Ördü tradutor Português
66 parallel translation
İktidar hırsı insan ruhunu zehirledi, nefret duvarları ördü. Bizi mutsuzluğa ve insan kıyımına mahkum etti.
A cobiça envenenou as nossas almas, levantou muralhas de ódio, fez-nos chegar à miséria e aos morticínios.
Sakal bir çeşit duvar ördü.
A barba tornou-se uma defesa.
Kader ağlarını ördü artık. Günlerini görecekler.
O seu destino está marcado, estão condenados.
Limuzinde bir düğmeye basıp şoförle aramıza duvar ördü.
Na limusina, carrega num botão, surge uma parede entre nós e o motorista.
Onu geçindireyim diye bu garajı duvarlarla ördü.
Fechou este telheiro para que eu pudesse sustentá-lo.
Büyük torunu için ördüğü şalı düşünüyorum aylarca ördü... ve bitirdi.
Que a Barbara andou a tricotar aquele xaile para a neta durante meses.
O gece ağladı ve ördü... ördü ve ağladı, gün doğana kadar... Ördüğü yorgan bitip onu sarana kadar.
E nessa noite chorou e tricotou, tricotou e chorou até de madrugada, até terminar a colcha e ela a tapar.
Kader ağlarını ördü.
O destino dá sempre uma mãozinha.
Craig bana bir kazak ördü.
Craig me tricotou um casaco.
Konuşmaya başladık. Ve kader de ağlarını ördü. Birini işe alması gerekiyormuş.
Começámos a conversar, e, por capricho do destino, ela precisava de contratar alguém.
- Süeterinizi kim ördü?
Quem tricotou a sua camisola?
Ve Ann saçlarımızı ördü.
E a Ann fez-nos tranças.
Saçlarını önce kazıttı, sonra tek tek ördü. Kendi bedeninde rahat değildi sanki.
Rapou a cabeça, e cultivou medos... era como se não se sentisse bem na própria pele.
Oh, aman Tanrım. Arkamdaki çocuk saçımı ördü.
O tipo que estava atrás de mim fez-me uma trança.
Bunu kendisi ördü
Foi ela que a fez.
Kay Teyzem muhtemelen Wal-Mart'a gitti, kazağı gördü eve gelip aynısından bana ördü
Tia Kay provavelmente foi ao Wal-Mart, viu a camisola, foi para casa e fez uma igual.
Annen mi ördü yoksa?
A tua mãe fê-lo para ti?
Sadece bir haftada bir hırka ördü.
Fez uma camisola numa semana.
Sonra saçımı ördü ve bana yakışmadığı için.. ... söktü.
Depois fez tranças no meu cabelo e tirou-as porque disse que eu não ia conseguir.
Bunu karın mı ördü?
Foi ela que te ofereceu?
İçimizden birisi ördü o duvarı ve daha fazlasını.
Todos nós o fizemos e mais ainda.
Rahibe şefi terk etti, şef çılgına döndü. Rahibe de korkup şefi uzak tutabilmek için tünelin ağzına duvar ördü.
A freira queria o cozinheiro, o chefe torna-se ameaçador, a freira assustada tapa o túnel com uma parede para afastá-lo.
Köydeki herkes, bir kısmını ördü.
Todos na vila teceram uma parte.
"Annem benim için ördü?" Yaşın kaç senin?
"Foi minha mãe que me o fez!". Quantos anos tens?
Dün gece oturup örgü de ördü mü?
E também se tornou num escuteiro, na noite passada?
Başıma ne çoraplar ördü.
Fez de mim parvo.
Yaşlı bir kadın bunu tam bir yılda ördü.
Levou a uma velhota qualquer um ano a fazer.
Şunları tek başına ördü.
Ela fê-los sozinha.
Lorraine Burch, Samantha'ya o hırkayı Doğu Sahilinde çok satan bir motiften ördü.
A Lorraine Burch tricotou aquela camisola para a Samantha a partir de um modelo que é vendido na costa leste.
Kader ağlarını ördü Finn.
O Destino falou, Finn.
Kader ağlarını ördü Bay Shue.
O Destino falou, Sr. Schue.
Bunu sana annen mi ördü?
Foi a tua mãe que fez?
Ya bunun şapkasını mahalledeki teyzeleri ördü bunu.
Foram as tias da vizinhança que fizeram.
Annem bana ördü.
Foi a minha mãe que o fez.
Ne çorap ördü ne süveter.
Ela podia ter-me tricotado meias, ou uma camisola, ou assim.
Saçını kim ördü?
Quem te entrelaçou o cabelo?
- Ewoklar saçını mı ördü?
- Os Ewoks entrelaçaram-te o cabelo?
- Bana bu çorabı ördü.
- Fez-me estas meias.
Kendine duygusal duvarlar ördü.
Construiu muralhas emocionais...
Mısır'da bu eserlerin etrafına kalıbı o ördü.
Técnico de restauro. Ele criou os moldes que envolvem estas peças no Egito.
Aman ne güzel. Jolene bir senede ördü onu.
A Jolene andou um ano a tricotar aquilo.
Onu büyük annem Gunderson ördü!
Foi a avó Gunderson que tricotou isso!
kütüphaneye gidelim ismini söyledğim an aramıza duvar ördü sanki.
Anda. Vamos ver a biblioteca. Foi como se erguesse uma parede, no momento em que falei no nome dele.
Kader ağlarını ördü ve bizi buraya getirdi.
Sabia que não tínhamos vindo aqui parar por acaso!
Bunu ninem ördü.
A minha avó fez-me isto.
Yaşlı bayan Stevens, bunu havuzunu temizlemem karşılığında ördü.
A velhinha Stevens fez isto por eu ter limpado a piscina.
- Duvarları kim ördü?
- Quem construiu o muro?
İki dünya arasına bir duvar ördü.
Colocou um muro entre eles.
Ms. Hudson kış mevsiminin ona iyi davrandığından endişe etti ve O da ona bir kaç kamplumbağa giysisi ördü.
A Sr.ª Hudson estava preocupada que o inverno estivesse a ser duro demais para ele, então ela tricotou-lhe vários casaquinhos de tartaruga.
Bunları sana biri mi ördü?
Alguém lhe teceu estas coisas?
- Oğlumu kapana kıstıracak bir ağ ördü.
Ele lançou uma teia para apanhar o meu filho.