Şeyın tradutor Português
82,142 parallel translation
Sadece birinizin işe yarar bir şey yapmasını bekliyorum.
Só estou à espera que um de vocês faça algo útil.
Sadece Frankie'nin annesi olduğum için şimdi ben fabrikaya gideceğim. Çünkü sizin yaptığınız şey bu.
E agora vou para a Fábrica, só por ser a mãe da Frankie, porque é isso o que vocês fazem.
Yemin ederim o hiç bir şey yapmadı. Lütfen yapmayın.
Juro por Deus que ele não fez nada.
Onların fedakarlıklarını onurlandırmak için yapman gereken şey çeneni kapalı tutmak.
A maneira como podes honrar o sacrifício deles é mantendo a tua boca fechada.
İnsanların yaşayabilmesi için bir gezegende 3 şey olması lazım.
Para ser habitável para os humanos, um planeta deve ter três coisas.
Ama sana ihtiyacın olan bir şey vereceğim Neredeyse broussard kadar.
Mas posso dar-te algo que precisa quase tanto quanto o Broussard.
Ve çaldığın şey...
E aquela coisa que vocês roubaram...
Bay Burns, öneri kutusuna kimsenin bir şey atmadığını fark ettim.
Mr. Burns, reparei que nunca ninguém coloca sugestões nesta caixa.
Her şey, zavallı çocuklarımızın yaz kampında travma yaşamasıyla başladı.
Sabem, tudo isto começou com os nossos pobres filhos traumatizados por um acampamento barato.
Yapmanız gereken şey, o kampa geri dönüp çocuklarınızın korkularıyla yüzleşmesi.
O que devem fazer é devolver os vossos filhos a este acampamento
Burada bir şey bırakmayın!
Não deixem nada cá em cima!
Her şey, en iyi yıllarının geride kaldığını düşünen ihtiyar bir adamla başladı.
Tudo começou com um velhote que sentia que os seus melhores anos já tinham passado.
Bana çok şey kazandırdın Monty.
Deste-me tanto, Monty.
Bana keyif vermeyen şey, senin o Japonca kitabın.
Sabes bem que o que não me alegra é esse livro japonês.
Ama adınız bu! Macy'nin * Mace satmaması gibi bir şey bu!
Eu vou primeiro para não saberem que é uma armadilha.
Sanırım az önce çok denyoca bir şey yapan, bir gerzek gördüm ve salağın kendisini bir pislik gibi hissetmesini istedim.
Lembras-me o meu filho. Onde está ele agora? Ele... está mesmo ali.
Senin bir babaya ihtiyacın vardı ve sana verebildiğim tek şey içi tavuk poposu dolu haşlanmış tüplerdi.
- Toma! - Eu disse-te, a ferida não se vai curar. O melhor é esqueceres-me e começar de novo com a Maggie.
Cortazar'ın üzerinde çalıştığı her şey için yedeğimiz var.
Temos cópias de segurança de tudo em que o Cortazar andava a trabalhar.
Lütfen bir şey yapın.
Tem de fazer alguma coisa!
Pekâlâ tatlım, bana Ganymede'deki her geminin kesintisiz izini göster. Kulaklarını dört açıp MKCD'na ait her frekans bandını ve yayını izle. İstasyona giriş ve çıkış trafiğini etkileyecek bir şey olursa bilmek istiyorum.
Muito bem, querida, dá-me um rastreio contínuo de todas as naves em Ganímedes e mantém-te alerta, monitoriza todas as bandas e transmissões MCRM, quero saber se há alguma coisa que afecte o tráfego que entra e sai daquela Estação.
Sen benim bakıcımımın evini görseydin daha fazla bir şey söylemezdin.
Não quer dizer nada. Devia ver a casa da minha mãe.
Eğer aklınıza bir şey gelirse.
Bem, se precisar de alguma coisa...
Ölüm oranı ortalamanın biraz üstünde olabilir Ama bu lanet ya da o tür bir şey değil.
Pode ter uma taxa de mortalidade um pouco superior à média, mas não é amaldiçoado ou coisa assim.
Saat üçe geliyordu, Bay Bakewell ağrısını dindirecek bir şey istedi.
Pouco antes das três, o Sr. Bakewell pediu alguma coisa para as dores.
Çünkü sizin ve Hemşire MacMahon'un aklınızda başka bir şey vardı?
