Fedakârlık tradutor Russo
430 parallel translation
Bir şairin ölümü onu ölümsüz kılmak için bir fedakârlık gerektirir.
Смерть поэта должна быть жертвенной, чтобы сделать его бессмертным.
Bu kadarı da çok artık! Esas fedakârlık yapan, Majesteleridir.
{ C : $ 00FFFF } Это уж чересчур.
Burada John konuşuyor ve ellerini sallıyor : Fedakârlık dolu. ... ama o da hayatını değiştirmesi gerektiğinin farkına varmalı.
А тут Джон говорит и размахивает руками, он переполнен альтруизмом, но ему также следовало осознавать, что он должен изменить свою жизнь.
Birsürü fedakârlıkta bulunmuş olmalısınız... Kızınızı tıp okuması için zorlamışsınız.
Я могу спросить вас о тех жертвах... которые вы принесли, чтобы отдать свою дочь в медицинскую школу.
Fedakârlık mı? Hiç olmadı.
Жертвы, мы их не приносили.
En büyükleri olarak fedakârlık yapmak zorundasın.
И ты, как самая старшая, должна собой пожертвовать.
Ha. İyi, senin için asıl fedakârlık bu.
Прямо-таки пожертвовала собой ради тебя.
- Hepimiz fedakârlık yapmalıyız.
- Мы все приносим свои жертвы.
Eğer tüm insanlar haftada tek bir öğünlerinden fedakârlık yapsa tüm dünyayı doyurabiliriz.
Если каждый человек пожертвует одним своим обедом в неделю этого будет достаточно, чтобы накормить весь мир.
Bu çok büyük bir fedakârlık.
Это было так великодушно.
Aptalca davranarak büyük bir fedakârlık yaptı.
Ты невольно сделал главный выбор.
Fedakârlık hakkında.
О жертве!
Bir şeyden fedakârlık etmemi istedin, Delenn.
Вы сказали, что я должен от чего-то отказаться, Деленн.
Çok şey kaybettiğini sıkıntılar çektiğini, büyük fedakârlıklar yaptığını biliyorum ama feda ettiklerinin geride bıraktığın her şeyin anısına sıkı sıkıya bağlanmışsın.
Да, ты многое потерял, многое пережил, очень многим пожертвовал, но ты цепляешься за воспоминания об этих жертвах, обо всём, что ты потерял или бросил.
Bu yüzden, bu paranın bir kısmını, karınızı ve çocuklarınızı utandırmamak ; ve sahip olduğu ilkeli geçmişe gönülden bağlı bir şirketin, eğlence konusu olmasını önlemek namına, Georgia Thomas'a vermek, nispeten küçük bir fedakârlıktır.
Так что меньшим злом было бы отдать часть этих денег Джорджии в обмен на ваше право избавить вашу семью от боли избежать насмешек над фирмой, преданной своим элитарным принципам.
Ayrıca, sonuçlarla ilgilenen ve bir haber programını yürütmesi gereken olan biri olarak, halkın saçma arzuları doğrultusunda fedakârlık yapmak zorundayım.
Как прагматически настроенный человек, который должен делать шоу успешным... иногда я должен идти на компромисс к общественной прихоти. - Вы пошли на большой компромисс.
O da çok büyük bir fedakârlık yapmıştı, öyle değil mi?
Она так же пошла на большой компромисс, не так ли?
Senden ve mürettebatından büyük bir fedakârlık isteyebilirim.
Возможно, у меня будет большое задание для вас и вашей команды.
Fedakârlık yapıyor. Fedakârlık yapıyor.
Приносим в жертву.
Fedakârlık yapıyor.
Жертву. Жертву.
- kendi çocuğundan fedakârlık yaptı.
- детством, чтобы вырастить нас.
O yüzden kaptanları bize cesaret, takım çalışması ve fedakârlık konusunda meydan okuyunca, sizin adınıza kabul ettim.
И так, когда их капитан вызвал нас на соревнование храбрости, взаимодействия и самоотдачи, я согласился от вашего имени.
Bu mürettebattan çok fazla fedakârlık istedim.
Я требую от экипажа слишком больших жертв.
Sana yakın olmak için bio-giriş konusunda fedakârlık yaptım.
Я пошёл на эту жертву, чтобы подобраться к тебе поближе.
