Imsı tradutor Português
11,423 parallel translation
Baba, sen de benim günışığımsın.
Papá, és o meu raio de Sol.
Baba, sen de benim günışığımsın.
Papá, és o meu raio de sol.
Integrity herhangi bir ticari ya da askeri frekanstan bağımsızdır.
A Integrity funciona independente de qualquer frequência comercial ou militar.
- Sıra dışı bir şey anımsıyor musunuz?
Lembras-te de algo fora do normal?
Ama sonra fark ettim ki şekiller daha çok kuyruklu ve mercanımsı.
Mas, depois apercebi-me que os padrões eram menos escamados e mais coralinos.
Ve Alpena'daki şekillerde Draclyn kasabasındaki bağımsız bir kuruluşu. Sorun nedir?
E o padrão de Alpena tem um endereço numa comunidade não incorporada em Draclyn Township.
Bu sebeple iznimle Nia Lahey'nin kan örneği bağımsız bir laboratuvar tarafından incelendi.
Como tal, um laboratório independente realizou uma análise completa à amostra de sangue de Nia Lahey.
Buna yardımsızlık deniyor.
Chama-se impotência.
Bu işi yönetmeyi seviyorum. Kızlarımı, bağımsızlığımı seviyorum.
Gosto de ter este negócio, das meninas, da independência.
Çok kızgındım. Ama Cindy'yle birbirimize sımsıkı tutunduk ve şu an bu durumdayız.
Eu estava com tanta raiva... mas a Cindy e eu, apoiamo-nos um ao outro
Biz sizin gibi bağımsız işletme sahiplerini barındıran bir grubuz.
Bem, somos um grupo de empresários independentes como vocês.
Webster Sözlüğüne göre "çocuklar" kelimesi cinsiyetten bağımsız olarak bir grubun üyelerini işaret etmek için çoğul olarak kullanılabilir.
O Dicionário Webster diz que "meninos" pode ser usado para referir-se a um grupo independente do sexo.
Sen benim karımsın.
És a minha esposa.
Nişanlanmış olabileceğime dair bazı şeyler anımsıyorum.
Eu... tenho tido memórias que fazem parecer que fui casada.
Senden bağımsız olabilme yetimi ispatlamaya çalışıyordum.
Tentei provar que não preciso de ti.
Bir daha bağımsızlık hakkını savunacak olursan sıradaki ölümün gerçekten olur.
Mas, se disseres isso de novo, da próxima vez que morreres, vai ser a sério.
Kahramanımsın.
És a minha heroína.
Kucağına çıkıp ona sımsıkı sarıldım.
Sentei-me no colo dele e abracei-o com muita força.
Toksik atıklarından kurtulmak için bağımsız bir üstenici tuttular.
Eles contrataram uma empresa para deitar fora os resíduos.
İki tarafın iddialarından da bağımsız olarak.
Independentemente do lado em que estava e dos argumentos que ouvi.
Seni hiç tanımayan iki bağımsız dedektif.
Sim. Dois investigadores independentes que nunca o conheceram.
Bir tanesi, bağımsız bir tanık tarafından doğrudan doğruya kurbanın en son görüldüğü o kritik zaman konusunda yalanlanmıştı.
Um deles foi desmentido por uma testemunha independente, quanto à hora crítica a que, supostamente, foi vista pela última vez.
Karımsın artık.
Agora és a minha mulher.
En iyi arkadaşım değilsin. Sadece sağdıcımsın.
Não és o meu melhor amigo, és o meu padrinho.
Ruhun bedenden bağımsız olarak var olduğu bir yer.
Um sítio onde a alma existe fora do corpo.
Karımsın sen!
Tu és minha esposa.
Ben, çünkü sen benim arkadaşımsın.
Eu quero, porque és minha amiga!
Demek istediğim, ben fermuarımı açarken senin etrafta olmanı istiyorum. Çünkü sen benim en iyi arkadaşımsın.
Queria dizer que quero desapertar o meu próprio vestido e só quero que estejas por perto, porque és a minha melhor amiga.
Hazımsızlık, ya da benim safra kesem, ya da bişeyler. iyiyim.
É uma indigestão, a vesícula, ou assim. Está tudo bem.
Sen en iyi arkadaşımsın.
És a minha melhor amiga.
MS hastası olan birindeki solunum enfeksiyonu son derece endişe vericidir.
Uma infecção respiratória em alguém com EM é muito preocupante.
MS nedeniyle gerektiği gibi yutamıyor.
Ela não pode engolir muito bem por causa da esclerose múltipla.
- MS beynindeki, büyük ihtimalle... -... medullasındaki bazı sinirleri zedeledi.
A EM danificou nervos do cérebro e provavelmente a medula.
- Bağımsız girişimciler.
Trabalho como independente.
Bu teknoloji MS hastalığından Parkinson'a kadar her şeyi önleyebilir.
Esta tecnologia previne tudo, desde esclerose múltipla a Parkinson.
Duracak msın?
- Queres parar?
Bayan Burstyn, arkeologlar aletleri konusunda çok korumacıdır.
Ms. Burstyn, os arqueólogos protegem as suas ferramentas.
Bu meslektaşım Bayan Watson.
A minha colega, Ms. Watson.
Los Angeles limanındaki MS Shearwater teknesinde bir grup deniz biyologu mavi balinalar için denize açılmakta.
No MS Shearwater, no Porto de Los Angeles, uma equipa de biólogos marinhos procura por Baleias Azuis.
Bayan Bennet, sonraki iki dansı bana lütfeder misiniz acaba?
Ms. Bennet, posso ter a ousadia de lhe pedir as próximas duas danças?
Sıradaki dansımızı lütfen unutmayın, Bayan Bennet.
Por favor, não se esqueça da nossa próxima dança, Ms. Bennet.
Bayan Jane Bennet'a mektup var.
Uma carta para a Ms. Jane Bennet.
Bayan Elizabeth Bennet.
Ms. Elizabeth Bennet.
Elbette. Edwin, Bayan Bennet'a yolu göster.
Edwin, mostra o caminho a Ms. Bennet.
Bayan Bennet?
Ms. Bennet.
Lütfen buyrun! Bize katılın, Bayan Bennet.
Por favor, junte-se a nós Ms. Bennet.
Bayan Elizabeth Bennet'la hemen hemen aynı boyda.
Agora, está mais ou menos da altura da Ms. Elizabeth Bennet.
Bayan Bennet, Bayan Bennet,
Mrs. Bennet, Ms. Bennet,
Bayan Bennet ve Bayan Bennet.
Ms. Bennet e Ms. Bennet!
Sizin kusurunuz, Bayan Bennet, kulak kabartmak dışında insanları kasten yanlış anlamanız.
O seu defeito, Ms. Bennet, além de ser intrometida, é deliberadamente julgar mal as pessoas.
Bayan Elizabeth, bugün ne kadar da hoşsunuz.
Ms. Elizabeth, está tão encantadora, hoje.