Üstadım tradutor Português
80 parallel translation
Demek üstadımız burada çalışıyor.
Então é aqui que o mestre trabalha.
Duyularım birkaç kadeh devirdiğini söylüyor üstadım.
Algo me diz que bebeste uns copos, tespiano.
Ama önce birkaç üstadımızı tanıştırmak istiyorum :
Antes de prosseguirmos, apresento-vos uns dos especialistas.
Hayır, teşekkürler, üstadım.
- E você? - Bem-haja, maestro.
- Efendim, üstadım?
- Sim, mestre?
Onlar kimdi üstadım?
Quem eram eles, mestre?
- Hiçbir şey, üstadım.
- Nada, mestre.
Üçüncü borazan, üstadım. Ubertino'nun dediği gibi.
A terceira trombeta, mestre, tal como Ubertino disse.
Kutsal Annemiz yıllar önce, üstadımı kurtararak bir mucize gerçekleştirmişsin.
Mãe Santíssima, há muitos anos, fizestes um milagre ao salvar o meu mestre.
- Bu taraftan üstadım.
- Por aqui, mestre.
Kararıma asla pişman olmadım çünkü üstadımdan akıllıca, iyi ve gerçek olan çok şey öğrendim.
Nunca me arrependi da minha decisão pois aprendi com o meu mestre o que era sensato, bom e verdadeiro..
Ne istiyorsunuz, üstadım?
Que deseja, Professor?
Bir üstadım vardı... gölgeler aldı onu.
Eu tinha um professor e as sombras o levaram.
Adamlarına, müzisyeni rahat bırakmalarını söyledi ve onu müzik topluluğuna almamalarını... emretti çünkü üstadım dik kafalı biriydi ve kral onları dağıtmadan önce... Kraliyet Sarayı'ndaki insanlarla birlikte yaşamıştı.
Pediu que deixassem ao músico e ordenou a seus cortesãos que não voltassem para seus concertos,... porque meu professor era um recalcitrante e tinha sido parte desses Srs. do Port Royal antes de que ele dispersasse-os.
En önemlisi, üstadımın yaptığı süslemeleri ve akort tercihlerini dinleyebilmem için... beni kulübesinin altına götürürdü.
Juntos, escondíamo-nos sob a cabana para escutar... Os virtuosismos do professor e aprender seus acordes preferidos.
Nerede bizim, eğlence üstadımız?
- O nosso chefe habitual de distracções?
Peki ne diyorsunuz üstadım?
Então, o que dizes, velho amigo?
Tabii ki üstadım.
Sim, mestre.
Efendi üstadım, size mühim haberlerim var.
Meu lorde mestre, tenho óptimas notícias para si.
İlk üstadım Papa VI. Alexander'dı.
O meu primeiro senhor foi Alexandre Sexto.
- Siz misiniz üstadım?
- É você, Mestre?
Değerli üstadım,
Auspicioso Mestre,
Şeref duyarım, üstadım.
Tenho muita honra, Grande Mestre.
Gerçek bir üstadımız olsaydı müthiş eserler çıkarabilirdik.
Se tivéssemos um mestre ilustrador, faríamos um trabalho esplêndido.
- Canını sıkan nedir, üstadım?
O que é que está a perturbá-lo, meu amigo?
Bir sürü üstadım oldu.
Tive muitos mestres.
Anlaşılan öldüğü sırada milyarder yatırım üstadımız Sermaye Piyasası Kurulu tarafından araştırılıyormuş.
Parece que, antes de morrer, o nosso bilionário estava a ser investigado pela CMVM.
Ben bir karate üstadıyım.
Sou perito em karaté.
- Bu üstadın çalışması mı?
Esse é o trabalho do professor?
Şarabımız en iyisidir ne oldu üstad Bai?
Este é o nosso melhor vinho. O que é Mestre Bai?
Şimdiki yarışmacımız bu müsabakada yeni, ama ileride... kendisinden çok şey bekliyoruz : Genç üstad David Hogan.
E agora, um estreante neste concurso, mas em quem... depositamos muitas esperanças, o jovem David Hogan.
Merdivenlerde sekebiliyorum. Merdivenlerin üstadıyım!
Sou mestre em escadas.
Akademi günlerimde, iyi bir fikir bir üstadıydım.
No meu tempo da Academia, confesso que era uma perita.
Hey dur bakalım orada, üstad.
Calma aí, maestro.
Şüphesiz ki, bu işi sen olmadan başaramazdım, üstad, araştırmalarının çok faydası oldu.
É claro, eu não teria feito sem ti, mestre, sua brilhante pesquisa foi-me muito útil.
Fakat üstadım, çocukların bazılarının ailevi problemleri var.
Aqueles que acham que não conseguem chegar a profissionais podem ir embora.
Mimik üstadı olarak, onun özünü gerçekten yakalamıştım.
Como mestre da mímica, saí-me muito bem a capturar-lhe a essência.
Patlama yapan bir bomba gerekirse,... Fiona gibi ev yapımı C-4 üstadı gerekir alçı, ve vazelin,... ve benim bile bilmediğim bir kaç şey.
Se for preciso um explosivo maleável e um estrondo, alguém como a Fiona consegue fazer C-4 caseiro com gesso, vaselina e mais uma data de coisas que prefiro não saber.
- Bu işin üstadısın. - Bir şartım var, Michael.
- Há só um pequeno pormenor, Michael.
Doğal olarak bir aldatma üstadı olsam da, biraz yardım aldım.
Mesmo sendo uma mestre natural do engano, precisei de um pouco de ajuda.
Ben gitar üstadı olacaktım, o da sahne kıyafetlerimi tasarlayacaktı.
Ia ser um guitarrista famoso e ela ia desenhar as minhas roupas.
Yoldayım üstad Plo.
Estou a caminho, Mestre Plo.
John Zatara, büyünün üstadı. O senin baban mıydı?
John Zatara, o maestro da magia era o teu pai?
Heyecan üstadı Richard Castle'ın yeni karakteri Nikki Heat'in ilham kaynağı olmak nasıl bir şey anlatır mısınız Dedektif Beckett?
Diga-me, detective Beckett, como é ser a inspiração para a nova personagem de Richard Castle, mestre do suspense, Nikki Heat?
Üstat mı lazım? Karşında bir nöroloji üstadı duruyor. Üstat derken?
Precisas de um deus e tens aqui um da Neurocirurgia.
Bağırsaklarımı dışarı çıkaran şu kılıç üstadı arkadaşından bahsetmeyi unuttun sanırım.
Esqueceu-se de dizer isso ao seu amigo das facas que me cortou as tripas.
Pardon, ızgara üstadı birkaç dakikalığına bana lazım da.
Preciso de... Vou levar o teu mestre do grelhador por um instante.
Sanırım çırağı yeni üstadıyla tanıştırmamızın vakti geldi.
Penso que é tempo de apresentarmos o aprendiz ao seu novo mestre.
Ben Kara Kale'ye ve Gece Nöbeti'ne hizmet etmeye yeminli Duvar üstadıyım.
Eu sou um Meistre da Cidadela, ao serviço do Castelo Negro e da Patrulha da Noite.
Pek çok gizin üstadıyım ; lakin yine de o görüşmeye gitmeliyim.
Sou um homem de muitos segredos, mas vou a esse encontro.
Ben bu işin üstadıyım.
Eu sou o grande mestre.