English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Russo / [ U ] / Umursamıyorum

Umursamıyorum tradutor Russo

616 parallel translation
Bu yüzden onları uygula. Ben hala şurada oturan adamı görüp görmemeni umursamıyorum.
Так начинай. сидящего на лавке.
Benim değil, umursamıyorum.
♪ Меня - нет ♪ ♪ Мне всё равно ♪
Ancak o notu yapabilirdim eğer umursasaydım ama umursamıyorum.
♪ Хотя я бы всех сделал в этом классе ♪ ♪ Если бы меня это волновало ♪ ♪ Но меня не волнует ♪
Ancak umursarsanız önemlidir, ki ben umursamıyorum.
♪ Хотя, наверное, значат, если тебе не всё равно ♪ ♪ А мне всё равно ♪
Bayan Payne, kendim için umursamıyorum.
Миссис Пэйн, до себя мне нет дела.
Gülünç göründüğünü biliyorum ama artık umursamıyorum.
Я знаю, что выгляжу смешно, но меня это не волнует.
Umursamıyorum sanırım.
Мне все равно.
Tabii ki kaybedenlerin ailesi ve takipçileri benden nefret edecek. Kung fu için, umursamıyorum.
Конечно, семья проигравшего и его последователи будут ненавидеть меня.
Ancak umursamıyorum, çünkü gideceğim yerde anneme ve babama katılacağım.
Но я не расстраиваюсь, потому что встречусь с мамой и папой.
Ben de senden başkasını umursamıyorum.
Я не волнуюсь ни о чем, кроме тебя.
Size neyi çağrıştırdığını hiç umursamıyorum.
Мне все равно, что вы там предполагаете.
- Oh, çok umursamıyorum.
- О, мне всё равно.
Artık hiç umursamıyorum.
Больше не сопротивляюсь.
O yaşlı hergeleyi hiç umursamıyorum!
Нет, что вы. Плевать мне на этого старого пердуна.
Umursamıyorum.
Не важно.
Ölmeyi umursamıyorum.
Неважно, если я умру.
Mikey, seni nefes aldığın yerden becerdim çünkü seni de diğerlerini de umursamıyorum.
Майки, я ебал тебя прямо в то отверстие, которым ты дышишь поому что мне насрать на тебя и вообще на всех.
Bu müziği nerede söylediğimi umursamıyorum.
Мне все равно где петь.
Gerçek şu ki, çok da umursamıyorum.
По правде говоря, мне это уже не так и важно.
Bana yapılan bütün suçlamalara rağmen, umursamıyorum. "
Не волнуйся за меня из-за этих обвинений. Я уверен в своей правоте. "
- Umursamıyorum bile?
- Я тут при чём?
Bir şeyin anlamlı olup olmadığını umursamıyorum artık.
Мне стало всё равно.
Umursamıyorum- - Birileri onu görüyor mu diye umursamıyorum, onlar onu okuyabilirler mi diye.
Мне всё равно... Мне всё равно, увидит это кто-нибудь ещё, или сможет ли кто-нибудь прочесть мой тэг.
Umursamıyorum onları, Biliyor musun?
Мне плевать на них. Ясно?
Yoksa umursamıyorum!
А мне-то плевать.
- Evet, elbette, çok da umursamıyorum.
- Конечно, мне пофигу...
- Artık kendimi umursamıyorum.
- Я о себе больше не волнуюсь.
Artık bizi de umursamıyorum.
Я больше не волнуюсь о нас.
Eğer ona anlatmak zorundaysan, anlat. Artık umursamıyorum.
Расскажи ему все, если должен, мне все равно.
Seni umursamıyorum bile.
Мне на вас плевать.
Geri kalanını da umursamıyorum.
Остальное не важно.
beni seyretmeni umursamıyorum.
Я вовсе не боюсь вас. Напротив.
Kiminle yüzleşeceğimi umursamıyorum.
Не важно, с кем придется встретиться!
Kiminle kavga edeceğimi umursamıyorum.
Не важно, с кем придется сражаться!
Sanırım beni taşıdığı sürece görünüşünü fazla umursamıyorum.
Думаю, я не столько заинтересован в том, как выглядит мой мотоцикл, сколько в том, куда он может отвезти меня.
Artık umursamıyorum.
Мне все равно.
bunu umursamıyorum bile!
Меня это совсем не трогает.
Pekala, biliyorsunuz, Profesör, belki de sizin geçmişiniz benim geleceğim olduğu için, ve henüz benim geleceğim yazılmadığı için, geçmişinizi umursamıyorum!
Знаете, профессор, возможно я не слишком озабочен Вашим прошлым, потому что ваше прошлое - это мое будущее. И, что касается меня, то оно еще не написано!
Onun burda olmasını umursamıyorum. Onun burda olmasını umursamıyorum.
Я не возражаю, чтобы она тоже приехала.
Kullandığın cümleleri umursamıyorum.
Я не желаю выслушивать твои грубости.
Biliyorsunuz, neye inandığınızı bilmiyorum ve gerçekten umursamıyorum. Ama kabul etmelisiniz : inançlar, tuhaftır.
Я не знаю, во что верите вы, и мне как-то всё равно, но признайтесь, верования странные бывают
Kendi kusmuklarında boğulmalarını umursamıyorum.
Мне пополам, что они умерли, захлебнувшись в своей блевотине!
Julia, etrafımda olmadığında hiçbir şeyi umursamıyorum, biliyorsun. Bir şey yapmak için hiçbir şekilde sebep kalmıyor.
Джулия, когда тебя нет рядом со мной, мне на всё наплевать, мне даже жить не хочется.
Sanırım umursamıyorum.
Наверное мне просто всё равно.
- Ne umduğunu umursamıyorum. Söylemek istediğin diğer şeyler müzakere masasının karşı tarafında söylenebilir.
Если вы хотите мне сказать что-нибудь ещё, можете сказать завтра, через стол переговоров.
Sen gelecektin – Ben kim olduğunu umursamıyorum.
И вы увидите и наплювать кто будет жених.
Artık savaşı umursamıyorum.
Мне теперь война не страшна.
Umursamıyorum!
В любом случае, почему вы беспокоитесь обо мне?
O kadar umursamıyorum.
Ќу, не настолько "не все равно"
Robert amcayı ve Blanche halayı umursamıyorum. Büyük annene dayanamıyorum!
Но мне глубоко наплевать на этого дядю Робера и на твою тетю Бланш.
Hiç umursamıyorum.
Ну и плевать.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]