Sıkıştım tradutor Russo
2,770 parallel translation
Ve ortada sıkıştım kaldım.
И я между двух огней.
Five-O'nun ofislerinin ikinci katında sıkıştım.
Я в ловушке на 2 этаже в офисах 5-0.
Sıkıştım!
Я заперт!
- Sıkıştım buraya!
- Я застрял!
Gerçek şu ki şu anda burada sıkıştım kaldım ve endişelenmeniz gereken tek diyalog onunla benim aramda ki bu yüzden telefonunu bana vermek isteyebilirsin.
Правда в том, что я застряла здесь сейчас, и единственный разговор, о котором стоит волноваться это между мной и ей, поэтому вы должны вернуть мне мой телефон.
- Sıkıştım. - Ne kadar sürer?
Я... застрял.
- Hayır, sıkıştım!
Я застряла!
Sıkıştım!
Я застрял.
Babanı pek tanımıyorum. Birlikte dolandırıcılık yapmaya çalıştığımız bir saat dışında.
Я не особо знала твоего отца, кроме того случая, когда я провернула с ним мошенничество.
Ne düşünüyorsun, kolumun içine mi sıkıştırdım?
Чёрт возьми, по-твоему, я в рукава себе напихал?
Bunu da özür kartları çekmecene sıkıştırayım.
Я просто положу это в ящик с твоими "извиняльными открытками"...
Saçım Oleg'in kıyafetine sıkıştı.
Мои волосы застряли в одежде Олега.
Hayır dostum ama ayağım sıkıştı.
Нет, чувак, но у меня нога застряла.
O gün başka bir kadının çocuğunu, ölmüş çocuğumuzla karıştırdığın gün... Bu sefer aklım karışık değil. Onun bize ait olmadığının her zaman bilincindeydim.
когда ты принимаешь чужого ребенка за того, которого ты похоронила... в этот раз все было не так я всегда знала что он не мой все равно, мне кажется тебе все еще нездоровится и я собираюсь помочь тебе разве это болезнь хотеть привязанности
Geçmişte de bu tür ilacın tedariğinde sıkıntılar yaşamıştık,... bu nedenle bir gecede bulunan poşeti geri çektirdim ve damar içi boru sisteminin siparişini verilmesini sağladım.
У нас были сложности с поставками этого препарата в прошлом, поэтому я контролировал и участвовал в его извлечении из контейнера для пересылки экспресс-почтой и помещении его в систему для внутривенных инъекций.
Köşeye sıkıştırılmıştım. Senin sözde arkadaşların tarafından bunları yapmaya zorlandım.
Я был вынужден всё это сделать из-за твоих так называмеых друзей.
Karışıklık yayarak şüphelerle aklımızı karıştırıyor.
Она стремится посеять смуту, заставив наш разум сомневаться.
Genelde kolumu sıkıştırıp ona el sallardım çünkü cüzdanını saklar olurdum.
Ну, я обычно махаю ладонью, сжатой в кулак, таким способом я прячу его кошелёк.
Çimento fabrikasına gidip çıkış yolu bulmaya çalıştım.
Я спускался в тоннели на цементном заводе, пытался найти выход.
Röportaj biter bitmez Conrad'ı köşeye sıkıştırırım.
Я загоню Конрада в угол сразу по окончании интервью.
Karını izlemekten sıkılmıştım zaten.
В любом случае, я уже устал смотреть на твою жену.
Dayan biraz, ayağım sıkıştı çünkü.
Так, подожди, моя нога застряла.
Sanırım babanın aletinin bana söylemeye çalıştığı kışın altı hafta daha uzayacağı.
Мне кажется, причиндалы твоего отца пытаются мне сказать, что не только Луна может вызвать солнечное затмение, но и кое-что ещё.
Rüyalarımın kadınıyla tanıştım ve farkına varmadan önce... ; ... ortada kırık camlar ve yırtılmış damarlar...
Встретил девушку своей мечты и не успел оглянуться, как остался с одними осколками и порезанными артериями...
Çünkü bizde her şeyi un ufak eden bir sıkıştırıcımız var.
Потому что у нас есть трактор, которой берёт гавно и превращает его в кубы.
Bir bakayım. Belki seni araya sıkıştırabilirler.
Спрошу, не удастся ли принять вас пораньше.
