Ülkemize tradutor Português
222 parallel translation
Bizi denizin tehlikelerinden uzak tut ki, kralımız George ve onun krallığının muhafızı ve denizlerde güvenliğin bekçisi olalım ve ülkemize sağ salim dönüp İsa Efendimiz aracılığıyla sana şükranlarımızı sunalım.
Protegei-nos dos perigos do mar para sermos uma salvaguarda ao serviço do Rei Jorge e seus reinos e uma segurança para quem legalmente cruza os mares e para regressarmos e desfrutar das bêncäos da terra... Ç... recordando Vossas misericórdias, para glorificar Vosso nome santo através de Jesus Cristo. Ámen.
Charles burada olman çok güzel. Burası ülkemize benziyor.
Charles, que bom ver-te aqui para matar saudades da nossa terra.
Rocky dağlarından, Pasifik okyanusuna... Yolculuk yaptığımız bütün topraklar ülkemize katılmıştır.
todas as terras que cruzamos... das Montanhas Rochosas ao Oceano Pacífico.
Beyler, ülkemize çekirge gibi geldiler, arkalarında bir şey bırakmadan, yiyecek veya sığınak.
Cavalheiros, eles passaram por nosso país como gafanhotos... não deixaram nada para trás, nem alimento, nem abrigo.
Yaşantımızı bu şekilde sürdüremezdik, keyfimize bakarak ölüm ülkemize sinsice sokulurken.
Não podemos continuar a viver como antes, sorridentes, enquanto a morte pisa a nossa terra.
Artık kendi ülkemize dönebiliriz... ... eğer isteğin bu ise.
Agora, podemos voltar a nossa terra... se assim o permitires.
Kurak ülkemize, buradaki İngiliz yağmurundan götürebiliriz.
Poderíamos usar um pouco da chuva inglesa no nosso árido país.
Yaralı ülkemize iade edecek trenlerimiz yok.
Não temos comboios para repatriar os nossos próprios feridos.
Hiç şüphe yok ki bu adam, yani Nathaniel Benton, ülkemize sözümona dostça bir bilimsel araştırma için gelmiş gözükürken gerçekte maaşlı bir sabotajcıydı.
Assim, não há dúvidas de que este homem... Nathaniel Benton, que veio a nosso país, supostamente... em uma missão científica amiga... é, na verdade, um sabotador mercenário.
Hollanda turnesinden dönen muhteşem bir ladin ülkemize ilk kez gelen üç sakız ağacı İskoç çam ağaçları Karaağaç Gövdesi, kötü olamaz ilginç bir Amerikan kalası, bir yağmur ormanı ve bir kova talaş gençlerde şiddet hakkında konuşacaklar.
Uma árvore fabulosa, acabada de chegar de um tour à Holanda, três seringueiras a fazerem a sua primeira estreia neste país, pinheiro escocês e as coníferas, e Ulmo Bole, aí têm, não pode ser mau, uma nova e excitante tábua americana, uma floresta tropical e um balde de serradura a partilharem os seus pontos de vista sobre a violência nos adolescentes, e um convidado fora do comum para este programa, um pedaço de plástico laminado.
- O ülkemize Fransızlar'ı getirdi. Onlar da halkımızın....... üzerine dikkatsizce gittiler.
Trouxe os franceses ao nosso país... e trataram de tiranizar o nosso povo.
- Şimdi Maximilian, siz Güney Amerikalılar'ı ülkemize getirdi. ... çünkü Napoleon'dan daha fazla yardım isteyemez.
Agora, trouxe ao nosso país, os americanos do sul... porque já não pode ter a ajuda de Napoleão.
- Bu konyak. Fransızların ülkemize getirdiği tek iyi şey.
O conhaque, é a única coisa boa, que os franceses trouxeram ao meu país.
Halkımız sizi selamlıyor, General Afrika kıtasına muhteşem bir çıkarma yaptınız ve varlığınızla, ülkemize ışık saçtınız.
A nossa gente saúda-o, general, pelo seu genial desembarque anfíbio no continente africano e pela sua administração esclarecida do nosso país.
Kendi zamanının, belki de tüm zamanların en üretken yönetmenlerinden birisi olan Sör Edward Ross, Ulusal Sinemada filmlerinin gösterimi için beş sene sonra tekrar ülkemize geldi.
