Tıntın tradutor Russo
97 parallel translation
Genellikle şakacı konuşan anne... ve tıntın bir baba... abla misafirlere bakar... ve kardeş... bir baş belasıdır.
А отец ла-ла-ла-ла, Старшая сестра строит глазки гостю, а младшая - надоедливая.
Ayrıntılı bir tarifle, her tarafa dağıtın.
Раздайте их с точным описанием.
Yalıtılmış bir sözcük, veya bir tasarımın ayrıntısı pekala anlaşılabilir.
Отдельное слово... или отдельная деталь... могут бьiть воспринятьi,..
Adli tıp doktoru, tırnaklarının altında ipek bir kravata ait kalıntılar buldu.
Криминальная полиция нашла нитку синего шелка под ногтем нитка вырвана из галстука.
Tıpkı taş devrinden kalma bir adamın kalıntılarını yanında transistorlu radyoyla bulmak gibi.
Это похоже на то, как найти остатки человека из каменного века с транзисторным радиоприемником.
Şöyle desek olmaz mı : "Mutsuz olanı, yavaşı, çirkini, araba sürmeyi bilmeyeni otobana düzgün giremeyeni, şeridinde sabit kalamayanı sinyal vermeyeni, paralel park yapamayanı hapşıranları, doldurulmuşları, tıkanmışları yazısı kötü olanları, aramalarınıza cevap vermeyenleri, kepeklileri dişlerinin arasında yemek kalıntısı olanları, az güvenilecekleri bir yeri tıraş etmeyi unutanları bize getirin." Bir diğer deyişle işlevsiz insanları, sakatları bir şekilde vagona tıkıştırabilirseniz bize yollayın, biz istiyoruz onları.
¬ смысле, почему бы нам просто не сказать "ƒайте нам несчастных, унылых, тупых, уродливых людей, которые не могу водить, которые не могут влитьс € в поток машин если сто € т не в своЄм р € ду, не сигнал € т, не умеют делать параллельную парковку если они чихают, если у них заложен нос если у них плохой почерк, если они не перезванивают, если у них перхоть еда, застр € вша € в зубах, если у них плоха € репутаци €, если у них нет репутации если они пропустили щетину при бритье." ƒругими словами любого неблагополучного неполноценного лент € € которого вы как-нибудь cможете загнать в вагон присылайте их в јмерику, они нам нужны.
Kanalın üzerine yerleştirilmiş ve kopmasına neden olacak şekilde donatılmış mikro patlayıcı bir aygıtın oluşturduğu kalıntı olabilir.
Это могут быть остатки микро-взрывного устройства, прикрепленного к энергопроводу и послужившего причиной разрыва.
Patolojist, rayların oradaki cesedin tırnakları altında doku kalıntılarına rastladı.
Патолог нашел частички ткани человека под ногтями трупа с железной дороги.
Kırıntı. Kırıntılarla bir dağa tırmanamazsın.
Ты не можешь лезть в гору на одних крошках!
Bunu ispatlayacak büyük miktarda alıntısal kanıt mevcut. Önünüzdeki belgelere bir bakın.
Вы только посмотрите на документы перед вами.