Bakalım. Yaklaşık gece yarısına kadar çalıştım. Sonra birkaç bir şey içmek için bara gittim.
Ну, что ж, я работал где-то до полуночи, потом зашел в бар и выпил пару напитков, а возвращаясь в офис, врезался.
Kendimi köşeye sıkıştırdım.
Я загнала себя в угол.
Kahretsin, takımım kapıya sıkıştı.
Черт, мой костюм застрял между дверьми.
Çok sıkı çalıştım.
Я поработала над произношением.
Burada karşılacağımızı hiç sanmamıştım hele de bir ıslah evinden çıkmış kızla, ama... yaşasın!
Я не думала, что столкнусь с тобой здесь, особенно с девочкой из колонии, но... круто!
Çocuklarımız bugün çok sıkı çalıştılar, lütfen onları ödüllendirmekte sakınca görmeyin.
Ваши мальчики и девочки хорошо потрудились, так что можете немного наградить их лакомством.
Hemşirelerin birine para sıkıştıracağım. Seni güzel bir yıkasınlar diye.
Суну пятёрку какой-нибудь медсестричке, чтобы она тебе в ванной спинку потёрла.
Hayır, son yaptığımız çarşamba günüydü tezgâhta tabağı kırmıştık ve ben de gecenin yarısını bacağından cam parçaları çıkararak geçirdim.
Нет, последний раз был в среду мы тогда смахнули тарелку со стойки, и я провел полночи, вытаскивая осколки стекла
Bütçe kısıntısından ötürü, ortaokul müzik öğretmenliği görevimden alınmıştım ve lisede vekil öğretmen olarak çalışıyordum.
Я тебя люблю. - Отметим что? Что же, Джей, держись.
- Köşeye sıkışmıştım resmen.
Вы решили насчет чая?
Çalıştım. Çok sıkı. Senin kulak, göz ve kafatası sinirlerine çalışacağın gibi Mason.
Я занималась, много, как и ты, когда будешь учить глазные, ушные и черепные нервы, Мейсон.
Kız kardeşim öldüğünde bir süreliğine Hank ve karısıyla kalmıştım.
Когда умерла моя сестра... Какое-то время я жила с Хэнком и его женой.
Şu Hausman binası satışı konusunda ne kadar sıkı çalıştığımı biliyorsun.
Ты же знаешь, как усердно я работал над продажей этого здания Хаусман.
Onu köşeye sıkıştırdım.
У уже сломил его морально.
Uzun lafı kısası, bir keresinde altımıza sıçmıştık.
На надувном замке.
Bacağım beton altında sıkıştı ve mahsur kaldım.
У меня сломана нога и я не могу выбраться отсюда.
- Sıkıştın mı?
Не получается?
Stratejimizde anlaşmazlık olana kadar kızmamıştım ve sen beni saf dışı etmek için onun adını kullandın.
Я не злилась, пока наши мнения о стратегии не разошлись и ты не воспользовался его именем, чтобы осадить меня.
Ne iş bu? Sıkıştın mı?
- Ты что, застрял?
Biz gidip Bay Adi Pantolon'a herşeyi sormamız gerektiğini biliyoruz. Sıkıştırıp birkaç soru soralım.
Всё что нам нужно, это задать несколько вопросов мистеру Дешёвые штанишки.
Bu serseri birkaç arkadaşıyla beraber kızımı tuvalette kıstırmış. Pantolonunu indirmişler ve fotoğraflarını çekmişler.
и ещё группа мальчишек вместе с ним, схватили её в дамской комнате, стянули с неё трусики и засняли её на камеру.
Kıbrıs'ta yaptığım bir iş için ajans onu kullanmıştı.
Да, ЦРУ использовало его как посредника в операции, которую я проводил на Кипре.
Sanırım, yanaklarımı fena sıkıştırdım..
Мне кажется, я сжала ягодицы слишком сильно.
Köşeye sıkıştırdım seni.
Вот и попался.
Klaus'un bahçesi. Tutup da o manyak herifle, onun köşkünde yattın. Apalaş Dağları'nda tanıştığım, kurt adamlara yardım eden o kızdan geriye hiçbir şey kalmamış anlaşılan.
Ты жила в особняке вместе с этим психом, ты уже не та девушка, помогающая другим оборотням, которую я встретил в Аппалачах.