Truth tradutor Russo
166 parallel translation
Gerçeği biraz çarptığım için kızmadın umarım.
Hope you don't mind I'm bending the truth.
Kimle konuştuğuna bir baksana, ben gerçeği çarpıtma ustasıyımdır.
Look who you're talking to, the master truth-bender.
Bu Lifetime'ın Moment of Truth filmi olsaydı bu bizim çıkış noktamız olurdu.
Если б это был жизненный момент из из настоящего фильма, то тут была бы смена сцены.
Kanun mahkemesi nedir?
100 ) } shinri wa nanzo to? { \ 1cHB0B0B0 } What is truth?
Oasis'ten "Don't Believe the Truth".
Don't Believe the Truth, Оазисов. ( Oasis - известная музыкальная группа )
Dostlar birbirine gerçekleri söyler.
Friends tell each other the truth.
# Yıkılan gerçeklere
To the fallen truth
"Moment Of Truth" programına çıkarmaya ne dersin?
А если пихнуть его на шоу "Момент Истины"?
"The Truth About Charlie" filmini sevdiğin yalanına ne dersin?
А как же тогда, когда ты сказал мне, что тебе понравилась "Вся правда о Чарли"?
- "The Truth About Charlie" de ne?
- Что за "Вся правда о Чарли"?
Truth or Consequences altimetre, iki, dokuz, dokuz, sekiz.
Показания высотомера - 2-0-0-8.
This means that it is the truth is certain, but there's no evidence, right?
Так значит я права, просто не могу доказать?
# When I want the truth to be said?
Когда я хотел услышать правду?
"An inconvenient truth or dare *"!
"Горькая правда или вызов!"
Gerçekle benim de yüzleşemediğimden bahsetmiyorum bile.
Not to mention I didn't know That I could handle the truth myself.
Bildiğini biliyorum ki, ben gerçeği söylemiyorum.
I know you know that I'm not telling the truth
Sana söylemeliydim gerçeği hakkında...
I should have told you the truth about...
Şimdi gerçek şu Bu sadece talep ettiğin bir istek
Now that the truth is just a rule that you demand
Dişinin cazibesi ve aklıma erişiyor ben kör olana kadar gerçeği dikizliyor
The feminine abyss And reaching my threshold Staring at the truth'til I'm blind
Aklıma erişiyor ben kör olana kadar gerçeği dikizliyor
Reaching my threshold Staring at the truth'til I'm blind
Ölmüş olduğu gerçeğinin kahrediciliğinden uzaklaşmam gerekiyordu.
I needed to distance myself from the agonizing truth that she's dead.
Peki, belki de Gloria doğruyu söylüyordu.
Okay, so maybe Gloria was telling us the truth.
- Gerçeği mi istiyorsunuz?
You want the truth?
Gerçeği kaldıramazsınız.
You can't handle the truth.
Ona sadece doğruyu söyle.
Just tell her the truth.
Bu şiddet dolu gerçekle alaşağı olacak bir adamı ifşa etmeye yardımcı oldun.
Ты помог разоблачить человека who will be brought down by this violent truth.
Gerçeği söyle.
Tell him the truth.
Doğruyu söyle.
Tell me the truth.
Doğruyu mu?
The truth? Mm.
Taneniyle ya da kokusuyla ilgili bir konuşma bekliyordun belki ama alabildiğim için tercih ediyorum ben sadece.
Sorry if you were expecting some soliloquy on tannins and bouquets, but the truth is, I drink it'cause I can afford it.
- Gerçek seni özgür kılar, kardeşim.
- The truth will set you free, brother.
Ama bu An Inconvenient Truth'un March of the Penguins'le birleşimi!
Но ведь это "Неудобная правда" пополам с "Маршем пингвинов"!
♪ may you always know the truth ♪ ♪ and see the lights surrounding you ♪
"А перед нами - мрак небытия, Пустынные, печальные края."
Doğrusunu söylemek gerekirse, ikimiz de balonuz
The truth is, we're both balloons.
Ben Dwight Truth, bütün bu organizasyonun başıyım.
И я, Дуайт Шрут, во главе всего действа.
- Ben de. - Aslında ben... daha sana hediye bile almadım.
So am I. See, truth is,
- The Awful Truth'daki Irene Dunne gibi.
Если говорить ужасную правду, то это все очень в стиле Айрин Данн
Sanırım beni asıl sıkan bunu asla söylememiş olması.
I guess what really gets me is that he couldn't tell me the truth.
Waldo Truth.
Уолдо Правда.
Adı, Waldo. Soyadı, Truth.
Имя — Уолдо.
Adı, Waldo soyadı, Truth.
Фамилия — Правда.
Waldo Truth. - Tesadüf olabilir.
Уолдо Правда.
Hayır, aslında hepsi Jud Truth'a ait, Waldo'nun büyük oğlu ama ailenin geri kalanı da aynı derecede meşhur.
Нет, на самом деле это всё один Джуд Правда, старший сын Уолдо. Но и с остальными дела примерно так же.
Ama bir ihtimal tekini vurursun diye, Truth ailesini bulmadan önce yemek yiyeceğiz. Çünkü vurursan, sonrasında yemeğe gidemeyiz.
Но по пути туда остановимся на ланч, потому что если ты грохнешь одного из них, обеда нам не видать.
*'Cause the truth you might be runnin'from... *
Черепашки возвращаются домой.
Ha s... tir!
Yes, I swear, it's the truth
I haven't felt like this before Gerçek bugün ortaya çıkacak. The truth is gonna be revealed today
Истина откроется сегодня :
Bildiğini biliyorum ki ben gerçeği söylemiyorum.
- I know you know that I'm not telling the truth
- Gerçek bu.
- It's the truth.
Gerçek şu ki...
The truth is...
Bana kesin konuşun.
I need to know the truth.