Steinweg ile Peterman'ın sürmekte olan deneylerinin ışığında deneylerinin ışığında karşımıza ciddiyetle ciddiyetle çıkan çıkan Steinweg ile Peterman'ın yarıda bıraktığı deneylerin ışığında deneylerin ışığında ciddiyetle karşımıza çıkan kırda dağda deniz kıyısında su ve ateş akıntılarının yakınlarında hava hiçte farklı değildir ve toprak yani hava ile toprak soğuk havalarda karanlıklarda hava ile toprak soğuklarda taştan konutlarda ne yazık ki miladın altıncı yüzyılında hava toprak deniz toprak büyük derinliklerde taştan konutlar denizde karada ve havada büyük soğuklar toparlarsak bilinmeyen nedenlerle tenise rağmen gerçekler ortada ama yanıtı zaman verecektir toparlarsak ne yazık ki ne yazık ki bir sonraki taştan konut bundan kim kuşku duyabilir ki toparlarsak acele etmeyelim toparlarsak kafatası küçülmektedir ufalmaktadır aynı zamanda koşut olarak bilinmeyen nedenlerle tenise rağmen sonra sonra sakal alevler göz yaşları taşlar öylesine masmavi öylesine dingin kafa kafa ve kafa
производит впечатление в свете свете свете трудов... утраченных Штейнвега и Петермана что на равнинах в горах... у морей у рек проточная вода беглый огонь воздух такой же... и затем земля а именно воздух и затем земля в великом холоде... великая тьма в воздухе и земля обиталище камней в великом холоде... увы увы в год их Господа шестьсот и что-то в воздухе... земля море земля обиталище камней на огромных глубинах... великий холод на море на земле и в воздухе я продолжаю по причинам... неизвестным несмотря на теннис факты наличествуют но время... покажется продолжаю увы увы одним одним словом в общем на на обиталище... камней кто может сомневаться я продолжаю но не так быстро я продолжаю череп... увядание увядание увядание и одновременно в то же время что более по причинам... неизвестным несмотря на теннис на бороды пламя слезы... камни такие голубые такие холодные увы увы на на череп череп череп... череп в Коннемара несмотря на теннис труды заброшенные оставшиеся... незаконченными гравер все еще обиталища камней одним словом я продолжаю... увы увы заброшенные незаконченные череп череп в Коннемара... несмотря на теннис череп увы камни Кьюнард... теннис... камни...
Şimdi, daha küçük ve daha ayrıntılı sinyali yalıtır, zaman aralığını da genişletirsem...
Если я изолирую маленький более детальный сигнал и растяну временную линию...
Yine de burnunuzu tıkayın ama, biraz sıkıntılı da olacak.
Только зажмите носы, потому что будет еще и вонять.
"Sağlık hizmetlerine gelince " sağlık hizmetlerinde testis kaşıntısı gibi kronik " hastalıkların tedavisi için esrar ücretsiz dağıtılacak.
Что касается здравоохранения, то в больницах вводится бесплатная раздача марихуаны для лечения таких хронических заболеваний, как зудящий пах.
Kalıntıların keşfinden sonra galakside üzerinde hayat barındıran başka gezegenler olduğuna inanmamızı sağlayan sebepler vardı ve şimdi kanıtımız var.
Ќачина € с находки руин, у нас были причины верить, что в галактике существуют другие населенные планеты и теперь наконец у нас есть доказательство.
Adli tıp, Jonathan'ın elinde barut kalıntısı bulmuş.
Эксперты так же обнаружили следы пороха на руке Джонатана.
Tırnaklarını ve şu çıkıntılarını halledebilirsen çok iyi olur.
Будет здорово, если ты сможешь постричь их.
Zayıfların imhası güçlülerin yaşamasını garanti eder, tıpkı hayvanlar alemindeki gibi. Hangi Martin Luther alıntısı buraya uygun düşer?
При этом уничтожение слабых народов обеспечивает выживание народов сильных -... в полном соответствии с тем, что происходит в животном мире.
Bilimadamlarının üstünde en çok çalıştığı ve endişe duyduğu bir sorun da Kuzey Kutbu'ndan, Grönland'ı geçerek gelen soğuk rüzgarların, Kuzey Atlantik'te, yukarı tırmanmakta olan sıcak su akıntısı ile karşılasması bu sıcak sulardaki ısıyı buharlaştırması ve bu buharın, rüzgârlar ve Dünya'nın ekseni etrafında dönüşü aracılığı ile Batı Avrupa'ya taşınmasıdır.
И один из тех, что вызывают наибольшее беспокойство, где ученые провели больше всего времени, изучая проблему, это север Атлантического океана, где поднимается Гольфстрим и встречается с холодными ветрами, идущими из Арктики над Гренландией. Происходит испарение, так, что тепло Гольфстрима и пар переносятся преобладающими ветрами и вращением Земли в западную Европу.
