Şamar tradutor Português
375 parallel translation
Çıfıtıklar için şamar oğlanı olmak hoş değil.
Sofre o justo pelo pecador, o típico judeu.
- Bunun anlamı şamar.
Dou-te um estalo.
Tatlı Luz'cuğum... o toy omuzların üstünde sağduyu sahibi bir Benedict kafası olduğunu bilmesem... sana iki şamar atardım.
Minha querida Luz, se não soubesse que tinhas uma cabeça Benedict sobre esses ombros imaturos, dava-te uma boa surra. Ele é um sonho.
Bunu suratına patlatılmış bir şamar sayar.
Ela iria considerar isso como uma bofetada.
- Şamar ister misin? Kaybol!
- Dou-te uma bofetada!
Fakat sonra savaş bir şamar gibi kulaklarımızda patladı ve toplandık...
Mas quando a explosão, a explosão da guerra nos sopra aos ouvidos, e invocamos...
Onu bir şamar oğlanı yapamazsın, bir gururu var.
Não se diz a um tipo como ele que é um ajudante. Ele tem orgulho.
Buna da "şamar" denir. Hoşuna gitti mi?
A isto chama-se sova.
Anladığıma göre, Buckley senin şamar oğlanınmış.
Ouvi dizer que o Buckley era o seu bode expiatório.
Eğer çenenizi kapatmazsanız şamarı yersiniz.
E vocês vão levar um puxão de orelhas, se não calarem o bico.
- Şamar oğlanına döneceğiz.
- Estamos prestes a ser apanhados.
Abbie, birazdan bir şamar yiyeceksin.
Abbie, dou-te uma palmada não tarda.
Kaptan, gemi şamar oğlanına döndü.
Capitão, a nave está avariada.
Dün suratımıza şamar yedik diye bugün herkesi dövmek istiyorsun.
Só porque apanhamos pancada ontem, hoje já queremos bater em toda a gente.
Ve günahkar olana şamar atacak... ve onları hararetli cehennem ateşine batıracak!
E ele destruirá o demónio, fazendo-o mergulhar no fogo ardente.
- Evet. - Ona söyle, gelmezse benden iyi bir şamar yer.
- Diz-lhe que se não vier que lhe bato.
Sanki atkısını aldı ve atabildiği kadar uzağa attı... böylece Amdo'ya düştü, tam Çin'in yüzüne şamar gibi.
Foi como se tivesse pegado num lenço e o tivesse atirado o mais longe possível, para que caísse em Amdo, mesmo nas barbas da China.
Şamarı yedin çünkü onunla birliktesin.
Levas-te uma estalada por estás com ele.
İki şamar indir!
Dá-me duas palmadas
Şahane. Şimdi de hem taksi hem de şamar oğlanı oldum.
Eu sou o teu táxi e o teu objecto ridículo.
Ufak tefeğim diye beni şamar oğlanına mı çevireceğini sanıyorsun?
Pensas que porque sou pequeno podes dar-me uma tareia? Anda.
Artık Ganja Grace için..... ve ıstakoz kraliçesi Kaptan Nicky için ne Bay Sevimli Oyuncak ne de şamar oğlanı olmak var
Deixo de ser o bode expiatório da Grace e da Nicky, a rainha das lagostas.
Eski sevgilim olur. Ona bir şamar borçluyum.
É meu ex, acho que ainda lhe devo uma estalada.
O sersemlerin seni şamar oğlanına çevirmesine izin verme Peter.
Não deixes esses cromos manipular-te, Peter.
Şamarı basayım mı?
- Bato-lhe?
Çevrelerinde dolaşan bir şamar oğlanı yok bundan dolayı herşey kötüye gidiyor.
Como ela não me tem um bode expiatório, tudo fica bagunçado.
Bir şamar oğlanı... Teşşekürler.
- Um bode expiatório.
Bu ailenin bir şamar oğlanına ihtiyacı var.
Esta família precisa um bode expiatório.
Ve onun nerde yaşadığını görmek istediğimi söyleyince.... bana şamar attı.