Um dos mais prolíficos realizadores da sua época ou, na verdade, de qualquer época... É Sir Edward Ross, de volta ao nosso país pela primeira vez em 5 anos... para abrir a temporada dos seus filmes no National Film Theatre.
Peki Bay Santore, ülkemize gelmeden önce Brezilya'daydınız.
Então o Sr. Santore, antes de vir ao nosso país, esteve também no Brasil.
Sözde barış güçleri tüm ülkemize yayılmışlar. Ülkemize yerleşen o insanlar. Tüm Latin Amerika'da da yerleşmişler.
Corpo de Paz, toda essa gente que povoa nosso país... essa gente que povoa nosso país e toda a América Latina com seu consentimento...
Biliyor musunuz komutanım, bazen bu büyük ülkemize bakınca... sanki hiç sonu yokmuş gibi geliyor.
Sabe, senhor, por vezes quando olhamos para este nosso grande país... parece que ele não tem fim.
Ünlü meslektaşlarımıza, Majeste tarafından çağrısı yapılan ilk toplantımızdaki şaşkınlıklarını hatırlatmak isterim, bize denmişti ki, yapılması gereken tek lüzumlu ve acil şey derhal Maystro Wagner'in izini bulup onu ülkemize taşınmaya ikna etmek için herşeyi yapmaktır.
Queria lembrar aos nobres colegas, o nosso estupor... Por, no primeiro conselho que Sua Majestade convocou... o ouvirmos dizer que a única providência a ser tomada... Necessária e urgentíssima...
Calthrop ülkemize çoktan gelmiş olabilir, belki şimdi bir oteldedir.
Pode ser que o Calthrop já tenha entrado no país e esteja num hotel.
Haklısın, altın ülkemize ait.
Certo, pertence ao nosso país
Bay Gardiner ülkemize karşı hepimizin ihtiyaç duyduğu hislere sahip.
Achei que o Sr. Gardiner sentia este país de uma forma que necessitamos mais.
İtalya'dan ülkemize Başkan'a düzenlenen suikasttan 2 ay önce, 10 Mart'ta giriş yapmış.
Chegou da Italia em 10 de março... dois meses antes do atentado ao presidente.
Sana söylemiştim, Charlie,... eğer iş birliği yaparsan ülkemize büyük bir iyilik yapmış olacaksın.
Digo-te isto, Charlie, vais fazer um grande favor por este nosso grande país se colaborares.
Ayrıca birçok millet ülkemize göz koyacak.
que possam cobiçar nossas terras.
Cenevre'de çok iyi bir konumunuz vardı, ama ülkemize geri döndünüz.
Você tinha uma posição muito boa em Genebra, e você voltou para o nosso país.
Hayır, sevgili kuzenim... ölmek varsa kaderimizde... ülkemize yeterli kaybı vermiş olacağız.
Não, meu justo primo. Se estamos marcados para morrer, é perda suficiente para nosso país.
Fransa'dan ülkemize bizden sevinçli dönen olmamıştır.
Onde jamais da França chegaram... homens mais felizes.
Hanelerimiz, biz ve çocuklarımız bile... ülkemize yaraşır ilimleri unutmuştur... veya öğrenmek istememektedir. Bunu eski haline getirmeniz için size yalvarıyorum.
Meu discurso visa inquirir por que a doce paz... não pode expulsar esses inconvenientes... e nos abençoar com suas antigas qualidades.
Bu kısmen doğru olsa da... ülkemize yönelik güveni sarstığınızın farkında mısınız?
Mesmo que seja em parte verdade, não acha estar a comprometer a credibilidade do país?
Şimdi düşmanlara katılarak ülkemize ihanet ediyorlar!
Agora, juntaram-se aos ocidentais e estão a vender o nosso país.
Asıl geçmişimizden, asıl tarihimizden, asıl kültürümüzden asıl toprağımızdan koptuğumuz için,... ülkemize dönene dek "X" bilinmeyeni kullanıyoruz.
Desde que nós temos sido desconectado ou corte .. de nossa própria história, nossa própria passada, nossa própria cultura, nossa própria terrestre,..... nós usamos o X, o desconhecido, até que nós voltemos para nosso país.