Bunun üç kağıt olduğunu sanmış olmalısınız. Çalıntı.
Вы, должно быть, подумали, что тут кроется какой-то подвох.
Zaten Rock'n Roll o kadar çok ısıtılıp yeniden sunuldu ve o kadar çok çalıntısı yapıldı ki şimdi bile zar zor yaşıyor denebilir.
Теперешний рок и так сплошной плагиат так, что его смерть не за горами.
Tıpkı metal kırıntıların basit bir mıknatıs etkisiyle dizildiği gibi bu plazma ilmekleri de altlarındaki manyetik yapının ana hatlarını gözler önüne seriyor.
Подобно металлическим стружкам под воздействием обычного магнита, которая удерживает из снизу.
bak artık bitti soytarı şehirdeki en büyük akıntının kaptanıyım, artı siz zenciler benim kelime oyunumla baş edemezsiniz Geri alıyorum
look - it's over clown I got the skippigest flows in town plus - you niggas can't fuck wit my word play
Bazı şeylere takıntılıyım, onları biriktiyorum. Bir sürü kağıt parçam, sokakta bulacağınız şeyler, ambalajlar falan var.
Я одержим вещами, я собираю вещи, у меня уже столько кусочков и обрывков бумаги и всяких вещей, которые валяются на улице, и еще обертки.
Lex, bir takıntının nelere mâl olabileceğinin canlı kanıtı.
Лекс - живой пример того, куда ведёт одержимость.
Bu tıpkı Dylan'ın çileler ve sıkıntılar hakkında söylediği söze benziyor.
Недавно Дилан сказал что-то очень похожее... про беды и горести.
Kağıt ve manyetik mürekkep kalıntılarına göre 27 bin doların hepsini.
Основываясь на количестве остатков тряпичной бумаги и магнитных чернил, я бы сказала - все $ 27,000.
Ama insanların şunu bilmesi lazım, T.I.A. yasa olursa insanların kimlik kartları sadece kim olduklarını göstermeyecek, ayrıca hayatlarının tüm anlarını görüntüleyecek, en özel ayrıntısına kadar.
Что обществу необходимо знать, так это то, что если TIA станет законом, то карты будут не только удостоверять личность своих владельцев, но и отслеживать каждую секунду их жизни, как общественной, так и личной.
Adının üzerine tıklayıp ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsin.
Она новенькая.
Düşüncesiz dernek evlerimizden birinin kalıntıları tıp fakültesinden çaldığını düşünüyorum. Beta Delta Sigma.
Я подозреваю что это один из наших не особо думающих домов братства мог украсть останки, ээ, с медицинского факультета.
Her ses tonunun, her ışığın, her jestin, en küçük ayrıntısına dek tıpatıp kafasında canlandırmış olduğu gibi olmasını istiyor.
Он хочет, чтоб каждый звук, свет и жест был точно таким, вплоть до мелочей, как он себе представил раньше.
Rutland Şehri Adli Tıbbı onların kimliklerini iskelet kalıntılarından inceleyerek sanığın bahçesinde hala teşhis etmeye çalışıyorlar.
Судебно-медицинская экспертиза Ратленд Каунти до сих пор пытается определить число жертв и опознать их по останкам скелетов выкопанным на земле подсудимого
Buraya ufak tefek her ayrıntıyı açıklamaya gelmedim George. Birinci sınıftaki bir tıp öğrencisi gibi eleştirilmeye de gelemem.
Я здесь не для того, чтобы вам отчитываться и не надо тыкать меня носом в ошибки, как первокурсника.
Girdiği bu soğuk mücadelesinde bezle sarılı ayakkabılarıyla kâğıt kadar ince astarlı montuyla o karda ağır ağır istasyona doğru yürürken dizleri kanlı biçimde yana yakıla kömür kalıntıları arıyor delinmiş çuvalın birinden belki patates çıkar diye ümit ediyordu.