Porque você e a enfermeira MacMahon estavam com outra coisa em mente?
Joan'ın yanlış bir şey yaptığı dışında bir şey yok.
Nada que, se a Joan entrasse pela porta, não pudesse ser tratado.
Ben sadece bu arada bir şey hatırlayıp hatırlamadığınızı merak ediyorum.
Bem, só queria saber se não se teria lembrado de alguma coisa, entretanto.
Bakın, hayatta şöyle bir şey var...
A vida funciona assim :
Kulağı hoş geliyor, ama bu tam da Renard'ın söyleceği şey.
Parece óptimo, mas é exactamente o que o Renard diria.
Memura bir şey çaldığını söyledin mi?
Disse ao polícia que ele roubou qualquer coisa?
Almayın onu! - Söylediğn ya da yediğin her şey mahkemede aleyhinde delil olarak kullanılabilir.
- Qualquer coisa que disser ou comer será usado contra si no tribunal.
Şey, bir mesele var. Odanda mıyım, yoksa kafanın içinde mi?
Ai está o problema, estou no teu quarto ou apenas na tua mente?
Şey, adamın dediği gibi, hayat, kişiyi uykudan alıkoyan bir kabustur.
Como o homem disse, a vida é um pesadelo que tira o sono.
Ama ne zaman hiissetiğimi hatırlıyorum Çünkü sana ne diyeceğim, orada hiçbir şey yok Hayatını kurtaran güzel bir kadın olarak göz kamaştırıyor.
Mas lembro-me quando me apaixonei, vou dizer-vos uma coisa, não há nada tão deslumbrante como quando uma linda mulher, te salva a vida.
sana çok hayranım Yaşadığın her şey için.
Admiro-te tanto... por tudo que o que passaste.
Hiçbir şey yapmadın.
Não fizeste nada.
Belki ayna üzerindeki kan Daha kötü bir şey olmasını engelledi.
Talvez o sangue no espelho... tenha evitado alguma coisa pior de acontecer.
Tünelde gördüğüm şey Bu sembollerin anlamını biliyor musun?
Sabes o que significa?
Kitaplara bakacağım ve yakın bir şey olup olmadığına bakacağım.
Vou verificar os livros, ver se encontro alguma coisa.
Ve sürpriz, yasadışı damping yaptığı rekor bir şey. Devletin dört bir yanındaki halka açık topraklarda zehirli atıkların yok edilmesi.
E, olha, ela tem registo por deitar fora resíduos tóxicos em terrenos públicos pelo estado inteiro.
İhtiyacınız olan başka bir şey var mı?
Precisa de mais alguma coisa?
İnanın bana, bu yalnız başına yapmak istediğim bir şey değil.
Acredita, não é uma coisa que queira fazer sozinha.
Ona bir battaniye alıyordum ve bir sonraki şey biliyordum, Bir çeşit canavarın saldırısına uğramıştım.
Fui buscar-lhe um cobertor e quando me apercebi, estava a ser atacado por um monstro.
Sen ve Hank'ın görmesi gereken bir şey.
Tu e o Hank precisam de ver isto.
Yapmam gereken şey için hazır mısın?
Está preparada para o que tenho de fazer?
Nick, Renard'ın Bonaparte'yi öldürdüğü gece hakkında sana söylemem gereken bir şey var.
Há uma coisa que quero contar-te sobre a noite em que o Renard matou o Bonaparte.
Grimm Haçlılarının gömdüğü şey bu muydu?
Isto é o que os Cruzados Grimm enterraram?
Sean, sen ya da arkadaşın Bunlardan herhangi bir şey biliyor musun...
Sean, se tu ou os teus amigos souberem de alguma coisa...
Nasıl durdurulacağını önerecek her şey Ne ile uğraşıyoruz
Alguma coisa que diga como impedir o que precisamos?
Tahmin günüydü. Gezegenlerin hizalayacağını Ve çok kötü bir şey olacaktı.
É o dia previsto para os planetas se alinharem e uma coisa muito má acontecer.
Tanrı'nın açıklama yapması gereken bir şey daha çıktı ama bu kovboy kıçımızdayken O'nu asla bulamayacağız ve onu nasıl durduracağımı bilmiyorum.
É outra coisa que Deus vai ter de explicar. Mas nunca O encontraremos com este maldito cowboy atrás de nós. E eu não sei como impedi-lo.