E quando eu disse que eu quis veja onde ela viveu... ela me bateu em minha face.
Springfield kasabası "Nükleer Şamar Oğlanı" yani N.Ş.O. olarak sınıflandırıldı.
A cidade de Springfield foi classificada SPN Saco de Pancada Nuclear.
- Yoksa kanalın şamar oğlanı biz miyiz?
- Ou somos o saco de boxe das televisões?
Şamar yemekten, alay edilmekten dövülmekten ve her şeyinin elinden alınmasından bıkmıştı.
Porque estava cansado de ser espezinhado, rirem dele, ser roubado, e espancado.
Beni yakaladın.Frank'in poposuna Bütün gece acımasızca... şamar attığım için uyumadım.
Pilhaste-me. Passei a noite lhe pondo ao Frank o culo como um tomate. - Vá!
Bu isimde, "şamar oğIanı" rolünü oynayan bir komedyen varmış.
Há um ator cômico conhecido como Stooge com esse nome.
Fakat bu, kaçaklara yataklık etmenin cezası yanında sadece ufak bir şamar gibi kalır.
Mas isso é uma palmada no pulso, comparado à pena por abrigar fugitivos.
Bakterilere yakalandığınız ve Kirk'ün şamar attığı bölümü unuttunuz mu?
Lembra-se do episódio em que ficou pedrado e bateu no Kirk?
ona bakmayı kesmezsen, dudaklarını tatmak için bir şamar atacağım.
Se não parares de olhar para ela, Vou tirar o gosto da tua boca à bofetada.
Onun pasaklı yüzüne bir şamar atsak biraz yaşlanırdı.
- É jovem, Emily. Sim, um estalo naquela cara mal amanhada punha-o mais velho.
Eğer oğlum okulda şamar oğIanı olsaydı... değişen hareketlerinden uyanırdım.
Se o meu filho estivesse a ser chateado na escola, eu notaria a mudança de comportamento.
Bir şey yolundan çıkarsa şamar oğlanın oluyorum. - Bir başkasını bul.
E sempre que te acontece alguma porcaria, descarregas em cima de mim.
Yeni şamar oğlanına hoş geldin diyelim :
Por favor, dêem as boas vindas ao nosso novo convidado
Ufak bir şamar mı atacaksın?
Vieste massacrar-me um bocado?
Ari Gold da bir şamar yiyecek!
O Ari Gold também vai levar das boas!
Bu evi sevdim ve şişkoyu çoktan şamar oğlanım yaptım.
Estás a ver, eu gosto deste sitio. E já tenho aqui o gorducho como amigo, não é assim, gorducho?
Buralarda, şamar oğlanı benim sen değil, ben.
Não tu, eu! Deixa-me acabar.
Ancak film, eğer misyoner pozisyonu dışında gerçekçi bir bebek-yapma pozisyonu gösteriyorsa kadınlar arası oral seks, anal seks, fetiş, 2 kişiden fazla olan ya da ASFD'nin beyan ettiği üzere "sapkın davranış" gösteriyorsa o film bir NC-17 şamarı yiyebilir.
Mas se o filme mostrar um "fazer bebés" realista sem ser na posição de missionário actos envolvendo sexo oral a mulheres, sexo anal, fetiches, mais de dois humanos ou o que a MPAA chama de aberrações comportamentais, esse filme pode ser banido ou classificado NC-17.
Şerif beni şamar oğIanına çevirdi.
O xerife está a usar-me como bode expiatório.
Ama seni Sherlock Holmes sanan geri zekalilara hava atabilmen için samar oglanin olmayacagim.
Mas näo represento consigo, para que se arme em herói diante de idiotas que o julgam Sherlock Holmes.
Galaksinin şamar oğlanı olmak benim kaderim. Ben olma sorumluluğu ağır.
É meu destino ser sacrificado pela galáxia.
Bakterilere yakalandiginiz ve Kirk'ün samar attigi bölümü unuttunuz mu?
Lembra-se do episódio em que ficou pedrado e bateu no Kirk?
- Tüm kameralar çalışıyor mu, Samar?
Todas as camaras funcionam, Samar?