И шёл он в стужу в обмотанных тряпьём стоптанных ботинках, и утеплённом газетами шерстяном пальтишке. По грудь в снегу он пробирался на железнодорожную станцию и рыскал остатки угля, ползая на четвереньках и стирая в кровь колени. Надеялся раздобыть чутка картошки, просыпавшейся из порванного мешка.
Tıpkı takıntılı babamın bana mecazi şekilde işkence etmesi gibi.
Просто это в стиле моего больного козла - отца, мучать меня всякими метафорами.
Ve Bayan Santiago'nun tırnaklarından aldığın kalıntılar yatağın yanındaki talk pudrası ve vücut losyonuyla eşleşti.
И соскоб, который ты взял из-под ногтей миссис Сантьяго соответствует тальку и лосьону рядом с кроватью, так что...
Sızıntı için herhangi bir kanıt ve notların hepsi yazdıklarımda.
А единственное доказательство утечки - мои записи.
Sadece birimindeki tüm bilgi sızıntılarını tıkadığını söyle.
Только скажи мне, что ты перекрываешь любые утечки из твоего отдела.
Hayat kurtarmak isteyen biri için fazlasıyla cana kıyma sıkıntın olduğu kesin.
Для кого-то, кто хочет спасти жизни, you sure don't have much of a problem killing people.
Şansımız yaver giderse, diğer tırnakların altında biraz deri kalıntısı buluruz.
Нам повезет, если обнаружим у него под ногтями остатки кожи.
Biliyor musun davanın ayrıntıları kamuoyuna duyurulduğunda bütün bir hafta tırnaklarımı böyle boyamıştım.
Знаешь... когда опубликовали материалы по этому делу, я целую неделю ходила с так же накрашенными ногтями.
Hangi departmanda? Uyuşturucu satışı mı yoksa çalıntı malların dağıtımında mı?
В каком отделе : продажа наркотиков или сбыт краденного имущества?
Sağ olun ama tıbbî yetkili dışındaki insanların kalıntılara bakması, kurallara aykırıdır.
О, спасибо, но это против правил чтобы кто-то кроме МЕ обрабатывал останки.
Kayıt sızıntısında benim parmak izimi bulmayacaksın, hem de hiç.
Ты никогда не "докажешь", что эта утечка, моих рук дело.
Matilda'nın tırnak içinde DNA kalıntıları bulundu.
Частички ДНК были найдены под ногтями Матильды.
90 ila 100 derece arasında beyne eklediğim Cortexiphan kağıt parçası üstündeki bütün biyolojik kalıntıların kısmi yenilenmesini sağlayabilir.
При температуре от 37 до 38 градусов Кортексифан, который я ввёл в мозг свиньи, должен вызвать хотя бы частичную регенерацию биологических частиц на поверхности бумаги и, вуаля, отпечатки пальцев!
T.S. Eliot'tan alıntı yapacak olursam, dünyanın sonu böyle gelecek işte bir patlamayla değil, bir yeğenle.
Перефразируя Томаса Эллиота вот так мир катится под откос не от взрыва, но из-за племянника
Kimin aklına geldiyse, ki bence güzel bir düşünmüş polis William'ın tırnaklarının altında deri kalıntısı bulmuş.
Чья бы это ни была идея, я считаю, что она была хорошей, потому что полиция нашла кожные фрагменты под ногтями Уильяма.
Tırnaklarının altında deri kalıntısı, vücudunda çürük yok.
Нет кожи под ногтями, нет синяков...
Tüm yaptığın, Crewes'un gizemli ortağı tarafından Nardin'in tuzağa düşürüldüğünü hem gösterebilmesi hem de gösterememesi olasılığı olan birkaç ayrıntılı kanıtı arayıp buldun.
Все, что вы сделали - отыскали кучу косвенных доказательств, что может означать или не означать, что Нардин был выбран загадочным сообщником Круза.
Diyordum ki, kurbanın tırnaklarının içinde bazı kalıntılar buldum ve bu kalıntıların ti yaprağına ait olduğunu tespit ettim.
Как я говорил, я получил некоторые остатки из-под ногтей жертвы, и позже опознал их как листья ти.