Şiddet tradutor Português
4,382 parallel translation
Eğer şiddet içermeyen bir protesto yapmak isterlerse bu onların hakları.
Se quiserem fazer um protesto não violento, é um direito deles.
Lords ve Los Angelicos arasındaki şiddet Carlos Acosta'nın vurulmasıyla başlamadı.
A violência entre os "Lords" e os "Los Angelicos" não começou quando o Carlos Acosta foi baleado.
Bu ailede şiddet yok Hank.
Não batemos nesta família, Hank.
Kızıl Şahinlerin karıştığı şiddet hakkında bir şey bilmediklerini söylemişlerdi ama biliyorlardı.
Disseram-me que não... sabiam nada sobre a violência em que os Falcões Vermelhos estavam envolvidos, mas, eles sabiam.
Bu çok büyük bir şiddet patlaması.
Isto é um grande surto de violência.
Efsanevi bir dünya. Etkileyici bir dünya macera, seks ve şiddet dolu bir dünya.
É um mundo dramático cheio de aventura, sexo, violência e diversão.
Babamın ve senin hiçbir şiddet girişimine bulaşmadığınıza döne döne yemin etmiştin.
Juraste por tudo que tu e o pai não estavam envolvidos em nada violento.
- Şiddet mi?
A violência?
Psikopatik şiddet genellikle hedef amaçlıdır belirli bir son için bir araçtır.
Violência psicopata normalmente possui um objetivo. Meios para um fim bem particular.
- Düşük kalp atış hızı bir kişinin şiddet kapasitesinin doğru göstergesidir.
Um batimento cardíaco baixo é indicador da nossa capacidade para a violência.
Şiddet kullandılar.
Eles usavam violência.
Ben sadece korumak için yeterli işbirliği. Veya şiddet ben hiç ilgi intikam in - ya... var.
Não tenho interesse em vingança ou violência.
Şiddet asla bitmedi.
- A violência nunca parou.
Bir ay önce, şiddet gören 50 bin Güney Sudanlı evlerinden göçmek zorunda kaldı.
Há um mês, outra onda de violência desalojou 50 mil Sudaneses do Sul de suas casas.
Toplumumuzun geldiği nokta bu işte bu şiddet saplantısını en saf haliyle dışa vurma ihtiyacı.
Foi nisto que se transformou a nossa sociedade, esta obsessão pela violência, a necessidade de a expressar na sua forma mais pura.
Bu kadının bir şiddet geçmişi yok kaydı yok, trafik cezası bile yememiş.
Esta mulher não tem qualquer história de violência, cadastro, nem sequer uma multa de trânsito.
Dünyanın her tarafından dışlanmış kimsenin istemediği, şiddet ya da ihmalden yerini yurdunu kaybetmiş çocuklar.
Rejeitados de toda a parte do mundo, crianças que ninguém quis, deslocadas por violência ou negligência.
Neden bunun için bu kadar şiddet yanlısı olmak zorunda ki?
Porque tem ele de usar tanta violência?
Evet, fark edilmiş ihmalkârlık veya doğrudan aile tarafından uygulanan şiddet.
Sim, ou suposta negligência ou abuso por parte dos pais.
Evet, bu da şiddet seviyesinin artmasını açıklıyor.
O que explica o espancamento.
Halüsinasyon, şizofreni ve şiddet eğilimi gibi yan etkileri var.
Os efeitos são alucinações, esquizofrenia, e comportamento violento.
Ama yemin ederim, mahkum ne bir Trag ne de şiddet yanlısı.
Garanto-te que esse prisioneiro não é um "Trag", nem violento.
Yapmak istediğim son şey Traglara yardım etmek ama Vega, mahkumu şiddet yanlısı olmadığına yemin etti.
A última coisa que quero é ajudar os "Trags", mas, a Vega jurou que o prisioneiro não era violento.
Savaş baltalarınızı gömün ya da bu deyimden daha az şiddet içeren bir şey yapın.
Enterrar o machado ou algo com uma história menos violenta do que essa expressão idiomática.
Bu ağzı süt kokanlar, şiddet içermeyen eylem nedir bilmezler bile.
Estas crianças boémias fingidas não sabem o que é ação direta e não violenta.
" Sadakat üzerine aşırı duygusal görüşleri, bir şiddet geçmişi var.
