Masanın üstünde tradutor Russo
185 parallel translation
Burada, masanın üstünde buldum.
Каждый вечер я совершаю долгие прогулки по римским улицам, не покидая кабинета.
Masanın üstünde de bir mum mu olacak?
Со свечой на столе?
Masanın üstünde uyumuş kalmış.
Он спит прямо на столе.
Orada, masanın üstünde!
Вон там, на столе. Вино, на столе, да.
Masanın üstünde duran aynı bıçak aynı çatal ve bir tabak.
" А на столе : нож, вилка и миска.
Koridorda masanın üstünde.
- В прихожей на столике.
Orada, masanın üstünde.
Они на столе, вон там.
- Paralar masanın üstünde.
- Деньги на столе.
Etrafında çok insan olur masanın üstünde bu telefonları ve ıvır zıvırları görürüm. Boş şeyler.
Вокруг вас много людей на столе телефоны, бумаги но это ничего не значит.
Masanın üstünde dans edip, her şeyi kırmanı o mu istedi? Hayır, masanın üstünde dans edip, her şeyi kırmamı o istemedi.
Он заставил вас танцевать на столе и бить тарелки?
Masanın üstünde.
На столе.
Orada, masanın üstünde.
Вон, на столе.
Hemen şurada, masanın üstünde.
- Там, на столе.
Evet. Evet, masanın üstünde, peki. Bekliyorum.
Ага... ага... в таблице... я жду...
Sanırım masanın üstünde bir şey bıraktım.
Проклятье, похоже я что-то забыл на столе.
Masanın üstünde vazo... Kırmızı perdeler.
Кувшин на столе, красные шторы...
Masanın üstünde bırakmışsın.
Ты оставил листок на столе.
Düzeltme nüshası masanın üstünde.
Кoпия нa вaшeм cтoлe.
Sanırım aradığınız şey bu masanın üstünde.
Похоже, этот нож здесь, он воткнут в стол.
Bence, tenis temelde pin-pong'dur ama burada oyuncular masanın üstünde duruyorlar.
По мне, теннис по существу просто пинг-понг только игроки стоят на столе.
Odamdaki masanın üstünde gözlüğüm var.
Человек! На столе в моем номере Вы найдете очки.
Şarap getirdim. Masanın üstünde.
Я купила вина, оно на столе.
Tim WhatIey'in bekleme odasındaydım Masanın üstünde Penthouse vardı.
Я сижу в приемной Тима Уэтли a там лежит "Пентхаус", прямо на столе.
- Postanız masanın üstünde bayan Waterhouse.
- Почта на столе, миссис Уотерхаус. - Спасибо, Сильвия.
- Şurada, masanın üstünde.
- На том столе.
Bundan iki kadeh içersem masanın üstünde dans ederim.
Два бокала - и я танцую на столе.
Ödül verilirken masanın üstünde.
Он как сумасшедший сновал между столиками во время наградения.
Sanırım orada masanın üstünde sana ait yığınla posta var.
Кажется на столе лежит стопка почты, которая принадлежит вам.
Geçen hafta, Kovulduğum zaman- - geri döndüğümde, delirmiş durumda mıydım? fakat masanın üstünde 2 adet bardak- - ve brendi şişesi vardı- - yok muydu?
На прошлой неделе я плохо соображала, но я помню бренди и 2 бокала.
Artık paçalarınız vardır, Kasaplardaki yağlı kağıtlardan vardır, masanın üstünde serilidir...
Теперь ты в одних штанах, сидишь на затёртом куске бумаги, который они взяли со стола...
Tatlım, eve taksiyle geldim, masanın üstünde uyudum böylece seni uyandırmadım.
Милая, я добрался домой на такси. Заснул на столе... чтобы не разбудить тебя.
Ücretiniz masanın üstünde, Bay Andrews.
Ваше вознаграждение на столе, мистер Эндрюс.
Neyi? Sana Gillete bütçesinin masanın üstünde olduğunu söyleyecektim.
Я только хотела сказать, что бюджет "Жиллет" на вашем столе...
Ellerin masanın üstünde kalsın.
Руки на столе держать. Вот так.
Masanın üstünde duruyordu. Yasak elma gibi. Ne bileyim o anda bütün sorunlarımın cevabı gibi gelmişti.
Он лежал на столе как запретный плод и тем более меня бы не поймали.
Sigaralar masanın üstünde.
Сигареты на столе.
O kadınla masanın üstünde ilişkiye girmesini sen mi söyledin?
Ты сказала ему взять ту женщину на столе?
- Bilmiyorum, masanın üstünde bırakırım?
Не знаю, лежать на пеленальном столике? - Что?
Sanırım masanın üstünde tam 3000 dolarlık malzeme var.
На этом стол ежедневно выкладывается сырой продукт примерно на $ 3000.
Orada, derin dondurucuda masanın üstünde.
Он там, в морозилке и на столе. Это месиво.
Masanın üstünde meyve suyu bardakları vardı.
- Нам ведь необязательно идти, да?
Bu akşam senin yanında o kızla masanın üstünde sevişebilirdim ve sen yan gözle bile bakmazdın.
У меня мог быть секс с той женщиной на столе прямо рядом с тобой, и ты бы даже глазом не моргнула. Пэйси...
Emin değilim, belki de o bana söylediği için Masanın üstünde sana gönderdiği bir davetiye var, tarihi cep bilgisayarına programladık.
Не знаю, может, потому что она сама сказала, ее приглашение лежит на Вашем столе, мы внесли эту дату в Ваш календарь.
Bir masanın üstünde yattığımı hatırlıyorum.
Я помню, что лежу на столе.
Bu kasa ve masanın üstünde duruyor.
Это - касса. Она стоит на столе.
Ben masanın üstünde öylece duran 20 dolar buldum. ve içimden onu almak geldi.
Я нашел 20 баксов просто сидя на столе, и я как бы собираюсь спионерить их.
Masanın üstünde.
- Нет, они лежат на столе.
Masanın üstünde bir ustura var.
Я оставил вам бритву.
Paran masanın üstünde.
Ваши деньги на столе.
Masanızın üstünde unutmuşsunuz.
Вы забыли его на столе.
Ama genelde masanın üstünde olurdu.
ЧАРЛИ Нет, обычно она здесь, на столе.