Ülke tradutor Português
4,639 parallel translation
Bran ve Rickon hayattaysa ülke onların yanında toplanır. Artık Robb Stark da yok.
Se o Bran e o Rickon estiverem vivos, o território apoiá-los-á, agora que o Robb Stark está morto.
"lobotomobil" adını verdiği minibüsle tıp merkezlerinin işlemlerini canlandırmak üzere bütün ülke boyunca seyahat ediyordu.
lobotomóvel. O objectivo era demonstrar o procedimento nas clínicas médicas.
Bu ülke hakkında daha çok şey öğrenmek için can atıyorum.
Quero muito conhecer este país.
Vahşi ülke saflıklarının yapmanın en iyi yolu bu değil bence...
Acho que não é a melhor maneira para fazer amor selvagem...
Eğer başarılı olursa Hindistan dünya üzerinde ilk kez ulusal alanda biyometrik verileri kimlik olarak kullanan ilk ülke olacak.
Se tiver sucesso, a Índia será o primeiro país do Mundo a usar a biometria para identificação à escala nacional.
Hangi ülke yani?
- Mais especificamente?
16 farkı kurumda. 30 bin özel şirket görevlisi ve 170 ülke. Vatandaşa yıllık toplam maliyeti 75 milyar dolar.
Em 16 agências diferentes, com 30 mil empresários privados em 170 países a um custo global para o contribuinte de 75 mil milhões de dólares por ano.
Bölgedeki başka hiçbir ülke, bir Amerikan üssüne ev sahipliği yapmaya gönüllü değil şu ara.
Nenhum outro país está disposto a receber uma Base americana.
Bir saate kalmadan ülke dışındasın.
- Vá para as docas. Sairá do país em menos de uma hora.
Bir saate kalmadan ülke dışındasın.
Estará fora do país em menos de uma hora.
Seni ülke boyunca takip etmiş.
Ele vai seguir-te por todo o País.
Amerika mutlulukta ilk yirmi ülke arasında bile değilmiş.
A América nem sequer consta dos países no top 20 de felicidade.
Evet, şanslı bir ülke, pekala.
- Sim, é um país de sorte.
Tüm ülke bozuldu.
Todo o território foi afetado.
Kanal 10, ülke genelindeki Arınma Gecesi'nden canlı yayın yapmakta.
News 10 a noticiar uma Noite de Purga animada por todo o país.
Aynı ülke değiller.
Não são o mesmo país.
Belki de ülke felaketin nasıl bir şey olduğunu görmesi lazım.
Talvez o país precise de ver o que é um desastre.
Şu an ülke dışında.
Ela está fora do país, de momento.
Bu ilk defa ülke dışına çıkışım.
Esta é a minha primeira vez fora do país.
Burada olduğum için dünyada beni kabul edecek ülke, şehir ya da kimse yok.
Porque não existe país, cidade ou a porra duma pessoa neste planeta que me acolha, porque estive aqui.
Raymond Tusk gibi bir adam ülke diplomasisine karışırsa Nobel Barış Ödülü'nün peşinde olmadığına emin olabilirsiniz.
Quando um homem como o Raymond Tusk se envolve na diplomacia do Estado, podem ter a certeza de que ele não quer o Prémio Nobel da Paz.
Ama ne yazık ülke hiç güvenli değil.
Pena a insegurança no país, não?
Aslında hiç ülke dışına çıkmadın.
Nunca esteve fora do país.
Bu ülke kendisini sahiplenmiş ve sunduğu koruma yaşamını değiştiren bir deneyim olmuştur.
Este país acolheu-o e a proteção que ofereceu tornou-se a experiência que definiu a vida dele.
Mucizeler diyarı burası olacak, Etrüsk ülke zenginliklerinin arasında...
O País das Maravilhas vai realizar-se aqui, entre as riquezas da região Etrusca.
Bu akşam, ülke boyunca sıkıyönetim ilan edildi.
Esta noite as leis marciais foi decarada em todo o país.
Bu Kilise ve ülke adına bir saldırı demektir.
Isto será considerado como um ataque à autoridade da Igreja e do Estado.
Hem benim, hem de ülke için.
Melhor para mim e, melhor para o país.
Özgür ülke.
Estamos num país livre.
Ay'a yapılan Apollo keşif görevleri iki ülke arasındaki silahlanma yarışının bir sonucuydu.
As missões Apollo à Lua foram uma extensão da corrida ao armamento que grassou entre ambos.
Şu söylediğim sahte Drexler büyük bir ihtimalle başka bir ülke ajanı.
Mas, este sujeito, este falso Drexler, ele... Ele é, provavelmente, um agente de um governo estrangeiro.
Nükleer silah geliştiren bir ülke için çello içine gizlenmiş yüksek teknoloji ürünü mü?
Levar tecnologia avançada escondida num violoncelo, para um país que está a desenvolver uma tecnologia nuclear?
İsveç tarafsız bir ülke Vali.
A Suécia é um país neutral, Sr.Governador
Tüm ülke götüyle gülüyor bize.
O país inteiro ri-se de nós.
Bölgedeki her ülke nokta atışlı bir füze sistemi ister.
Cada País quer um sistema de mísseis.
Normalde, yılın bu zamanlarında 15 derece bile olmayan hava ülke boyunca, çoğu şehirlerde sıcaklık 40 dereceye kadar ulaştı.
Muitas cidades por todo o país alcançaram temperaturas acima dos 40º, numa altura do ano em que normalmente não ultrapassam os 15º.
Bugünün maçı, ev sahibi ülke olan... futbolun güç merkezi Brezilya ile... Olé, olé-olé-olé. ... tüm halkının çıkageldiği Lüksemburg arasında.
O jogo de hoje é entre o país organizador, o poderoso futebol do Brasil... e o Luxemburgo, cujo país inteiro apareceu.
Bu gece, bir ülke boyun eğdi.
Esta noite, o País foi posto de joelhos.
Görünen o ki, hayatta kalmaya çalışan bir ülke en kötü zamanlarını yaşıyor.
Um país que apenas parece ser conhecido pelos piores momentos.
Yeni internet sitesi, yeni şehir, yeni ülke.
Novo site, nova cidade, novo país. É muito difícil de encontrar.
Bütün ülke bizi arıyor. Nasıl olur da bulamazlar?
Estão todos à nossa procura, como é que não nos encontram?
Kendin söyledin..... bu iş ülke için de iyi, ikimiz için de iyi.
Você mesmo disse : se é bom para o país, é bom para nós os dois.
Ancak, Birleşik Devletler de dahil bir çok ülke Bolivya'ya karşı yeni bir ilgi alanı geliştiriyor.
Muitos países têm outros interesses na Bolívia, incluindo os Estados Unidos.
Bu belgeler de ülke çapındaki Franklin kütüphanelerinden.
E estes documentos são das bibliotecas de Franklin de todo o país.
Ülke içi mi ülke dışı mı sence?
Estrangeiro ou doméstico?
İster yabancı, ister ülke işi olsun- - Yanlış şehre bulaştılar.
estrangeiro ou doméstico, eles escolheram a cidade errada para atacar.
Vaat edilmiş bir ülke istiyorsun.
Queres uma terra prometida.
Bu ülke değişti artık.
Este país já não é o que era.
Burada ülke de yok, kanun da.
Não há países aqui, nenhuma lei.
Babam hafta sonları ülke çapında vaaz veriyor.
Ele costuma pregar aos fins de semana pela província.
Ne iğrenç bir ülke, değil mi?
Maldito país, não achas?