Çanlar tradutor Russo
1,966 parallel translation
Hadi gelin sizi küçük kar sıçanları.
Давайте, маленькие засранцы.
Lanet sıçanlar!
Чертовы крысы.
Sıçanlar akıllıdır.
Но крысы умные.
Saat altıda çanları çalacaklar ve savaş bitene kadar bir daha çan çalınmayacak.
Колокола зазвонят в шесть часов, а потом умолкнут до самого конца войны.
Çanlar çaldığında ki birazdan dört yıldır ilk kez çalacaklar savaş alanında düşen kardeşlerimizi hatırlayalım bu mücadele bittiği ve zafere ulaştığımız için Tanrı'ya şükredelim.
Когда зазвонят колокола, а они зазвонят через минуту, впервые за четыре года, давайте помянем наших братьев, павших на поле боя, и поблагодарим Господа за окончание этой распри и за нашу победу.
Yakın zaman kadar soylarının tükendiğini düşündüğümüz keseli sıçanlar.
До недавнего времени животное считалось вымершим.
Gece çanları çaldı.
Часы пробили полночь...
Sıçanlar, cesedi birkaç saatte silip süpürmüş.
Крысы обглодали тело за несколько часов.
Alex ve Dominik için evlilik çanları mı çalıyor?
Каролина Зиммер : Алекс, Доминик, когда свадьба?
- Sıçanlar yer.
До него доберутся крысы.
- Sıçanlar sorun olmaz.
Крысы не будут проблемой.
Aşağıda sadece sıçanlar var. O yüzden kendini evinde hissedebilirsin.
Внизу только крысы, так что чувствуйте себя как дома.
Biz lokantalardaki fareler, sıçanlar ve hamamböceklerine bakıyoruz.
А мы занимаемся крысами, мышами и тараканами в ресторанах.
- Canları cehenneme!
- Повесить мало их!
Evet canlarına okuduk.
- Да, мы показали.
Canlarının yanmasını istememiştim.
Я не хотел ничего плохого.
Ben de canlarının cehenneme olduğunu söyledim. Şimdi de sana söylüyorum.
Когда я заработал вот это, мне так и сказали, но я ответил вранье.
Numaramı biliyorsunuz. Arayın canlarım.
Ты знаешь мой номер, звони.
Çok yaşayın, canlarım!
Благословляю вас, дорогие мои!
Canları ne isterse!
Все что угодно!
Çok canlar yanacak.
Головы по-ле-тят.
Bu minik canlıları yapıyoruz. Hiçbir şey canlarını yakmayacak diye onlara söz veriyoruz. Kendimize söz veriyoruz.
Мы делаем этих крошечных, совершенных существ, обещаем им, что никто их не обидит, обещаем себе.
Ama tatlım... eğer biri seninle alay ederse canlarına okursun ya da iğneli laflarınla mahvedersin.
Но дорогая... Если кто-нибудь когда-нибудь будет смеяться над тобой, ты или надерёшь им задницу или ранила бы их своими злобными, злобными словами
Baba, canlarımız!
Папа, наши жизни!
Sevgili canlarım, bana verilen hızla sizleri karı ve koca ilan ediyorum.
Дорогие возлюбленные, сим, с агромадной скоростью объявляю вас мужем и женой.
Şimdi gidip canlarına okuyalım!
А теперь, давайте надерем кое-кому задницу!
Bunu yapanları bulup, canlarına oku.
Нет. Да пошли его, кто бы не прислал это тебе.
Her yere gittim, canlarım.
Я была везде, дорогая.
Merhaba canlarım.
Здравствуйте, милые дамы.
Kızak çanları.
Рождественские бубенцы.
Polisler saatlerce ayakta dikilip bu hıyarların yalnız kadınlar için fotoğraf çekmesini engellemeye çalışıyor, çünkü kocaları artık onları becermediklerinden çok canları sıkılıyor.
Копов, стоящих здесь часами, охраняющих какую-то улицу от этих падальщиков, фотографирующих для одиноких домохозяек, которые сходят с ума от скуки, потому что мужья их больше не трахают.
Her kim yolladıysa, birazdan canları sıkılacak.
Не знаю, кто прислал вас сюда.
Tamam mı? Kendinize iyi bakın canlarım.
Береги себя, сладкая.
- Güle güle canlarım.
- Счастливо, милые.
Canlarım benim.
Дорогие мои...
Patlıcanlar neredeyse toplanmaya hazır.
Баклажан так и просится, чтобы его сорвали.
- Eğer işin sırrını çözebilirsek, sayısız canlar kurtulabilir.
- И если мы это сделаем, то спасём бессчётное количество жизней.
Kendi ayakları üzerinde durmaya başlayana kadar,... ya da canları ne kadar isterse o kadar kalırlar.
Люди живут здесь до тех пор, пока они снова не встанут на ноги - или не решатся переехать.
Biliyor musun, eskiler, canları istediğinde öldürürler, ama kolay kolay dönüştürmezler.
Знаешь, старейшины убивают по желанию... но они серьёзно относятся к вербовке.
Canlarının çok yandığını söylediler.
Говорят, что это очень больно.
Eğer adam zamanın akışını değiştirirse, o zaman bu dünyadaki her şey, mülteciler, Sığınak, canlarımız düzeltilemez bir biçimde zarar görür.
Если Адам сможет изменить ход истории, тогда все в этом мире, эти беженцы, Убежище, даже наши жизни... будет безвозвратно разрушено.
İnsanları ısırma, yumruklama ve canlarını yakma.
Ты должен перестать кусать, бить и ранить людей.
Etrafında sadece kendi adamları bulunmaz, öyle'saygın'bir Romalıya yardım etmek için canlarını verecek olan şehir halkı da bulunur.
Он постоянно окружен не только своими людьми, но и простыми гражданами, которые быстро придут на помощь столь "благородному" римлянину.
- Bu taraftan, canlarım.
- Сюда, дорогая.
Tehlike çanları çalıyor. Aklını kaybetmiş.
Осторожно, она свихнулась.
İyi, öldürdüğünüz aldığın canları geri ver o zaman.
Хорошо. Тогда, отдай назад все жизни людей, которых ты убил.
Canlarına okuyalım!
Давайте надерем задницы!
Allah canlarımı alsın ki.
Клянусь своими сердцами.
Buradaki canları kurtarmaya çalışıyorum, sen de ağaçtaki kedileri kurtarıyorsun.
Я пытаюсь спасать жизни, а ты спасаешь кошек с деревьев.
Ama buradayız ve canları riske ediyoruz.
И, тем не менее, мы здесь, мы рискуем жизнями.
Her tarafı diken dolu. Tuzlu hava canlarını sıkmıyor.
Соленый воздух им не вреден.