Bundan daha büyük fedakârlık olamaz.
Это великая жертва.
Halkımdan daha ne kadar fedakârlık yapması beklenecek?
Сколько еще жертв сделают мои люди?
Birini al, kanyonun başlangıcına bırak sanki yem kovası gibi. Fedakârlık oyunu. Dürüst ol.
Поиграем в жертвоприношения.
Şirket ve bütün kadro benim hatırıma fedakârlık yapıyor.
И компания и сотрудники - все идут на жертвы ради меня.
Hem de sadece fedakârlık için.
Это просто для самоудовлетворения...
Çocuğu ya da Scully'nin nelerden fedakârlık ettiğini umursamıyorsunuz.
Вас не заботит, что с этим ребёнком... или что Скалли пожертвовала.
Biraz para kazanmak için sanatsal yaratıcılığımızdan fedakârlık etmeye karşı olduğumuzdan değil.
Не то, чтобы мы были против, вы знаете, ставить под угрозу нашу артистическую целостность, чтобы заработать пару долларов.
Öyle değildi. Bu bir sürü fedakârlık yaptı Cassie ise ona çöp muamelesi.
- Он идет ради неё на жертвы, а она обращается с ним как с мусором.
Biraz fedakârlık.
Небольшая жертва.
Biliyorsun. Bu yaşta evlenmek büyük bir fedakârlık.
Потому что, знаешь, это большая жертва.
Fedakârlık diye bir şey kalmadı sende. Ama bencilliğim yerinde duruyor ve bacanın temizlenmesini istiyor.
но дух приобретения жив и он хочет, чтобы дымоход был почищен.
Fedakârlık görevlerin kaçınılmaz parçasıdır.
Потери присущи любому заданию.
Mutluluğa ancak fedakârlık yapılarak erişilir.
Лишь привнеся жертвьı, можно достигнуть истинного счастья!
Belki de artık Bluth Şirketi'ndeki bazı kodamanların fedakârlıklar yapmaya başlaması gerek.
Пусть теперь эти шишки из Блут Кампани собирают волю в кулак.
Hepimiz biraz fedakârlık yapacağız ama sonuçta gayemiz aynı.
Так, мы все пошли на жертвы, чтобы быть здесь, но мы все хотим одного и того же.
Tatlım, bazen fedakârlık yapmamız gerekebiliyor.
Милая, иногда приходится чем-то жертвовать
Eğer bir fedakârlık daha yapılması gerekiyorsa, atlıkarıncaya binme sırasının sende olduğunu düşünüyorum.
Если уж нужно жертвовать, теперь, я полагаю, твоя очередь
Kendinden fedakârlık etmek, şizofreninin belirtilerinden biri değildir. Yanlış teşhis.
Самопожертвование не является симптомом шизофрении... оно исключает диагноз.
Benimle olmak için büyük fedakârlık yaptın.
И даже для тебя. Ты пожертвовал невероятным количеством вещей, чтобы быть со мной.
Ne kadar ilerlediğimizi ve sizlerle tanışmak için halkımın ne kadar fedakârlık yaptığını anladığınızı sanmıyorum.
Не думаю, что вы понимаете, как далеко мы зашли, и сколько моих людей пожертвовали собой в надежде на встречу с вами.
Gizliliğimizi korumak için fedakârlıklar yapılıyor ama siz geri geldiğinizde, kaygılandık.
Мы шли на жертвы ради сокрытия тайны существования, но когда вы вернулись, мы забеспокоились.
- Sadece her zamankini. Fedakârlık, inanç.
- Только обычных вещей - самопожертвования, веры.
Hepimiz fedakârlıklar yapmak zorunda kaldık.
Всем пришлось чем-то пожертвовать.
Paris'ten geri döndüğümde, cesaret ve fedakârlık örneği gösteren böylesine harika bir hanımefendiye olan hayranlığımı göstermek için şahsen arayacağım.
Постараюсь засвидетельствовать восхищение поступком великой леди. Я выкупил ваше кольцо. Ретт Батлер
Fedakârlık yapıyor.
Приносим в жертву.
Fedakârlık yapıyor.
Жертву.
Onunla olmak için çok fedakârlık etmişsin. Birine değer veriyorsanız, fedakârlık olmaz.
- Забота о ком-то - это не жертвоприношение.