Üzülürsün tradutor Português
57 parallel translation
Yaparsan üzülürsün.
- Faz isso e vais-te arrepender. - Por quê?
Karnımdan bir mermi yersem çok üzülürsün.
Não levarei um tiro na barriga, só porque você sente pena de si mesma.
Bu mesafeden bile düşebilirsin. Pekâlâ, yer çekimini hafife alma yoksa çok üzülürsün.
Não confies demais na gravidade, senão estás tramado!
Tabii ki üzülürsün. Çok sevimli.
Não é de admirar que esteja triste, ela é adorável.
Geri vermezsen üzülürsün.
se não a devolveres, vais arrepender-te.
Gelecek ay ikramiyeni alamazsan işte o zaman üzülürsün.
Lamenta-te no próximo, mês quando não tiveres nenhuma promoção.
Sakın hayal görmeyesin? Bulamazsak, üzülürsün.
Se não a encontram, será terrivel.
Gidersen, üzülürsün.
Olha que vais arrepender-te...
O tavşandan ya da tuzaklardan kimseye bahsedersen çok üzülürsün.
- Espera. Se contares a alguém sobre o coelho ou as armadilhas... vais ser um rapaz muito arrependido.
Ama sonra insanlara üzülürsün çünkü saçlarının uzaması lazım.
E, depois, temos pena das pessoas porque precisavam de fazer crescer o cabelo.
O yüzden parti falan olacağını düşünme, zira sonrasında çok üzülürsün.
Portanto não penses que vais ter uma porque senão vais ter uma desilusão.
Yitersin ve çok üzülürsün...
Estarás perdido e vais-te arrepender.
Büyüdüklerine sevinirsin, ama onları kaybettiğine üzülürsün.
Ficamos contentes que cresçam, mas tristes porque os perdemos.
Korkarsın, üzülürsün... ya da heyecanlanırsın fakat korkmak, üzülmek... heyecanlanmamak istediğinde, tüm bu duyguları beyninin... gerisine atarsın.
Sabes como quando estás... assustado... ou preocupado ou nervoso, mas não queres estar assustado... ou preocupado ou nervoso, por isso empurras isso para o fundo da tua mente.
Eğer yalnızsan, üzülürsün.
Se estiveres só, deprime-te.
Eğer bizi fark ederlerse, üzülürsün.
Se te virem, vais-te arrepender.
Beni giderken görürsen bir parça olsun üzülürsün sanmıştım. Ama sanırım asıI konu bir ayakkabı.
Pensei que uma parte de ti poderia estar algo triste, por me ver partir, mas parece que se resume tudo a um sapato.
Ama seni uyarıyorum bana bir şey olursa çok üzülürsün sonra.
Mas estou a avisar... se me acontecer alguma coisa, vão ficar destroçados.
Burada fazlası olsa iyi olur, yoksa buna üzülürsün.
É bom que haja mais do que isto nesta casa, ou vão arrepender-se.
Sonunda üzülürsün.
Tu irias ficar desapontado.
Bu aptal bi oyun değil üzülürsün ve ayrılırsın.
Isto não é nenhum jogo estúpido que quando de cansas dele podes sair.
İnsanlar hata yapar. Buna üzülürsün.
As pessoas cometem erros.
Yitirdiğin şeye üzülürsün, duyguların birbiriyle çelişir.
Estás a lamentar a perda, tens um conflito de emoções.
Evden ayrıldığında çok üzülürsün.
Quando vão embora, você fica arrasado.
Bulamazsan üzülürsün biliyorum.
E sais sempre decepcionado.
- Ama Bupu olmazsa üzülürsün.
- Mas ires ficar triste sem Bupu.
Yoksa çok üzülürsün.
Seu palhaço...
Ne kadar fazla izlersen o kadar üzülürsün.
Quanto mais olhas, mais triste fica.
- Ben ciddiyim. Julie'yi rahatsız etmeyi bırakmazsan, çok üzülürsün.
Se não paras de incomodar a Julie, vais lamentar.
Ya evine gidip üzülürsün ya da vakayı alıp bir fark yaratırsın!
Pode ir para casa e sentir-te triste, ou podes responder a esta chamada e fazer a diferença!
Üzücü bir durum, Anthony, ama bu herkes için geçerli. Buraya bir daha gelirsen sanırım daha fazla üzülürsün.
É uma história triste, Anthony, mas considerando as pessoas envolvidas, acho que se tornará ainda mais triste se voltares aqui.
Sadece üzülürsün çünkü üzgün olmaktan başka seçeneğin yok.
Sentes muito porque não tens outra escolha.
Ve bunları ciddiye alma, yoksa üzülürsün.
E não leves isto demasiado a sério, porque irá voltar-se contra ti.
Döndüğümde üzerinde ufacık bir çizik bile olursa çok üzülürsün.
Se ele tiver um único arranhão quando eu voltar... vais arrepender-te.
Karanlıkta oturup kaybın için üzülürsün.
Sentas-te na escuridão e... sentes a perda.
Çok üzülürsün.
Ficavas de coração partido.
- Sen üzülürsün yani.
- Tu é que ficas chateado.
Hani böyle tatil biter de okul başlar üzülürsün ya çocukken.
Como em miúdo, quando as férias da escola acabam e ficas triste.
Oğlunun, senin kirli polis olduğunu öğrenmesine üzülürsün.
Lamenta que o seu filho vá descobrir que o seu velho era um polícia corrupto.
Ya perdeleri kapatıp evinde hayaletlerinde birlikte kendine üzülürsün ya da lanet perdeleri açarsın.
Pode trancar-se na sua casa com os seus fantasmas, a sentir pena de si mesmo, ou pode encarar a situação.
- Bilmem ki. Birazcık üzülürsün, sonra da benim özgür kalması gereken bir aygır olduğumu anlarsın falan diye düşünmüştüm.
Não sei, talvez que ficasses um pouco chateada, mas que depois chegasses à conclusão que sou um garanhão que tem de ser livre.
Ne ailem umurunda ne de Jason'ı öldürseler üzülürsün.
Estás-te nas tintas para a minha família ou se o Jason for morto.
Zaten, sen herşeye üzülürsün.
Pois, contigo já é normal...
Eğer saçlarımın kıvrılmasına izin verirsen, gerçekten üzülürsün.
- Se deixares este cabelo frisar, vais mesmo lamentar!
Lisbon'ın gidişine üzülürsün sanıyordum.
Pensei que ficasses triste por causa da Lisbon ir para Washington.
- Sınır dışı edilirlerse çok üzülürsün.
senão custa muito mais, quando os repatriam.
Böyle üzülürsün, ahmak.
Tornamo-nos tristes, estéreis.
Yerinde olsam bunu düşünmezdim, sadece üzülürsün.
Só ficaria deprimido.
Yarın sabah uyandığında ailenin olmadığını görürsen çok üzülürsün. Umarım ciddi değilsindir.
Espero que não sintas o que estás a dizer.
Tabii ki üzülürsün.
- Claro que tens.
Sonra üzülürsün.
Você vai-se arrepender.