Üsteğmen tradutor Português
33 parallel translation
Michigan Tugayının başında ordudaki en sorumsuz ve beyinsiz üsteğmen var.
A Brigada Michigan é liderada pelo mais irresponsável... ... e desmiolado segundo tenente do Exército.
Yoldaş üsteğmen!
Camarada primeiro-tenente!
Yoldaş Albay, üsteğmen Galtsev rapor eder.
Camarada tenente-coronel, o primeiro-tenente Galtsif informa.
Emredersin yoldaş üsteğmen!
Às ordens, camarada primeiro-tenente.
Sağ ol yoldaş üsteğmen.
Obrigada, camarada primeiro-tenente.
Emredersin, yoldaş üsteğmen.
Às ordens, camarada primeiro-tenente.
Yoldaş üsteğmen, topçular bana bir plak verdi.
Camarada primeiro-tenente, arranjei um disco.
Girebilir miyim, yoldaş üsteğmen?
Peço autorização para falar, camarada primeiro-tenente.
Başrollerde, kadınların mutfaktan çıkmaması gerektiğini düşünen komiserinden sürekli fırça yiyen alkolik, huysuz ama sevecen bir üsteğmen ve feminist görüşlü genç, güzel ve cıvıl cıvıl bir kadın polis var.
As personagens principais incluem um Delegado amargo mas com bom coração, que está sempre a ser repreendido pelo Comissário, um detective esperto e duro, que bebe demais, e acha que lugar da mulher é na cozinha e uma brilhante jovem polícia feminista, que luta pelos direitos das mulheres. Estamos fartos de mulheres polícias.
... Güney Hindistan'da Malabar cephesinde Doğuasya kuvvetlerine karşı müthiş zaferde ki hareketleriyle Farkedilir Cesaret ödülünü almış olan üsteğmen Ogilvy'nin adı verilecek.
... de ser nomeado depois do Sub-Tenente Ogilvy, herói do estado de Oceânia, recentemente galardoado postumamente Ordem de Coragem Conspicuosa pelas suas acções na recente vitória sobre as forças de Lestásia na frente de Malabar na Índia do sul.
- Yapabilirler mi? - Sobibor'da olmaz, üsteğmen.
Em Sobibor, nunca, Untersturmführer.
Gemide yeni bir üsteğmen var mı?
- Há algum tenente novo?
Burası bazen çok soğuk oluyor, değil mi üsteğmen.
Fica frio aqui às vezes, não é, Tenente-Comandante?
Onun kaptanı ve üsteğmen... Blair'la konuşmak istiyorum.
Quero falar com o capitão... e com este tenente Blair.
Alay sizi üsteğmen yapmayı uygun gördü.
O Comando de Regimento achou justo promovê-lo a 1º Tenente.
Doğru mu, üsteğmen?
Não é verdade, tenente?
- Eski Yahudi, üsteğmen.
- Ex, Sr. Tenente! Ex!
- Ama yine de alçağın birisin! - Tıpkı senin gibi, üsteğmen.
Mas ainda o considero um canalha!
merhaba üsteğmen.
Bom dia, senhor tenente!
Bak, ben artık üsteğmen oldum.
Ouve, eu sou um tenente agora.
Philadelphia'lı bir üsteğmen.
Um tenente jovem da Filadélfia.
Ben, istihbarat servisinden üsteğmen Kozlov.
Primeiro Tenente do NKVD ( polícia política ) em Kozlov.
Evet, o adam, 132. Ö.O.M.'den üsteğmen Derek Thomas Reese.
Sim, aquele homem é o 1º Tenente Derek Thomas Reese, com o 132º O.C.E.T.
Raul'un üsteğmen olduğu gün sadece ben, Raul ve John vardı.
No dia em que o Raul foi promovido a Tenente, era eu, o Raul e o John.
Şey, yatırım hesaplarında sadece aile şirketi işlemleri gözüküyor, bir banka hesabında da üsteğmen maaşı aktarılıyormuş, hepsi bu.
A conta investimento dele só mostra transacções com o fundo de investimento da família dele e a conta bancária só tem depósitos do salário da Marinha e nada mais.
O zaman ne yaparsın biliyor musun üsteğmen?
Sabe o que pode fazer nessa altura, tenente?
Seni bilgilendirmek istedim sonuçta artık üsteğmen oldun.
Quero informá-la, dado agora ser uma tenente.
Şu üsteğmen Dan sevgilinin çok değişik bir türü.
Aquele tenente Dan é um amante brutal.
- Halen öyleyiz sayın üsteğmen.
- Ainda estamos. Eu sou Tenente.
Evet. Cortez Karteli'nde üsteğmen.
Sim, é o braço-direito do Cortez, no cartel dele.
General Maloof'un emrinde üsteğmen.
Primeiro-tenente, às ordens do General Maloof.
- Anlamadım? - Bir mucizeye tanık olmak üzeresiniz üsteğmen.
- O que está a dizer?