Ömrüm tradutor Português
564 parallel translation
Çok kötüymüş, doktor fazla ömrüm kalmadığını söyledi.
É muito mau e ele diz que tenho pouco tempo de vida.
Fazla ömrüm kalmadığını söyledi dedim!
Ele diz que não vivo muito mais!
Fazla ömrüm kalmadı.
Não viverei muito tempo.
Ömrüm boyunca ilgi duyduğum tek adamı git öldür!
Mate o único homem que alguma vez amei.
Seni ömrüm boyunca seveceğim.
Amá-la-ei a minha vida inteira.
Ömrüm boyunca.
A minha vida inteira.
Mösyö peki ya fazla ömrüm kalmadığını hissettiğimi size söylesem?
Monsieur e se lhe dissesse que pressinto que não viverei muito tempo?
Bir yıl önce, doktor altı aylık ömrüm kaldığını söyledi.
Há um ano, deram-me seis meses de vida.
Doktor haklıysa daha ömrüm uzun.
Se o médico não se enganou, tenho por diante ainda muita vida.
Ömrüm boyunca, bu kadar savsaklanan bir görev anlayışı görmedim.
Nunca vi tamanha negligência do dever na minha vida.
Ömrüm boyunca sakidofalik kafamı sevecek birini istedim.
Toda minha vida eu quis alguém que me amasse pela minha cabeça.
Elbette iyilik ve merhamet ömrüm boyunca beni takip edecek.
A Vossa bondade e misericórdia hão-de seguir-me toda a minha vida.
Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni sonsuza kadar Tanrı'nın evinde oturacağım.
Pelos actos de misericórdia, que fiz durante toda a minha vida... Que eu descanse nos braços. do Senhor para sempre.
- Eğer ömrüm yeter de büyürsem, Fransa tahtındaki tarihi hakkımızı arayacağım. Kral gibi yaşar, asker gibi ölürüm bu uğurda.
Se eu viver até ser homem, conquistarei de novo nosso direito antigo à França, ou morrerei soldado tal como rei vivi.
Ömrüm boyunca hiç bu kadar sinirlenmemiştim.
Nunca estive täo nervosa na minha vida.
Ben ömrüm oldukça hatırlayacağım!
Eu vou lembrar-me!
Ölüm kölelikten daha iyi çünkü ömrüm bitti ve duam karşılık bulmadı.
Mas a morte é melhor que a escravatura, pois os meus dias terminaram e a minha prece não teve resposta.
Ömrüm boyunca.
Até ao fim.
O çığlığı ömrüm boyunca unutmayacağım.
Nunca mais hei-de esquecer aquele grito.
Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni. Hep Rab'bin evinde oturacağım. "
Certamente que a bondade e a piedade me seguirão, todos os dias da minha vida e para sempre viverei na casa do Senhor. "
Ömrüm bitince, Rabbim beni alacaktır.
Quando o meu tempo chegar, o Senhor me levará.
Hasta olmadığımı söyleyip, ben burada yardıma muhtaç yatarken dışarıda sana 20 dakikalık ömrüm kaldığını söylüyor.
Ele diz que não estou doente, mas enquanto estou deitado aqui, ele Ihe diz que Tenho uma expectativa de vida de 20 minutos.
Ömrüm ne kadar?
Quanto tempo, Doutor?
Ben geldim, ömrüm yollarda geçecek!
Bem, aqui estou eu, prestes a começar uma longa vida de viagens diárias.
Bunun son işin olmasından korkuyorsun bu yüzden sanki büyük bir vicdan sahibiymiş gibi lak lak ediyorsun sen adam olsaydın ömrüm boyunca bir işe yaramadığımı söylemezdin.
Estás com medo que este seja o último trabalho, por isso fazes um grande barulho, como uma consciência. Para que o manda-chuva, não diga que me tens andado a gozar, toda a vida.
Bay Peddler, ömrüm boyunca bir milyoner olmamak için uğraştım ve sanıyorum oldukça başarılı oldum.
Sr. Peddler, toda a minha vida tenho tentado evitar ser milionário, e penso que tenho tido êxito.