O, savaştan sonra, ülkemize sadakatle hizmet ettiğim için, bana verildi.
. - Deram-mo depois... da guerra, por serviços prestados à pátria.
Öncelikle, ülkemize büyük katkılarından dolayı liderimiz Mao'ya müteşekkiriz.
Nos bons momentos lembramo-nos do Partido. Na felicidade, pensamos no Presidente Mao.
İstediğimiz birşey değil,... ama Genel Kurmay başkanından gelen emri uygulamak zorundayız,... ve ülkemize saldırıyı önlemeliyiz.
Não é algo que desejêmos, mas temos a obrigação, sob ordens emitidas pelo nosso Comandante-Chefe, de prevenir o ataque contra o nosso país.
Ve o sinesinde para için ülkemize ihanet eden.. .. hainlerin isimlerinide getiriyor.
Ele traz, escondido no seu coração, o nome do traidor que, por uma questão de dinheiro, traiu a nação e a pátria.
- Bana her gün kaç tanesinin ülkemize girdiğini hatırlattı.
Fez-me pensar em quantos deles entram cá diariamente.
Shary Bobbins'le evlenip ülkemize dönmek için nişanlanmıştık.
Sim. Shary Bobbins e eu íamos casar lá no velho país.
Bu insanların ülkemize girmelerine neden izin veriyorlar?
Por que é que deixam esta gente entrar no país?
- Pekala ülkemize hoş geldiniz.
Bem, adeus.
Pis sivil savaşlarını Roma'dan Yunanistan'a getirdiler... bizim ülkemize.
Trouxeram sua guerra civil suja de Roma ate Grécia... -... a nossa terra.
Sonra biz de ülkemize "Sovyetler Küba'ya silah yerleştirmiyor" diye açıklama yaptık.
- Uma manobra de diversão. Para dizermos que eles não estavam a mandar mísseis para Cuba.
Bu kadın ülkemize sığındığında arkadaşlık ve iyilik buldu. Ve kanıtlar gösterecektir ki bu iyiliğe korkunç bir şekilde ihanet etmiştir soygun ve cinayet. Bunu evlerinin ve kalplerinin kapısını ona açan insanlara yaptı.
Esta mulher encontrou confiança e amizade... quando procurou asilo no nosso país, e as provas demonstrarão que retribuiu a amabilidade com a traição... roubo e assassínio, infligidos às mesmas pessoas... que lhe abriram os seus lares e os seus corações.
Ve bu da bizim kendi ülkemize sahip olduğumuzu gösterir.
- E isso faz de nós o nosso próprio país.
Ah, bilirsiniz, Peter kendi ülkemize sahip olacağız dediği zaman, biraz şüphelenmiştim.
Ah, sabe, quando o Peter disse da primeira vez que nós éramos o nosso próprio país. Eu fiquei um bocado céptica.
Kendisine, size, ülkemize ihtiyacı olan zamanda yardım etmiş olacak.
Cobrir-se-á de glória, fará com que se orgulhem dele e a Pátria agradecer-lhe-á o seu sacrifício nesta hora difícil.
Biliyorsunuz millet biz Lawson olarak ülkemize çok şey verdik. Çok şey.
Sabem, amigos, aqui em Lawson... demos muito pelo nosso pais.
İşimizi yapabilmek için... her şeye katlanmamız gerektiği gerçeğini... kendi kendimize telkin ediyoruz. çünkü bir süre sonra savaş bitecek, ülkemize dönebileceğiz... ve Amerika'nın herhangi bir caddesinde... başımız dik, adam gibi dolaşabileceğiz.
O problema é que... continuamos repetindo que não tinha importância, desde que... fizéssemos nosso trabalho, tudo valeria a pena... pois a guerra iria terminar, poderíamos voltar para casa... livres para caminhar em qualquer rua dos EUA... com nossas cabeças erguidas.
Archer ve ben, ülkemize hizmet ediyoruz, efendim.
Servimos ao nosso país, senhor, Archer e eu.
İnsanlar ülkemize gelmek istiyor.
As pessoas querem vir para o nosso país.
Bundan ülkemize neden zarar gelsin ki?
O país não vai sofrer por isso.