Köylüler tradutor Russo
404 parallel translation
Yazları bu köyde su bulmak oldukça güçtür, buna karşın köylüler kanallarındaki iğrenç suyu kullanırlar.
Летом в деревне совсем мало воды, но население все равно использует ее, несмотря на то, что она весьмя грязна.
İspanya'nın diğer bölgelerinde dağlılar, köylüler ve işçiler birlik olarak, karşılıklı yardımlaşarak ve devletten haklarını talep ederek yaşam koşullarını yükseltebildiler. Köyü daha iyi bir yaşama doğru sürükleyen bu akım, son seçimlere yön verdi ve popüler cephe hükümetinin doğuşuna güç verdi.
Крестьяне, рабочие, горный народец в остальных областях Испании обеспечили себе лучшее качество жизни благодаря взаимопомощи и помощи правительства Народного Фронта, пришедшего к власти благодаря последним выборам.
Dostlar, Romalılar, köylüler, doğruyu söylemek gerekirse dün gece oldukça güzel vakit geçirdim.
Друзья, римляне, сограждане, если честно, этой ночью мне было весело.
Köylüler kulübelerinden çıkmaya korkuyor.
Люди боялись выйти на улицу.
Köylüler onlara Amerikalı avcılardan bahsetmiş olmalı.
Видно, кто-то из деревни сказал им об охотнике - американце.
Köylüler bilmek istiyor.
Но крестьяне хотят знать.
Köylüler gece gündüz aramayı devam ettirecekler!
Крестьянам продолжать охоту денем и ночью.
- Köylüler korktu.
Крестьяне здесь напуганы.
Köylüler de büyük acıyla kıvranıyor.
Крестьяне тоже страдают.
Köyün kızları, samurayları duyunca kendilerinden geçiyorlar. Köylüler, samurayların onlara yakın olmasından memnun olmayacaktır.
Самураи вскружат голову нашим девушкам и девушки сбегут с самураями
Köylüler onu ayıplayınca utanacak olan kendisi.
Позор на всю деревню - только это может её образумить.
Napolyon yaklaşır yaklaşmaz, köylüler hasatlarıyla kaçıyor.
Все, что они не могут взять с собой, они уничтожают. Ежели мы не сумеем это остановить, позади нас останется пустыня, выжженная земля!
- Köylüler söyledi.
Наверное, сотня. Или две сотни?
Bu kadar altını olan köylüler, ha?
Крестьяне, с такой грудой золота?
Köylüler kaçmış.
∆ ители бежали.
Köylüler tarafından öldürülmüş bir yığın Japon askeri vardı.
ƒеревенские жители убили многих € понских солдат.
Bana bak, sen büyük şehirde parayla oynuyor ve karşılıksız çeklerle uğraşıyor olabilirsin ; ama biz köylüler de tam beyinsiz sayılmayız.
Ты иди ещё по городу афиши расклей и подсовывай фальшивые чеки но мы, деревенские парни, не совсем безмозглые.
Baharda Yunanistan'a gidiyoruz, senin gibi cahil köylüler dilerim, bu boktan traktörleriyle hapse girmiş olurlar!
А весной мы ездим в Грецию, где уродливая деревенщина вроде тебя сидит за решеткой вместе со своими дурацкими тракторами.
- Tüfekli köylüler mi? Bu imkansız.
Крестьяне с кремниевыми ружьями, это невозможно.
Köylüler!
Крестьяне!
13 yıl önce oradan ayrıldığımda, o köylüler demir dövmeyi ancak öğrenmişlerdi. Spock tüfekle vuruldu.
Когда я улетал 13 лет назад, крестьяне только учились ковать железо.
Zamanla köylüler tekrar dost olacak.
- Нона, хватит. Со временем, крестьяне вернутся на пути дружбы.
Tyree, konuşmalıyız. Köylüler. Silahları.
Тайри, я хочу узнать об их новом оружии.
