Şalı tradutor Português
16,105 parallel translation
Neden geldiğini biliyorum, sonra tartışalım.
Eu sei porque vieste. Podemos falar disso mais tarde.
Hadi gidip, arkadaşlarıyla tanışalım.
Vamos conhecer os amigos dele.
Canlı yayında tartışalım, sen ve ben.
Debate de TV ao vivo.
" Bir dene, o arada sorunu çözmeye çalışalım.
E disse : " Experimenta e vamos ver. Vamos resolver o problema.
- Dönüşte yarışalım.
Vamos voltar a correr.
Kurtarıcılar cidden gelirse... Ne bileyim, iş işten geçmemiş olursa anlaşmaya falan çalışalım mı?
Se os Salvadores aparecerem, estou a pensar se não será demasiado tarde para tentarmos algum tipo de acordo.
Yarışalım mı?
Uma corrida até à minha casa?
Siktir et onları. Sıvışalım.
Vamos curtir.
Peki, 17'si Salı gününü Çarşamba'ya bağlayan gece 18'i Çarşamba gününün ilk saatleri sen burada mıydın?
Muito bem, na... Na noite de terça-feira, dia 17, para quarta-feira, para a madrugada de quarta-feira, dia 18. Você estava aqui?
- Eat them with salt. - Aye.
Comem-se com sal.
- Haşlayıp tuzla yiyebilirsiniz.
Cozem-se. Comem-se com sal.
Kincaid iri kıyım, pek de güzel olmayan bir kız gibi salınıyorsun.
Kincaid, jogas como uma rapariga gorda e não muito bonita.
Dokuz hafta boyunca her salı ve perşembe.
Todas as terças-feiras e quintas-feiras durante nove semanas.
- Salı günü sana söyleyecektim. Bunu ben istedim çünkü.. yol
Ia dizer-te na terça-feira que pedi um substituto por causa da viagem.
Haber salınsın 10.000 sterlin verilecektir korsan Charles Vane'in yakalanması için. Ölü ya da diri.
Que se saiba que existirá uma recompensa de 10 mil libras esterlinas pela captura do pirata Charles Vane morto ou vivo.
Haber salınsın 10.000 sterlin verilecektir korsan Charles Vane'in yakalanması için. Ölü ya da diri.
Haverá uma recompensa de 10 mil libras esterlinas pela captura do pirata Charles Vane, morto ou vivo. "
- Altınları Jack'in salınması için de kullanamazsın.
- Nem podem trocar o tesouro pelo Jack.
Vakit bize karşı işleyecekti ve Jack'in salıverilmesini emniyete alamayacaktık.
O tempo estava contra nós e não tínhamos como assegurar a libertação do Jack.
Anne benim salıverilmem için cevherleri takas etti.
A Anne trocou o tesouro pela minha libertação.
Yelkenler salınık hâldeyken direk görülemeyecek kadar ince.
Com as velas desenroladas, os mastros são finos demais para serem vistos.
Salı gününden sonra da New Hampshire'da farkı kapatamıyor olacaksınız.
Não vão dar a volta em New Hampshire até terça.
Sıradan bir kız.
É um pãozinho sem sal.
Sal gitsin.
Esses são intervalos. Eu respondo por ti se isto der merda.
Minder koltuklar, iki kişilik salıncaklar gibi.
Sacos de feijão, um par de balanços.
Dünya çapında atmosfere salınan sera gazının % 0.2'sinden az.
Menos de 0,2 % do efeito estufa global.
Salı günü genel olarak bulutlu, rüzgarlı ve ılıman bir şekilde sağanak yağışlı ve yüksek sıcaklıkta geçecek
Terça-feira será sobretudo nublada, com vento e temperatura amena, com alguma queda de chuva e temperaturas elevadas...
- Şimdi de salıver diyorum.
E agora digo para os deixar ir.
Bu adamların salındığına inanamıyorum.
Nem acredito que este tipo vai voltar para as ruas.
Mahallenizde böyle duvar resimleri görürseniz DNA'nızın hedef alındığından şüphelenebilirsiniz. Genetik reaksiyona sebep olan maddeler kimyasal püskürtme ile atmosfere salınan alüminyum yoluyla sistematik olarak yayılıyor.
Se virem grafites assim, na vossa vizinhança, pode suspeitar que o seu ADN está a ser alvejado por uma libertação de alumínio na atmosfera através de atalhos químicos.
Salı akşamı seninle görüşmeyi çok isterim.
Adoraria encontrar-me contigo na terça à noite.
Araba çalmış, bir de tecavüz suçundan salıverilmiş.
Um carro roubado, ilibado de acusação por violação.
Salı Akşamı
Terça à Noite
Geçen Salı, bloğun aşağına kadar yol boyu sıra vardı. - Bu mükemmel.
Na terça-feira passada, a fila ia até ao fim do quarteirão.
" 22 Ekim 1973, Salı.
Terça-feira, 22 de outubro, 1973.
Sal beni.
Larga-me.
Bay Amberson, iki öğretmenimizi bu Salı dansta birbirlerine eşlik etmesi için görevlendirmiştik.
Senhor Amberson, tínhamos dois professores que iam supervisionar o baile nesta Quinta-Feira.
- Bu Salı mı? - Hayır demekten nefret ediyorum.
- Detesto dizer que não...
Salı günü.
É terça-feira.
Salı günü!
É terça-feira!
O zaman bize tuz lazım. Çok tuz.
Só precisamos de sal.
O kadar tuzu nereden bulacağız?
Onde vamos arranjar tanto sal?
BUZ ÇÖZME TUZU
SAL PARA REMOÇÃO DE NEVE
Seni Salı günü arasam da detayları o zaman konuşsak olur mu?
Há algum problema se eu te ligar na terça-feira, e podemos confirmar e acertar os pormenores?
Yakın arkadaşlarımdan bazıları Steve ve eşi Ana, bu Salı yemekli davete çağırıyorlar.
Uns amigos próximos, Steve, e a sua esposa, Ana, vão dar um jantar esta quinta-feira.
Salı günü seni görebilir miyim?
- Posso ver-te na terça-feira?
Salı günü için dönüş yapacağım.
Voltarei a falar contigo sobre terça-feira.
Gelirsem seni pazara kadar döver, salı günü yine beklerim.
Se for, só acordas domingo. Espero por ti na terça.
Dostum, uzat şu tuzu bana.
Passa-me o raio do sal, meu.
Önümüzdeki Salı yeni GTA çıkıyor.
Na terça-feira, sai um novo jogo GTA.
Yani sal!
Diresque!
Kararı salı günü beklememizi söylediler. Haber vermek istedim.
Só para dizer que disseram-nos para esperar o veredicto na terça-feira.