Telling tradutor Russo
59 parallel translation
Buna karşılık Yüzbaşı Telling'in toplamış olduğu daha farklı bilgiler var.
Инспектор Телен собрал информацию о Вас,... которая позволяет взглянуть на Вас с другой стороны.
Telling you all it's a... [Diyorum size... ]... sabotage [... hepsi bir sabotaj]
Признаться тебе – это саботаж!
"bütün hayatımı anlatıyor"
"Telling my whole life"
Burun ameliyatına ihtiyacı olduğunu söylemesini istemem.
I don't want her telling Emma she needs a nose job.
İki çok şey söyleyen fotoğraf :
Две очень говорящих фотографии. Two very telling photographs. На одной из них Джонсон такой :
- Ne sıklıkta görüşüyorsunuz? - Haftada iki kez. Biraz daha sık görüşün ve aranızda bir bağ kurmaya çalışın.
Something's telling me it might be you...
Olmazsa, yoluna devam etme vakti gelmiştir. Sağ ol. Ben Han Solo.
It's telling me it might be you...
? Etrafta koşturup dostlarına anlattın?
You run around telling all your friends
- Benim "And I'm telling you" parçasını söyleyeceğime anlaştık.
Мы согласились Чтобы я пела "И я говорю тебе,"
# Sana gül demiyorum, ama somurtma da #
# I'm not telling you to smile, but don't be down #
Ne yani, geminin onun yerine geçmemi istediğini mi söylüyorsunuz?
What, you're telling me the ship wants me to replace him?
Ya da belki bu Destiny'nin benim yerime başkasının geçmesi gerektiğini söyleme şeklidir.
Or maybe that's just Destiny's way of telling me that I need to be replaced.
Chloe bir sinyal göndermeyi başarsaydı konumumuzu onlara bildirseydi şu ekranda görünürdü.
If Chloe had managed to send a signal telling them our position, it would have logged on that screen right there.
Bildiğini biliyorum ki, ben gerçeği söylemiyorum.
I know you know that I'm not telling the truth
Peki, belki de Gloria doğruyu söylüyordu.
Okay, so maybe Gloria was telling us the truth.
I'm telling you, that is one loose cannon.
Говорю тебе, это холостой патрон.
O halde bizden gizlediğin ne?
Then what are you not telling us?
Oh, Marissa, Bu bayan Erin Silver, sana anlattığım kameraman.
Oh, Marissa, this is Erin Silver, the videographer I was telling you about.
Sadece çıkarırsan daha rahatlayacağını söylüyorum.. Bakma.
I'm telling you, just take it off. It helps. Don't look.
Klein'ın Georgica Gölü'nün yanındaki evini alan adam bu işte.
He's the one I was telling you bought Klein's house over by Georgica Pond.
Aynı adamı alıp market arabasıyla sokağın tekine koysan, aynı şeyleri anlatsa insanlar manyak der geçer.
If you took the same guy, telling the same story, put him on the street corner with a shopping cart, he'd be a babbling old fool.
Malları güzel paketlere koydum, Fransa'dan ithal edildi diye 500 dolara satıyorum.
I have been selling dime bags all night for $ 500 a pop just by telling people they're from France, putting a pretty bow on it.
Dedim sana, domates suyuna yumurta kıracaksın biraz da bisküvi katacaksın.
I'm telling you. A raw egg mixed with a little clamato and some crushed-up Oreos works like a charm.
Bu yüzden konuşuyorum. Başkan'ı görmeye gidelim dedim.
That's why I'm telling you, now, to go and meet the President.
Diyorum ya, böyle lekeleri kolayca çıkarıyor.
I'm telling you, it'll take that stain right out.
Diyorum sana Randy...
I'm telling you, Randy,
Sana söyledim, bir anlamı olmalı.
I'm telling you, it means something.
Bekle. 13 Temmuz'da Adbusters 90,000 kişiye 17 Eylül'de toplanmalarını söyleyen bir e-mail attı.
Hang on. On July 13, Adbusters sends an e-mail to 90,000 people telling them to gather on September 17.
Bunu bana neden söylediğini anlayamadım.
I don't see why you're telling me that.
Anlatmanın sebebi sadece suçunu dindirmek olur.
You'd only be telling him to soothe your own guilt.
Sürekli olarak endişelenme dedi.
He kept telling me not to worry.
Peki, Gibbs'e ne zaman söylemeyi düşünüyorsun?
So, when do you plan on telling Gibbs?
Ben de tam Lotus'a sonunda büyük bir şirkete film yapabileceğimi anlatıyordum.
I was just telling Lotus here how I'm finally making a picture with a major studio.
Hepimizi biraz korkuttu, çünkü kimse bize neler olduğunu söylemiyordu.
So it freaked us all out, because nobody was telling us what was going on.
Ben de kendime bunu söyleyip duruyorum.
That's what I keep telling myself.
Ben hikayeler ama şaka telling bazı yetenek olduğunu sanıyordum?
Я считал, что у меня талант рассказывать истории, но кому я вру?
Bana bunu bugün bu yaşta mı söylüyorsun, You're telling me in this day and age, Tuvaleti kullanmama ya da telefon etmeme izin vermezsin değil mi... ya da, ya da bana otobüs parası verir misin?
И Вы говорите мне такое в наше то время, даже не позволите воспользоваться ванной или телефоном... или, или не дадите на автобус?
- Bize her şeyi anlatmadılar!
- Well, they're not telling us everything!
Söylemek gerekirse sahip olduğum tek erkek sevgilim bana hiç gerçek anlamda dokunmadı.
Probably a bit telling that the only boyfriend I ever had couldn't actually touch me.
Herkese söylemiyorum, Dr. Nussbaum'a söylüyorum.
I'm not telling the whole room. I'm telling Dr.
Söylemiyorum.
I'm not telling you, I'm n...
- Sana bunu anlatmamam gerekirdi.
I shouldn't be telling you this.
Gerçekleri mi döküyoruz Terry?
We telling the truth, Terry?
Daniel Pierce burada durmuş, deli birine inanmadığını mı söylüyor?
Daniel Pierce is standing here telling me not to believe the crazy person?
Elena'nın kulak misifiri olduğu konuşma, ilişkiyle ilgili değil de Silvie'nin Richard'ın zimmetine para geçirdiğini ifşa edeceğini söylemesi üzerine olabilir.
So, the conversation that Elena overheard could have been Silvie telling Richard that she was gonna expose his embezzlement, not about some affair.
Jake, gerçekten katilin bu adam olduğunu hissediyorum.
Jake, I am telling you, I feel this one in my gut.
As much as I appreciate you sucking up or truth telling, Bence müvekkilini en kötüsüne hazırlamalısın.
Я тебе благодарна за лесть, или за правду, я думаю, ты подготовь своего клиента к наихудшему.
Ama bazen yalan söylemeye çalışırken yüzüm biraz çarpılıyor ve ben de...
But you know how sometimes my face does that weird twisty thing when I'm telling a lie and I try to- -
Julia, the lawyer I was telling you about is here.
Джулия, приехал адвокат, о котором я вам говорила.
Bildiğini biliyorum ki ben gerçeği söylemiyorum.
- I know you know that I'm not telling the truth
- Bunu bana neden söylüyorsun?
Why are you telling me this?