Beyaz olmamın şokunu atlattıktan sonra, Kohmlar, yani köylüler dostça davrandılar.
Крестьяне, Комы, были достаточно дружелюбны, когда отошли от шока при виде нашей белой кожи.
Köylüler doğrulayacaktır.
Крестьяне могут это подтвердить.
Beyaz köylüler ya da askerler tarafından öldürülme tehlikesiyle bir süre dolandıktan sonra, Kızılderili Toprağı diye bilinen bir yere vardık.
После долгих скитаний и постоянной опасности, быть убитыми белыми поселенцами или солдатами, мы пришли в край, называемый Индейские Племена.
Bu köylüler çok yorucu, lanet olsun!
Эти крестьяне такие скучные!
Tabi bir de kara kafalı köylüler var. Şu Doğu Sicilyalı gibi.
И есть деревенщины, как вот этот, с востока Сицилии.
Bu köylüler biraz sersem gibi.
- Сурово они выглядят, эти деревенщины.
Uyurgezerler, yaşlılar berelerini, kulaklarına kadar indiren sağır ve dilsizler ayyaşlar boğazlarını temizleyip kasılmalarını kontrol etmeye çalışan bunaklar büyük şehirde kaybolan köylüler dullar, sinsiler, eski topraklar.
среди лунатиков, стариков, глухонемых в беретах, надвинутых на уши, пьяниц, кашляющих маразматиков, которые пытаются сдержать нервный тик, крестьян, потерявшихся в большом городе, вдов, проныр, состарившихся мальчишек.
Teminden beri bakan şu şenlikli köylüler kim?
Кого ищут эти нарядные крестьяне?
Hayır. Köylüler etrafta bir piç istemezler.
Нет, деревенские люди не хотят иметь ублюдка по соседству.
İşçi-köylüler kıpkırmızı kanlarının son damlasına kadar savaşacaklar.
Защитим до последней капли нашей красной рабоче-крестьянской крови!
Köylüler!
Это крестьяне!
Eli mızraklı, zehirli okları olan, seyahatçileri yemeye hazır vahşi barbarları beklerken karşılaştığım pastoral hayatları olan sakin köylüler bana kendi ülkemizdeki kırsal yörelerde oturanları anımsattı.
чьё пасторальное существование напоминает мне Луара или Крёза.
Köylüler savaşacak.
И его люди пойдут сражаться.
Cahil köylüler, sessiz olun!
Тихо, бестолочь!
Yoldaş köylüler!
Граждане!
Teşekkür ederim, yoldaş köylüler, devrimci kararınız için.
Благодарю вас, товарищи мужики, за революционную сознательность.
Köylüler onlara saygı duymadığınızı düşünüyorlar. Ne?
Крестьяне полагают, что Вы не заботитесь о них.
Köylüler şiddet gösterebilir.
Крестьяне могут перейти к насилию. К насилию?
Böylece köye gittim. Orada köylüler jambon satıyorlardı.
И тогда я еду в село, а там крестьяне продают окорок.
Sabaha karşı, bir tesadüf köylüler buluyor.
Сельские жители случайно нашли их утром.
Köylüler her sene üç gün boyunca Hacca giderler.
Каждый год, жители уходят на три дня... в паломничество.
Köylüler Pankot Sarayı'nın eski bir kötülük yüzünden geliştiğini söyledi.
Крестьяне рассказали нам что во дворце Панкота поселились силы зла.
Köylüler, Pankot Sarayı'nın bir şey aldığını söyledi.
Крестьяне сказали, что люди из дворца Панкота забрали у них что-то
Onlar köylüler.
Деревенщины.
Dinleyin köylüler.
Слушайте, селяне.
Şimdi de köylüler Davut ve Calut'luk oynuyor. Öyle mi?
Вы же понимаете, Бейли - чурбаны.
Gerçek köylüler.
Дело скорое : высекли меня, в суд отвели да отдали в солдаты.
Köylüler!
Да.