English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Ş ] / Şansa

Şansa tradutor Português

2,040 parallel translation
Ama kardeşimi tanıyorsam dünyanın kaderini böyle küçük bir şansa bırakmayacaktır.
Mas se bem conheço o meu irmão, ele não vai arriscar o destino do mundo em algo tão hipotético.
Şu tutulma olayları da gösterdi ki, işimizi şansa bırakamayız.
Enquanto esta história do bloqueio não estiver esclarecida, não corremos riscos.
Tüm hayatımı küçük bir kaya... kitlesine bağlı olarak, hayatta kalan tek insanlar olduğumuzu, ve bize verilen tek şansa layık olduğumuzu... düşünerek geçirdim.
Passei toda a minha vida afeiçoado a um pequeno pedaço de rocha. Julgando que éramos os últimos que restavam. Mas podem existir milhares de sobreviventes no exterior.
Bazen insanların şansa ihtiyacı olur.
Às vezes as pessoas precisam de um pouco de sorte.
Porto Prensi aşkına, şansa bakın.
Mas que coincidência de Port Au Prince.
Hayır, Angie. Bunu şansa bırakamayız.
Não, Ang, não vamos correr riscos.
Clark Kent şansa inanmaz.
O Clark Kent não acredita na sorte.
Kendi başıma başarılı olmak için bir şansa ihtiyacım var.
Preciso de conseguir isto sozinha.
Şansa ihtiyacım yok, ama senin var.
Não preciso de sorte, mas boa sorte também para ti.
Ve ben de ikinci bir şansa hayır diyemem.
E não posso passar a oportunidade.
Bir şansa daha ihtiyacım var.
Preciso de outra oportunidade.
İşimiz şansa kaldı.
Acho que vamos jogar os dados.
Şansa bak!
Filho da mãe.
"Hedefe korku aşılamaya yönelik tüm stratejiler, şansa dayalıdırlar."
Qualquer estratégia baseada em criar medo no alvo é um pouco arriscada.
Hiçbir şeyi şansa bırakmamış.
Ele não deixou nada ao acaso.
Evet. İşi şansa bırakmak istemiyor.
Sim, ela não quer arriscar.
Şansa bırakamayız, Pundit Ji'yi arayacağım.
Melhor não arriscar, vou chamar a Pundit Ji.
Bunu gerçekten şansa bırakmak mı istiyorsun?
Quer correr esse risco?
Şansa ihtiyacı olan biri gibi görünmüyorsun ama yine de iyi şanslar.
- Não pareces precisar, mas boa sorte.
İşimi şansa bırakamam.
Não posso correr riscos.
Şansa bırakmış olmana imkan ihtimal yok.
- É impossível que tenhas deixado à sorte.
- Hay böyle şansa!
- Filho da mãe.
Şansa ihtiyacım yok, bana Walter'ın kasetleri gerek.
- Não, não preciso de sorte. Preciso das gravações do Walter.
Söylentiler gerçeğe dönüşebiliyor ben de bunu şansa bırakmak istemedim.
Há sempre uma maneira de os boatos se tornarem factos e não quis correr o risco.
Sen bütün aydınlık orduyu onun üzerine göndermeden önce onu yoklamak için bir şansa daha ihtiyacım var.
Preciso de outra hipótese com ela antes de pôr todo o exército Fae da Luz atrás dela. Eu não sei, Bo. Tu...
Lauren'le beraber o uçağa binmedikçe işimizi şansa bırakmayacağım.
Não vou arriscar até a Lauren e eu estarmos naquele avião.
- Şansa bak, biliyorum!
É tão estranho. Quero.
Demek istediğim ikinci bi şansa ihtiyaçları varsa, iyi bir mahallede yaşamak onlar için daha iyi olmaz mıydı?
Quero dizer, se eles cumpriram a pena, e precisam de uma segunda oportunidade, não seria melhor para eles estar num bom bairro?
Şansa bak.
Merda!
Kendini onarmak için bir şansa ihtiyacı var.
Precisa de uma oportunidade para se poder reparar.
İşi şansa bırakamayız.
Ele está armado.
Kemoterapiye yanıt vermez ama her ihtimale karşı faydası olur diye vermişler ve şansa yaramış.
Não reage à quimioterapia, mas mesmo assim prescreveram-lhe como uma Ave Maria e tiveram sorte.
Şüpheli hiçbir şeyi şansa bırakmıyor.
Este suspeito não deixa nada ao acaso.
Neden şansa ihtiyacım var?
Não, espere. Por que preciso de sorte?
Hiçbir şeyi şansa bırakamayız. Onu ortadan kaldırmalıyız.
Não podemos correr riscos.
Şansa ihtiyacım yok, Taylandlı dövüşçüleri, değerlendirebilirim.
Não precisarei de sorte, posso avaliar lutadores tailandeses.
Gerçekten radyasyon söz konusu iken işi şansa bırakmak mı istiyorsun?
Na verdade sentes-te a teres hipóteses com radiação?
- Şansa ihtiyacınız olacak.
Vão precisar.
İşte bu kötü şansa delalet.
Aqui está um pouco de azar para ti.
Hiçbir şeyi şansa bırakmıyorlar.
Eles não deixaram nada ao acaso.
Görünüşe göre 4'de 1 tutuyor, gerisi şansa kalmış, yani, bilmiyorum, gelmiş geçmiş sahip olduğum en garip şey.
Parece que tenho 25 por cento de probabilidades, e o resto é tudo sorte, então, não sei, as melhores hipóteses são não conseguir.
Şansa bak.
Quinze, isso é alguma coisa?
İyi, Baba. şansa ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
Olá, papá. Preciso de mudar.
Ama bunu şansa bırakamayız.
Mas não podemos arriscar.
- Şansa ihtiyacın yok.
Não precisas!
Herhangi bir şansa sahip olmak için.. o mümkün olduğunca, sinsice yaklaşmalı.
Para ter qualquer hipótese, tem de se aproximar furtivamente, o mais possível.
Hiçbir şey şansa bırakılamaz.
Nada pode ser deixado ao acaso.
Kaliforniya'da, insanlar, silahınız var sansa bile, bu silahlı soygun sayılır.
Na Califórnia, conta como assalto à mão armada se as pessoas pensam que vocês tem uma arma.
Şansa ihtiyacım yok.
- Não preciso de sorte.
"Çünkü şansa ihtiyacın olacak."
Imagino que vá precisar.
Şansa bak, zaman doldu.
O tempo acabou.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]