu ouviste... a Alice.
Nerede olduğunu göster.
Diga-me onde fica.
Kim olduğunu asla bilemeyecek.
Nunca saberá quem é realmente.
Diğer insanın kim olduğunu bilemiyorsun.
Não sabes quem é a outra pessoa.
Bir kız çocuğuna sahip olmanın bu kadar zor olduğunu bilmiyordum.
Não sabia que era tão difícil ter uma filha.
Onun ne kadar ahlaksız olduğunu biliyor musun?
Sabes quão depravada é a alma dela?
Çok erdemli olduğunu mu sanıyorsun?
E tu, tu achas... Achas que és assim tão íntegra?
Bugün hangi gün olduğunu biliyor musun?
Sabes que dia é hoje?
Burada ne olduğunu biliyorsundur... ya da orada ne yaratabileceğimizi.
Acho que sabes o que está lá dentro. Ou melhor, o que podemos criar lá dentro.
Hayır, eski arkadaşımın hala derinlerde... bir yerde olduğunu ve... yaptığını telafi etmek istediğini biliyorum.
Sei que o meu velho amigo ainda aí está. Não. Lá bem no fundo.
Sana bir problem olduğunu söylemeyi unuttum mu?
Não disse que há só um problema?
Böyle bir şeyin olduğunu duymuştum... ama bana hiç olmadı.
Sei que este tipo de coisas acontece. Mas nunca me aconteceram a mim.
Anneme yapmak istediğin şeyi ima etmenin bile... ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun?
Sabes como é perigoso até só aludir ao que queres fazer à mãe?
Sanırım ne olduğunu biliyorum.
Acho que sei o que é.
Nerede olduğunu biliyorum.
Eu sei onde ela está.
Bu Shakespeare'e neler olduğunu bilmek istiyor musun?
Queres saber o que passa aqui com o Shakespeare?
Aslında, gerçekte ne olduğunu onlara söylemeyi düşünüyordum.
Na realidade, estou a pensar contar-lhes o que realmente aconteceu.
Birisi, herkes onun aptal olduğunu anlamaya başlamadan önce bir çok kez aptal numarası yapabilir.
Sabe, um homem só pode armar-se em parvo tantas vezes, quantas até que todos comecem a acreditar nisso.
Onlara, eldivene neden ihtiyacımız olduğunu açıklamaya çalıştım.
Tentei explicar-lhes porquê precisamos da manápula.
Onun kim olduğunu biliyor musun?
Sabes quem ele é?
Bütün gücün elinde olduğunu düşünüyor.
Tanto quanto ela sabe, ela tem as cartas todas.
Neden vekil olarak başarısız olduğunu biliyor musun? Çünkü sen önemsiz birisin.
Falhaste como Governador, porque és a porra de um mesquinho.
Nerede olduğunu biliyorsun.
Você sabe onde ela está.
Çocuklarımızın bir geleceğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Acho que os nossos filhos precisam de um futuro.
Üssün nerede olduğunu bize hiç söylemedi.
Ela nunca nos disse onde era a base dela.
Mesela, Dosyanın direnişe verilmesi ile ilgili doğrudan rolün olduğunu açıkladı.
Por exemplo, ela explicou que tiveste um papel directo na obtenção de um determinado ficheiro para a Resistência.
Artık senin güvenilir biri olduğunu düşünmeyecekler, bu bilgiden sonra olmaz.
Eles não vão querer assumir o risco de confiar em ti, não depois disto.
Evet, orada saatin kaç olduğunu biliyorum.
Sim, eu sei que horas são aí.
Onun sen olduğunu.
- Saber o quê? - Que foste tu.
Senin tam olarak kim olduğunu biliyorum,
Eu sei exatamente quem tu és.
Ve Jessica'nın kim olduğunu da.
E também sei quem é a Jessica.
Ve eğitimin de çok zor olduğunu duydum, ve aslında, Connor'a hakkımda her ne söylediysen, teşekkür ederim.
Só estou aqui há dois anos, e soube que o treino é brutal, a sério, seja o que for que disseste ao Connor por mim, obrigada.
Ben de size elimde zaten bir sürü dava olduğunu söyledim.
Estou a trabalhar em meia dúzia de crimes.
- "Tonto" İspanyolcada aptal demek. - Ne demek olduğunu biliyorum.
- Tonto significa "parvo".
İçeri gelecek misin, sana neler olduğunu anlatayım.
Queres entrar para te dizer do que isto se trata?
Konfederasyonun başarıIı olduğunu görmek için kendimi adamıştım.
Assim sinistro e dedicado a ver a Confederação ter êxito.
Plan şu... sana beni seçmenin ne kadar iyi bir fikir olduğunu göstereceğim.
O plano é eu mostrar-te porque foi boa ideia trazeres-me contigo.
Kim "kolay" ve "doğru"'nun aynı şey olduğunu söyledi ki?
Quem é que alguma vez disse que "fácil" e "certo" eram a mesma coisa?
Bak Wyatt, ben... bunun nasıI olduğunu tahmin bile edemem... bu sadece...
Olha, Wyatt, não consigo sequer imaginar o que será... Simplesmente...