English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Russo / [ A ] / Ağlıyordu

Ağlıyordu tradutor Russo

368 parallel translation
O ağlıyordu, ağlıyordu
She was a sob, sob sister
Birisi ağlıyordu.
Кто-то плакал.
Erkekler, kadınlar, yaşlılar, önlükleri içinde gençler herkes kısa bir süre sonra hıçkırarak ağlıyordu. Başlarının üstünde, insanüstü bir şey gezinip duruyor gibiydi. Her tarafı istila etmiş bir ruh.
Мужчины, женщины, старики, молодые парни в новеньких блузах – все вскоре плакали навзрыд, а над их головами, казалось, реяло что-то сверхчеловеческое, какой-то витавший дух, чудесное дыхание невидимого всемогущего существа.
Sweet River'dan ayrıldığım gün, küçük Pete ağlıyordu... Bana dedi ki :
Когда я уезжала из Свитривера, маленький Пит заплакал... и сказал мне :
O ağlıyordu, ben de ağlıyordum... Kendimizi tam ayda bulmaya ramak kaldığını sanıyordum.
Она плакала и я плакал... и я подумал, что сейчас в любую минуту мы будем в шаге от луны.
Annem oradaydı. Zavallı bir biçimde ağlıyordu.
Мама, моя бедная мама всё время плакала.
Kız biraz sıskaydı.Ağlıyordu.
Она нервничала, даже всплакнула.
Ve annem bağrından kopmuş biricik evladının herkesi feci şekilde hüsrana uğratmasına analara özgü bir kederle hüngür hüngür ağlıyordu.
А у матери перекосило rot от плача оооооой-оооооооой-оооооой, когда она подняла плач о единственном сыне, родной кровиночке, который так изгадил всем жизни.
Kız sessizce ağlıyordu.
Маленькая Энн тихо заплакала.
Yaşlı bir adam peşimizden koşuyordu ve ağlıyordu.
И за нами выбежал старик. Он плакал.
Ta orada, bir köşede yapayalnız ağlıyordu
Way over in the corner weeping all alone
O kadar çok ağlıyordu ki, güçlükle konuşabiliyordu.
Она так сильно начала плакать, что не могла даже говорить.
Ufaklık neden ağlıyordu?
А почему Джуниор плачет?
Ağlıyordu.
Он плакал.
Buddy ağlıyordu.
Дружок начал скулить.
- Biri ağlıyordu. - Çocuk bölümündendir.
Там кто-то плакал наверху.
Asansör boşluğunda biri ağlıyordu.
Я слышала, как кто-то плакал в лифте.
Kim ağlıyordu?
Кто плачет?
Ama biri ağlıyordu ve kim olduğunu bilmek istiyorum.
Но если кто-то плакал я хочу знать, кто это был.
Kadın bir daha tenis oynayamacağım diye ağlıyordu.
Женщина плакала от того, что не сможет больше играть в теннис.
Annem onu boşayınca durumu çabucak kabullendim. Annem her zaman ağlıyordu.
поскольку она постоянно была в слезах.
Adam ağlıyordu.
Один дядя плакал.
Ama içim kan ağlıyordu.
Внутри меня, все кричало.
Telefonda ağlıyordu.
-... на другом конце линии. - О, Боже.
Ağlıyordum, çünkü kimse Quincy'nin teorisine inanmıyordu.
Я плакал потому,.. что никто не верил в теорию Квинси.
Ağlıyordu. - İşinden ayrıldığını söyledi.
Она плакала, сказала, что уволилась с работы.
Kavga ediyorlardı Liam da ağlıyordu.
" десь был скандал, и Ћиам кричал.
Bebekler ağlıyordu...
Дети плачут.
Birisi, kavrulmuş gözlerle benim için ağlıyordu.
Kawaita hitomi de dareka naite kure
Demek ki bu yüzden ağlıyordu.
Наверно, она поэтому и плакала.
Bu gece ağlıyordu, ama kabus görmüş.
Она ночью плакала, но это из-за кошмара.
Bebek gibi ağlıyordu.
Он был таким плаксой.
- O ağlıyordu. - Ne?
Она... она плакала.
Dikiz aynam buğulanmış mı yoksa arkada biri mi ağlıyordu?
Это зеркальце запотело или кто-то плакал?
- Ama ağlıyordu.
Но она плакала. Почему?
- Ağlıyordu.
- Он был в слезах.
Ağlıyordu.
И плакал.
Ben yavaşça onun hayatını alırken O bir bebeğin annesi için ağladığı gibi senin için ağlıyordu.
Она плакала словно младенец, зовя свою мать, когда жизнь медленно покидала ее тело.
"Son aşkı Fry ölünce Leela onun kitaplık altında kalan cansız bedeni başında ağlıyordu."
" Лила рыдала над своей потерянной любовью, в то время как Фрай лежал бездыханным под тяжестью книжного шкафа.
Restoranın ortasında ağlıyordu.
Он плакал посреди закусочной.
Ağlıyordu.
Он плакал!
- Ağlıyordu.
И Титу тоже.
Bize taşındığında sadece ağlıyordu, o zaman sanmıştım ki...
Сначала, когда она к нам переехала, она только плакала и я думал...
Ağlıyordu ve yüzü yapış yapıştı, fakat giysilerini çıkarmasına izin verdi.
Она позволила ему снять с себя одежду.
" Ve o hıçkırarak ağlıyordu,
И тогда воззвал он громким голосом :
Babaannem ağlıyordu, biliyorsun.
Бабушка плакала.
Katie bir gün geldiğinde ağlıyordu.
- Как-то раз Кейти пришла вся в слезах.
Dışarı çıktığımda... şu tepede çalışan bir kadın vardı... ve sürekli ağlıyordu.
Когда я вышла, то увидела вон на том холме женщину. Она работала и плакала.
Kanepede oturmuş ağlıyordu.
И увидел, что она сидит на диване, плачет..
Annem ağlıyordu.
Мама рыдала.
Bu onu kızdırmış olmalı. Onu bulduğumda içip ağlıyordu.
- Наверное, это его разозлило.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]