Ömrüm boyunca gerçek anlamıyla perili bir ev aradım durdum.
Toda a minha vida tenho procurado por uma verdadeira casa assombrada.
Bir Ronin ile evlenecek dahi olsam, ömrüm boyunca beni sevecekse bu isteyebileceğim en büyük mutluluk olurdu.
Mesmo que eu case com um Ronin, desde que ele me ame toda a vida, essa é a melhor felicidade que eu poderia pedir.
Ve ömrüm boyunca çalıştığım her şey
E agora as minhas ambiçoes
Belki birkaç haftalık ömrüm kaldı.
Só tenho mais algumas semanas de vida.
Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni.
Bondade e misericórdia estarão comigo por toda a minha vida.
Ömrüm boyunca kabusum olan o melodi?
Esta música que me tem perseguido toda a vida.
Bütün ömrüm burada geçti.
Vivi aqui toda a minha vida.
Burada doğdum, ömrüm dizime kadar suyun içinde geçti, burada da öleceğim.
Nasci aqui e passei a vida enfiada em água até aos joelhos.
Fazla ömrüm kalmadı Bay Nye. Kanser hastasıyım.
Eu não tenho muito tempo pela frente, Sr. Nye.
Ömrüm boyunca çok lezzetli yemekler yedim ancak bu onlara hiç benzemiyor.
Não tenho comido bem na minha vida, mas isto não é comida boa.
Bense ömrüm boyu şehirde oldum ve hiç olmadığım kadar atik ve aktifim.
Bem, eu estou na cidade desde sempre e estou tão alerta e activo como sempre.
Ömrüm tutkuyla.
Ardendo de paixäo.
Ömrüm tutkuyla.
Consumido de paixäo.
Ömrüm boyunca seni tanıyordum, ruhundaki asaleti seni kalbimde gördüğümde anladım.
Faz todos meus anos que conheço-te, seu nobre espírito. Faz muito tempo que te vejo em meu coração.
Doktorum iki ay ömrüm kaldığını söyledi.
O meu médico disse-me que só tenho mais dois meses de vida.
Ömrüm her an bitebilir, bu arada.
Que pode acabar a qualquer minuto.
Savaşın başlangıç safhası, ömrüm boyunca yaşadığım en sıradışı dönemdi. Zira, savaş vardı ama kimsenin umurunda değildi.
A fase inicial da guerra foi dos períodos mais espantosos que vivi, pois foi uma época de euforia para as pessoas deste país.
Ömrüm boyu muhafazakardım, ömrüm, ömrüm.
Sempre fui Tory, sempre, sempre.
İç yapım farklı Kaptan, ömrüm daha uzun.
Minha estrutura interna é diferente, Capitao, minha vida mais longa.
Daha önce bir kadınla beraber olmamıştım. Bana bu dikişli şeyi vereceklerine kendilerini verseler ve mutlu etseler her ne kadar ömrüm kısa olsa da, daha iyi olmaz mıydı?
Ainda não estive com uma mulher, porque não me oferecem os seus corpos em vez disso e assim permitem que eu viva a minha vida na sua plenitude.
"Geçen bu haftasonu, karım olduğun için, beni çok mutlu etti çünkü seni çok seviyorum." "Ve biliyorum seni ömrüm boyunca seveceğim." "Ve sevgilim, beni sevdiğim için teşekkür ederim."
Este fim-de-semana passado deixou-me tão feliz, por seres minha mulher, porque estou tão apaixonado por você e sei que vou amar-te pelo resto da minha vida e obrigado, minha querida, por me amares.
Birisiyle konuşurken "Yüzünü ömrüm boyunca unutmayacağım." diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Lembro-me que ao falar com um deles pensei : " Nunca me esquecerei da tua cara.
Bugün söylediklerin çok güzeldi, ve ömrüm boyunca unutmayacagim.
Tudo o que disseste foi maravilhoso, e jamais irei esquecer.
Ömrüm boyunca her sabah seninle kahvaltı etmek hiç hoşuma gitmezdi.
Eu odiaria tomar o pequeno-almoço contigo todas as manhãs da minha vida.
Kaç yl ömrüm kald?
Quantos anos me restam?