Know tradutor Russo
1,594 parallel translation
Büyük ihtimalle, dün gece arabalar yüzünden bir yere fırlamıştır.
Look. You know what? It probably got knocked off by one of, you know, the cars that ran over her last night.
Sır bile olabilir.
You know, maybe even secret.
Asla bilemezsin.
You never know.
Biliyorsunuz, tarihi geçmiş kuponları kulanamazsınız...
You know you're not allowed to use expired coupons,
Booth'a haber vereyim.
I'll let Booth know.
Bizim oralarda bir söz vardır.
You know, they've got a saying back home.
Evet, biliyorum.
Yeah, I know, I know.
Kemikler eline geçtiğinde, yarayı inceleyebilirsen bana haber ver.
Let me know if you can identify the injuries when you input the bones.
Üzgünüm, ama yeni ilişkilerde nasıl olduğunu biliyorum.
I-I'm sorry, but know how you tend to get with new relationships.
Kreş çalışanlarını çok uğraştırıyor.
Well, you know, she's making the day care people cry.
Bilmiyordum.
I didn't know.
Haklısın, biliyorum.
That's right, I know.
Thurston'a saygılarımı sunarak söylüyorum metallerden anlarım ve bu aluminyum.
Well, with all due respect to Thurston, I know my metals, and this here is aluminum.
Benimle konuşmaya geldiğini biliyor mu?
Does she know you've come to see me?
Onu bilmiyorum.
I don't know about that.
Bu şekilde bir kalem bilmiyorum.
I don't know any marker like that.
Ben o kalemi gördüm ve yerini de biliyorum.
I've seen that marker, and I know exactly what holds it.
Barb ve kupon biriktiren arkadaşları normalde güzel bir şeftaliyi tanımazlar bile.
Barb and her couponing friends- - they wouldn't know a decent peach if it bit them on the ass.
Aslında yasadışı.
Oh, actually, you know, it is.
Daha yeni anne oldu.
Well, you know, she's a new mom. Come on.
Aslında bana biraz fıstık da lazım.
You know what? I need some beer nuts.
Mantıklı değil, biliyorum, ama...
It's not rational, I know, but I... I mean...
Belki de kendine biraz daha zaman ayırmalıydın.
Maybe you should have taken more time, you know, for yourself.
Yaptıklarım aynı zamanda onun için.
You know, what I do is for her now, too.
Yaptığım işin önemli olduğunu bilmeli.
She should know that what I do is important.
Biliyorum.
I know.
"Only You Know And I Know." Biliyor musun?
"Лишь только нам двоим известно", знаешь её?
I know who he's after.
Я знаю, на кого он нацелился.
No, not that I know of.
Нет, я ни о чем таком не слышал.
♪ I get the tinglies in a silly place ♪ ♪ it starts in my toes and I crinkle my nose ♪ ♪ wherever it goes, I always know ♪
Мы хотим быть частью этого.
Oh, Bilmiyorum.
Oh, I don't know.
- İşini bilmiyorsun.
- Phil : You don't know onions. - Ralph :
# I don't actually know any Hawaiian # # And I just made up all those words # # But let's a raise a glass of booze #
Я вообще-то гавайского не знаю, и я просто выдумала эти слова, но поднимем же бокалы за грядущую свадьбу и пожелаем вам накилики мекалики маки хоки пу!
Nerede kaldın be?
♪ You know you're just my type... ♪ эй, эй, где черт возьми ты была?
Eğer geçmişin nasıl açığa çıktığına dair daha fazla bilgi almak isterseniz "How Do They Know That?" adlı kitapçığı bedavaya sipariş edebilirsiniz.
Если вы желаете узнать чуть больше об открытиях прошлого, бесплатный буклет, который можно заказать так и называется : "Откуда Они Это Знают?"
- Haberin olsun diye söylüyorum, annem her an burada olabilir.
Just so you know, my mother is arriving any minute.
- Bak, O'nun ne kadar zor bir tip olduğunu biliyorsun... şu anda ihtiyacım olan son şey... seninle benim aramda bir şeyler...
Just, look, you know how difficult she is, and the last thing I need is for her to figure out that you and I were ever...
- Bak, ne diyeceğim...
Well, you know what?
Oh, bu sana çok yakışacak.
Oh, you know that's gonna look great on you, it really is.
- Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?
Yeah. Do you know what that means?
Yani burada kalmakla kesinlikle çok iyi ettim.
You know, I definitely made the right decision staying.
Ne kadar mutlu olacağını bilemesem de.
- Взаимно. Though I don't know how merry it could be.
Dallas'a taşınmanın tek iyi yanı... Lemon Breeland'le bir daha karşılaşmayacak olmak.
You know, the one good thing about moving to Dallas is not having to run into Lemon Breeland ever again.
- Pekala, senin yerinde olsaydım... önceden bilmek isterdim ki manikür yaptırabileyim.
You're freaking me out! Well, if it was me, I'd want to know so I could be sure to get a manicure.
- Bunun benimle ne alakası olduğunu anlayamadım.
I don't know what that has to do with me.
Ruby bir çuval dolusu çıngıraklı yılandan daha beter... ve O'nda ne bulduğunu hiç mi hiç bilemiyorum.
Ruby is meaner than a sackful of rattlesnakes, and what you see in her, I will never, ever, ever know.
- Bak, anlaşamadığınız şeyler olduğunu biliyorum ama... yarın hakemlik yapmam gereken on-dört yarışma daha var... ve benim buna gerçekten ihtiyacım var.
Look, I know you two have had your differences, but... I got 14 more contests to judge tomorrow, and I need this.
Hey, belki de sen tanıdığın önemli insanları arayıp... bir kostüm bulup bulamayacaklarını öğrenerek bana yardımcı olursun.
Hey, maybe you could help me by making calls to all the important people you know and seeing if you could drum up a suit.
- Dinle, Ruby, bunu benim için yapmıyorsan, Lavon... için yap, çünkü... burayı uymayı denemen ve başarman O'nu da çok mutlu edecektir.
Listen, Ruby, if you don't want to do it for me, then do it for Lavon, because... I know that he would really like you to try and fit in here, too.
- Ne var, biliyor musun?
You know what?
♪ I wanna know ♪ Hayır, yapmaya devam et, devam et!
Нет, беги дальше, беги дальше!