Tem um historial de violência, uma noção melodramática de lealdade.
Hislerimizi açıklıyoruz. Fiziksel şiddet yerine.
Estamos a expressar os nossos sentimentos em vez da violência física.
Kaba, şiddet uygulayan bir orospu çocuğuydu.
Um sacana violento e desprezível.
Şiddet yanlısıyım artık.
Agora sou violenta.
Teröristler inançları için şiddet kullanırlar... Tanrı, ülkeleri...
Terroristas usam violência para espalhar as suas convicções, como a religião e o patriotismo.
Şiddet suçlarının çoğunun karaborsa silah satışlarından olduğuna hem fikiriz.
A maioria dos crimes violentos são com armas do mercado negro.
Geçmişte şiddet uygulamış, silahla alelacele bir yere gidiyor. Kurban, aleyhinde çalışan bir muhbirdi.
Historial de violência, tem pressa para ir a algum lado armado, a vítima era um informante contra ele.
Hayatım, olan olaylardan sonra abinin etrafında silah ve şiddet görmek isteyeceğini sanmıyorum.
Querido, o teu irmão não deve querer estar perto de armas e violência, depois daquilo que se passou.
Cinayet, şiddet ve her türlü suç.
Homicídios, violência... Pessoas que infringem a Lei.
Belki sebepsiz bir şiddet gösterisiydi ve Jake Gordon'ı suçladı?
Talvez tenha sido um acto casual de violência, mas, o Jake culpa o Gordon?
Daha önce aile içi şiddet olayı olmuş mu?
Algum incidente de violência doméstica envolvendo o pai?
Şiddet yok. Ne tecavüz ne de cinayet sabıkası var. Cinsel saldırıda bulunmamış.
Nada violento, violação, morte, e nem agressão sexual.
Bunu bağlılıklarını göstermek için şiddet uğruna şiddet için yaptıkları sanılıyor.
Isto seria para provar a sua devoção, numa adopção da violência pela violência.
Hepimizi sefil, alkolik, umutsuz ve şiddet yanlısı yaptı.
Ele deixou-nos todos infelizes, com a bebida, a frustração, a violência.
Şiddet tehditiyle burun buruna yaşamanın nasıl bir şey olduğunu unuttun mu?
Esqueceste-te como é viver ameaçado pela violência?
Şiddet isyanı bir Amerikan değeridir.
Uma revolta violenta é um valor americano.
Şiddet vardı ve zehirli gaz tehditi de.
Houve violência e... Ameaças de gás venenoso.
Şiddet suçları yüzünden bir çok farklı hükümden, bir çok farklı hapishanede yatmış.
Cumpriu várias sentenças em várias prisões por vários crimes violentos.
Yok ama adam kaçırma ve şiddet içerikli saldırı geçmişi var.
Não, mas tem experiência em rapto e agressão.
AB 109... Aslında, şiddet içermeyen suçlar işleyenlerin serbest bırakılmasına ilişkin bir düzenlemeydi..
A AB 109... foi, incialmente, criada para libertar apenas os infractores não-violentos.
İnsanlarımıza karşı şiddet yalnızca çok gerekli olduğunda uygulanmalı!
Só utilizávamos a força, em último caso!
Bil diye söylüyorum Callie şiddet karşısında hiçbir müsamaha göstermeyiz.
Callie, fica a saber que temos tolerância zero à violência.
Şiddet hakkında neler düşündüğümü biliyorsun. Ya da Liam ile en son kavga ettiğinizde sana bağırdığımı hatırlamıyor musun?
Tu sabes o que penso sobre a violência, ou não te lembras de eu ter gritado contigo da última vez em que andaste à porrada com o Liam?
Neden teknolojideki her gelişme eninde sonunda şiddet ya da öfke için kullanılıyor?
Porquê todos os avanços tecnológicos são usados na raiva ou na violência?
Bryce Greyson'u seçti çünkü aradığımız profile uyuyordu hükümet karşıtı paranoya, şiddet geçmişi.
O Bryce seleccionou o Greyson, porque batia com o perfil do que estávamos à procura. Paranóia anti-governo, histórico de violência.
Havadaki şiddet hissediliyor. - Niye bize böyle iyi davranıyor?
Senti a violência no ar.