Şeydi tradutor Português
6,897 parallel translation
Hiç görmediğim bir şeydi.
Nunca tinha visto.
Bu hayatımda gördüğüm en gayce şeydi.
Foi a coisa mais maricas de sempre.
- Berbat bir şeydi.
- Uma porcaria.
Dehşet bir şeydi.
Foi espectacular.
Muhtemelen aptalca bir şeydi.
Era uma estupidez, provavelmente.
Hayır, demek istediğim uçmak özel bir şeydi.
Mas quero dizer...
Ayrıca hassas bir şeydi.
E deveras frágil.
O daha farklı bir şeydi.
Foi... Sim, foi uma coisa diferente.
Kendi hatalarımı yapabilme özgürlüğü, istediğim tek şeydi.
A liberdade para cometer meus próprios erros foi tudo o que sempre quis.
- Tabi lan, acayip bir şeydi.
- Viste? - Vi o quê?
Tam da yapmaman gereken şeydi bu.
Era exactamente isso que não devia fazer.
Gördüm ve bu görmek isteyeceğim son şeydi.
Já o vi e era a última coisa que queria.
- Bir ofis yöneticisi daha istedikleri son şeydi.
A última coisa de que precisam é de outra gerente de escritório.
Onunla müzelere ve sinemaya gitmek heyecanlı bir şeydi.
Era fascinante ir a museus ou ao cinema com ele.
Kazanan elin bende olmasına güvenmek, ama bir yandan da Sıralı Renk veya Döper gelmesinden korkmak gibi bir şeydi.
Confiante de que tinha a melhor mão, mas a sentir a adrenalina de ser batido por um'straight flush'improvável ou quatro cartas iguais.
Daha önce kızgın mafya adamları görmüştüm ama bu başka bir şeydi.
Já enfrentei multidões furiosas antes. Mas, esta era diferente.
Seni hedef gösterdiği için özür dilerim. - Affedilemez bir şeydi bu.
Lamento por ela tê-lo segregado.
Arctic Biosystems başıma gelen en kötü ve en iyi şeydi. Çünkü sonunda neyin ne olduğunu anlayabildim.
A Arctic Biosystems foi a pior e a melhor coisa que me aconteceu porque eu, finalmente, fiz sentido.
Ayrıca şunu söylemeliyim ki, bu biraz beklenmedik bir şeydi.
Mas devo dizer que foi meio inesperado.
Öyle bir şeydi.
- Foi alguma coisa.
Yaptığım en zor şeydi.
Foi a coisa mais dificil que alguma vez tinha feito.
Anlık gelişen bir şeydi.
Foi algo que surgiu no calor do momento.
Dürüst olmak gerekirse muhtemelen yemiş olduğu son şeydi.
Ele cheirava mal como o cu de uma rena, que para ser justo, foi provavelmente a última coisa que ele comeu.
Shirley ve ben birlikte uzlaşmaya vardık ve tümüyle karşılıklı bir şeydi.
Aquilo que a Shirley e eu fizemos juntos foi consensual... É inútil falar comigo... -... e totalmente recíproco.
Şimdiye kadar duyduğum en çirkin şeydi ve beni rahatsız etti.
E foi a pior coisa que já ouvi. Enojou-me. - O quê?
Tek bir lanet şeydi.
Nenhum.
Ne boş bir şeydi, değil mi?
Uma coisa vazia, não é?
Denizci Hanı'ndaki de daha ziyade böyle bir şeydi.
Muito parecido com a Pousada do Marinheiro.
beklemediğim bir şeydi.
Algo que não esperava.
Çok rezil bir şeydi.
Era demasiado embaraçoso.
Temizlendik, bizden istenen şey çok ufak bir şeydi.
Finn. Estás zangado. E quando te zangas, não pensas direito.
Çalıştığı son yer şeydi dini bir yerdi, bir enstitü.
A última vez que ela trabalhou foi num sítio religioso... Um instituto.
- Önemsiz bir şeydi.
- O quê? - Não dei importância.
Evet, fark ettin ve bu berbat bir şeydi, ama bir süreliğine cahillik mutluluktu.
Quer dizer, sim, fizeste isso e foi um nojo... mas... por uns tempos, a ignorância foi... uma bênção.
Hayatımda söylediğim en aptalca şeydi bu.
Esta foi a coisa mais estúpida que alguma vez disse.
- Akıl almaz bir şeydi.
Era inacreditável.
Tanrım, şu ana kadarki en üzücü şeydi.
Meu Deus, aquilo foi a coisa mais triste de sempre.
- Hadi ama böyle bir şeydi.
Vá lá, é assim uma coisa.
Ki bu gerçekten başıma gelen en kötü şeydi.
Que foi a pior coisa que já me aconteceu.
Bu biz biraz eğlenip üç kuruş kazanalım diye yaptığımız saçma sapan bir şeydi.
Isto era uma distração tola para nos divertirmos e ganhar algum dinheiro.
Fu'lu bir şeydi?
A Fu qualquer coisa?
Bu- - tek seferlik bir şeydi.
Foi somente uma vez.
İçsel bir şeydi.
Uma coisa interna.
Kafamda kurduğum melodiler ise sokaklarda yatarken beni ısıtan şeydi.
Eram as melodias dos meus sonhos que me aqueciam, quando dormia ao relento.
Javier'den tüm hayatı boyunca tek bir kadınla yatmasını istemek aynı iskelede sattıkları garip kaşıkların üzerindeki deniz manzarasını çizmesini istemek gibi bir şeydi.
Pedir ao Javier que dormisse com uma mulher o resto da vida, seria como... pedir-lhe que pintasse paisagens marinhas nas colheres que são vendidas no cais.
Kusura bakma, bu sadece görsel bir şeydi.
- Desculpe. Foi só uma cena visual.
Sanırım anahtarları arabamda unutmam uzun zamandır başıma gelen en iyi şeydi.
Deixar as minhas chaves dentro do carro foi a melhor coisa que me aconteceu em muito tempo.
- Ama bu Longshadow ve George Hunter'ın yaptığı şeydi.
- Foi só o que Longshadow e o George Hunter fizeram.
Çünkü o erkeksi bir şeydi ama burası romantik bir restoran olduğu için mi? Aynen.
Porque aquilo era uma coisa de gajo e isto é um restaurante romântico?
Küçük bir çocuğun görmemesi gereken bir şeydi.
Uma criança não devia ver aquilo.
O ne musibet bir şeydi öyle?
O que era aquela coisa diabólica?