Önde tradutor Português
325,443 parallel translation
Nerelerdeydin?
Onde estiveste?
Eşyalarımı nereye koyayım?
Onde posso pôr as minhas coisas?
Bay Cuthbert, nereye gittiğini biliyor musunuz?
Sr. Cuthbert, sabe para onde ela vai?
Adımını atarken dikkat et.
Desce. Vê onde pões os pés.
Halifax'taki evime gidiyorum. Orada doğdum.
Vou para Halifax, onde nasci.
Neredeyim ben?
Onde estou?
Neredeyim?
Onde estou?
"Korku ve umut sonsuz bir çekişmeye tutuşmuşken beyninde fani dünyanın neşesine şüpheyle bakar insan. O zaman en çok sorguladıklarımız en büyük arzularımız olur."
"Onde a esperança e o medo eternamente se confrontam, a fugaz alegria a duradoura incerteza inspira, e pomos em causa o que mais desejamos!"
Ayrıca nereden geldiği önemli değil.
Não me interessa de onde ela vem.
Sence neredeyiz?
Onde achas que estamos?
Ivar nerede?
Onde está Ivar?
Tanrıları nerede?
Onde estão os seus deuses?
Babamız nerede?
Onde está o pai?
Burası Ragnar'ın öldüğü delik.
Este é o fosso onde Ragnar morreu.
Yalnızca, zayıf noktaları bulmak için akıllı biri lazım.
Só tem de haver uma pessoa inteligente para descobrir onde estão os sítios mais fracos.
Lagertha nerede?
Onde está a Lagertha?
* Where are these ones from?
De onde são aqueles?
- And where are you from?
- E de onde és?
Çünkü en çok şeyi başarısızlıklarımızdan öğreniriz kardeşlerim.
Porque é no falhanço, meus irmãos, onde mais se aprende.
Kral nerede?
Onde está o Rei?
Babamın öldüğü yeri göster bize.
Mostra-nos o sítio onde o meu morreu.
Halkımız yaşasın ve çalışsın diye burada yerleşkeler kurmak istedi.
Queria fazer colonatos onde as pessoas pudessem viver e trabalhar.
Beni nereye götürürlerse oraya gideceğim.
E onde quer que me levem, eu irei.
En azından onu nerede bulabileceğini biliyor.
- Bem, ela sabe onde pode encontrá-lo.
Tam tersine, Bryce, Ben, tüm inançlara aynı muamele gösterilmesi gereken bir Amerika'ya inanıyorum.
- Ao contrário de ti, Bryce, Eu acredito em uma América... onde todas as crenças devem ser tratadas com respeito.
Nereye gidiyorsun?
- Onde vais?
Beni bu yaşa, bu yere bu ana kadar bekletmenin anlamı bu teknolojiyi en iyi şekilde sunabilmem içindi.
Era para me trazer a esta idade, este lugar, neste momento, onde a tecnologia pode finalmente servir a minha grandeza.
Ama sana ölü olan biri olsan bile çekilecek bir hayat var demiştim.
Mas eu disse-te que mesmo na morte há vida a ser drenada. Onde está o corpo?
- Sence nerede olmak isterdim?
- Onde pensas que preferia estar?
Nerede?
Onde está ela?
Nerede o?
Onde está ela?
Olanlardan sonra yatacağın bir yatak olduğu için şanslısın.
Depois do que aconteceu, agradece teres onde dormir.
- Acele etme. Kaçmıyorsunuz ya.
- Tem calma, sei onde moras.
Uzun, kahverengi patika, götürür beni seçtiğim diyarlara. "
O longo caminho de terra leva-me até onde eu quiser. "
Ahududu likörü, neredesin?
Xarope de framboesa, onde estás tu?
Kırağının olduğu bir dünyada yaşadığım için o kadar mutluyum ki.
Fico feliz por viver num mundo onde há cristais de gelo. Não fica?
yine gelip sizi yanıma alacağım. "
Para que, onde Eu estiver, estejais vós também. "
Bay Cuthbert nerede?
Onde está o Sr. Cuthbert?
Bunları yazabilir misin?
Tens onde anotar?
Nereye park ettin?
Onde estacionaste?
O adam nerede?
Onde é que ele está?
Ona programda olduğumu söyleyebilir.
Pode dizer-lhe de onde me conhece.
Banyonun yerini nereden biliyorsun?
Como sabes onde é a casa de banho?
Herkes nerede dostum?
Onde é que está toda a gente?
- Nereye gidiyorsun ki?
Vão para onde?
- Neredesin?
- Onde estás?
Hayır, sadece telefonunu burada bırakmışsın.
Não, é que... Deixaste cá o telemóvel e não sei para onde o enviar. Pois.
Demek istediğim, o gitti ve nerede olduğunu bilmiyorum.
O que importa é que ela se foi embora e não sei para onde.
Nerede olduğunu bilmiyorum.
Não sei onde ela está.
- Telefonun nerede?
- Onde caralho está o telemóvel?
Neredeyiz biz?
Onde é que estamos?