Deal tradutor Russo
122 parallel translation
All the more reason to turn ourselves in now while we can still cut a deal. Ne ile?
Надо сдаться сейчас, еще можно все изменить.
- Ne var büyütecek?
- So whatіs the big deal?
- Büyütecek ne mi var?
- Whatіs the big deal?
Please don't make such a big deal out of it.
- Я хочу вас кое с кем познакомить. - Это не так уж важно.
And what's the deal with airline food?
Да. Так что нынче с этой едой в самолётах?
Kopenhag'lı William ve atı Same Deal.
Копенгаген Вильям... и его Старая Кляча.
What is the big deal?
А что такое?
'Kennedy, Castro'yu yok edecekti, ben önledim.'diyebileyim. "
... if I can get out of this with a deal that I can say to the Russian people :'Кеннеди собирался уничтожить Кастро, а я предотвратил это.'"...'Kennedy was going to destroy Castro and I prevented it.'"
Tarihçiler karşıt gerçeklerle, aksi halde olabileceklerle ilgilenmeyi sevmez.
Историкам действительно не нравится иметь дело с просчитыванием вариантов развития событий прошлого... Historians don't really like to deal with counterfactuals с тем, что могло-бы быть. ... with what might have been.
İşte önemli nokta, 30 Derecelik açı.
SO HERE'S THE DEAL, 30-DEGREE ANGLE.
Satoichi Kime :
Deal.
Gerçekten çok üzgünüm.
[Миллион тон, 35 долларов 70 центов за тонну] Deal.
"Let's Make a Deal" dan kalma bir yığın mal gelir. Sıraya dizilip birbirlerini iterler, komik şapkalar takıp komik makyajlar yapar, kendilerine de Kaptan İntihar derler.
Ќаденьте на них смешные колпаки и кепки и скажите пусть называют себ € "апитан — уицид".
If you didn't take the plea deal, the Government would have seized the settlement.
Правительство арестовало бы всю сумму.
Ve bas gitar çalmalı tıpkı Pixies'den Kim Deal gibi.
И она играет на бас-гитаре, как Ким Дил из "Пиксис".
"Var Mısın Yok Musun"'u sunmaya ne dersin, hem de kendi evinin mahremiyetinde?
Как тебе понравится вести шоу Deal or No Deal в комфортной обстановке твоего собственного дома?
"Big Deal Jimmy."
"Серьёзный парень Джимми."
"Big Deal Jimmy" nin nesi var?
Блядь, а с ним-то что плохого?
Ryan Raven... "Back-End Deal"...
В которой мы имеем - Райан Равен с фильмом "Конечная сделка"
Üstelik biz özellikle bu tip durumlar için eğitilmişken.
When we're specially trained to deal with these situations.
Üst tarafı yani kavunları falan, onlar harbiydi, ama altı...
Верхняя половина... I mean those melons, they were the real deal, but down the old goal end...
Başlığında yazan ; "Let's Make A Dope Deal," dı.
и это ролик "Let's Make A Dope Deal"
Let's Make A Dope Deal *.
Кто хочет стать Наркокурьером
Anlaşmanın hiçbir şartı yerine gelmedi.
I got the shaft in this deal.
Demek istediğim şey uzun zamandır bir aile ile uğraşmak zorunda kalamadığın.
What I am trying to say is that you haven't had to deal with a family for a really long time.
Clark, eğer benimle olmak istiyorsan ailem ile de uğraşman gerekecek.
Кларк, если ты хочешь быть со мной, you're gonna have to deal with my family, too.
Görüntü'ye yarın ettim hatta içimdeki şefi bile açığa çıkardım. Senden ise tek yapmanı istediğim babama bir gün katlanmandı.
I helped The Blur, I even found my inner Iron Chef, and all I asked - - the only thing you had to do was deal with my dad for one day.
Savaşa gidip çetin bir mücadele gösterdikten sonra hayatlar kurtarıp eve döndüğünde basit şeyleri yapmak bazen zorlaşır.
Going to war, having to deal with the rush of battle and the struggle to save lives, it made coming home and doing the simple things difficult.
Anlaşma iptal!
Deal's off!
Artık senin gibi kaltaklarla uğraşmak zorunda değilim.
I don't have to deal with bitches like you anymore.
Anlaşmaya devam.
The deal's back on.
Anlaşma iptal.
Deal's off.
Ama anlaşmıştık!
Ohh! We had a deal!
Ama önemli değil sen kolonoskopu kızının rektumuna çabucak sokarken ben de "şuraya bak" diye bağırırım.
But no big deal. I'll just scream, "look over there," while you quickly shove a scope up her daughter's rectum.
Oğlum için alıyorum, New Deal'in büyük fanatiği de...
Это для сына, большой поклонник Нового Курса Рузвельта, так что...
İkisi de aynı şeyi savunuyorsa, ikisi de istiyor demektir.
it means they both really want the deal.
Sarah'nın imzaladığı, Lance'in film rolü için çıkışını onaylayan anlaşmayı buldum.
Okay, found the deal memo that Sarah signed in order to get Lance out for his movie.
Ganz'in onu, üzerine düşenleri yapmadığı için anlaşmadan çıkarmaya çalıştığını söylerim.
Ganz was gonna cut him out of the deal. Mannis wasn't pulling his weight.
Don, anlaşma nerede olacak?
Don, where's the deal going down?
Let's Make a Deal'da ikinci kapıyı açtırmak gibi.
Это как вторая дверь в Let's Make a Deal.
"... deneyimlerin, şu anki halimize gelmemizde büyük katkısı vardır. "
"that was painful has a great deal to do with what we are today."
2 al 1 öde olduğunun farkında değildim.
I was unaware it was a package deal.
Meseleyi kapatman lazım o yüzden.
So you're gonna have to close the deal.
Su benden kaçmak için bahane, bana karşı hissettiklerinle baş edemiyorsun.
Oh, you are not getting sparkling water. You just can't deal with how I make you feel.
Onunla uğraşmaktan daha önemli sorunlarım var.
Got worse problems to deal with than her.
Dedikoduya göre Çin anlaşmasını bağladıktan sonra Spielberg'ün evine teklif yapacakmış.
Well, rumor has it, once he seals the China deal, he's gonna make a play for Spielberg's house.
"Anlaşma olamaz üstünüzdeki baskıyı azaltmamızı isterken siz de bizim üstümüzdekini azaltmazsanız."
Khrushchev's advisors were saying : "Не может быть никакой сделки... " There can be no deal пока вы несколько не уменьшите давление на нас...
Birçok gönüllü olur.
— можете собрать всех оставшихс € говнюков с "Let's Make a Deal!" / / попул € рное телешоу ќни будут толпитьс € в очереди, сталкива € друг друга с пути. ¬ џ сможете найти кучу добровольцев!
- Dude, you did make a deal.
- Стэн? /
Büyük bir mesele değildi.
And you didn't think that that was important to mention? It wasn't a big deal.
Bir anlaşma yapalım.
I'll make you a deal.