Şit tradutor Russo
108 parallel translation
Sadece, senin için çalışItıklarını bilmeleri gerektiğini söyledim.
я просто сказал, что они должны знать, на кого работают.
Sit mit?
Секс.
Rica ederim, "sit down, Mister"...
Прошу вас, садитесь. Садитесь.
Zengin olsam bol bol vaktim olurdu dua etmeye Sinagog'da.
If I were rich I'd have the time that I lack To sit in the synagogue and pray
Sit!
Сидеть!
- Otur Danielle.
- Sit, Даниэль.
Pardon ama, çikolatalı sit benim.
- Молоко мне.
Sweathog`lardan biri. ( Bir Amerikan sit-comu )
Один из группы "Свитхогз"!
Muhtemelen benim sit-comumu çekerler.
Может, про меня снимут сериал.
Sit... siteyim, muhteşem bir haber bu.
Черт... Чертовски изумительная новость.
Bu hanım... she used to sit her gece bu barda oturup... hep aynı mücevheri takar... kaybettiği sevgilisini beklerdi.
А эта женщина... приходила в этот бар каждый вечер. надевала все драгоценности, которые только у нее были и просто ждала свою давно потерянную любовь.
Otur, koy onu yerine ( "Sit down", "Put that down" )
"садись", "положи это".
Andrew Sisters gibi : "Boogie Woogie Bugle Boy" dan sonraki "Don't Sit Under The Apple Tree" den önceki.
Взять хоть сестёр Эндрюс. В период после песни "Буги-вуги, паренёк" и до "Не сиди под яблоней".
"Don't Sit Under The Apple Tree" den önceki Andrews Sisters gibi.
Вспомни сестёр Эндрюс до песни "Не сиди под яблоней".
Yeni bir yatak da alacaktım. Hiç Sit'N Sleep'e gittin mi? İğrenç.
Я пыталась найти новую кровать, но так ничего и не нашла.
Sırada "Wide Leg Sit-ups" var.
WE GOT CROSS LEG, ALL RIGHT? WIDE LEG SIT-UPS.
Pekala, ben Bridget Jones, Sit Up Britain'dan.
Итак, с вами Бриджет Джонс в программе "Дивись, Британия"
# Tek başıma oturup beni nasıl öptüğünü hayal ettim
I sit on my own and dream of how I'll kiss you
# Otururdu...
He would sit...
"Belki bunun sonu hiç gelmez"
"Sit numquam finis." "Пусть не кончается."
Orada oturup bireyin toplumdaki rolünü düşünecek değilim, evlat.
I don't sit there and ruminate on the individual's role in society, my son.
Buyurun oturun.
Sit.
"Dışarıda." Geleneksel aile sit-komu.
"Где-то там". Стандартный семейный ситком.
Ateşin yanında otur
¶ Sit by the fire ¶
Burada birlikte oturacağız
¶ We'll sit here together ¶
1950'lerde Honeymooners diye bir sit-com vardi.
Вы помните... что в 50-е годы самым хитовым был комедийный телесериал "Медовые годочки", да?
Amerika'nin en cok izlenen sit-com'unun yildizi basitce soyle diyordu :
И ежу было ясно, что именно хотел сказать звезда популярнейшего сериала :
Becerdiğim oyuncu, sit-com'larımdan birisinde bir rol istiyordu.
Та актрисса, с которой я крутил роман хотела сниматься в некоторых из моих сериалов.
Benim tek endişem de sadece sit-com yapmış olmanız.
А меня волнует то, что вы писали только ситкомы.
Neden hayatımın içerisinden klasik sit-com senaryoları çıkarmaya çalışıyorsun?
Ты что сравниваешь мою жизнь с сценарием ситком?
Sit sıkı, gidiyoruz off!
Уселись? Отправляемся!
Ve biletleri ben ayarladığım için ikimiz yan yana oturabiliriz.
And I have arranged it so that you and I get to sit together.
Dışarı çıkabilmesi için yine bebeğe bakmayı öneririm. Tabii.
I could offer to baby-sit again, let her have the night out.
Otur hadi. 25 sayı öndeyiz, bitime de 1 dakika kaldı.
Oh, sit down. We're up by 25 with a minute to go.
- Diana'yı onu takip etmesi için yolla. - Derhal yapıyorum.
Have Diana sit on him.
Bak, ya bunu yapacaktık ya da adam hata yapana kadar elimiz kolumuz bağlı bekleyecektik.
Look, it was either that or we sit on our hands until this guy slipped up.
Böcek alarmları vardır. Muhtemelen her toplantıdan önce mekanı tarıyorlardır.
Probably wand the place before every sit-down.
Eski sit-com dizilerindeki abartılı kullanımı yüzünden geçmişimden bir bölüm yaşayacakmışım gibi geliyor.
Тот факт, то ее так часто используют в классических ситкомах всегда наводил меня на мысль, что у меня всплывёт эпизод из моего прошлого.
Cinayetlerden sonra evi yıktırmak istedi ama sit ilan edilince olmadı.
Он хотел, чтобы дом был уничтожен после тех убийств, но он был объявлен памятником архитектуры.
Araba kullanacaksın.
You sit in the car driving. What the...
Sakıncası yoksa oturabilir miyim?
Do you mind if I sit?
Glee kulübünün ilk üyelerinden biriyim ve Finn'le Puck üstümüze buzlu içecek dökerken, "Sit Down You're Rockin'the Boat" parçasını söyleyenlerdendim.
Я одна из первых членов Хора, и я пела "Сядь, ты раскачиваешь лодку", когда Финн и Пак все еще обливали нас слашем.
Ama dizimiz, "90ların sit-kom klişeleriyle Matt LeBlanc'ın imkânlarını zorladığı, gelecek vaat etmeyen bir dizi." mi?
Но и не "скучный пересказ стереотипов из ситкомов из 90-х, с бездарным Мэттом Лебланом, перебирающим свои затхлые шутки"?
Ms. Julian, sit! Bayan Julian, lütfen oturun!
Мисс Джулиан, сядьте!
Ne bekliyordun ki, oturup senin hasretini mi çekecektim?
What'd you expect, I'd sit around pining for you?
Ben buradayım... e-maillerime bakacağım...
I'll just sit here and do some e-mail.
Eğer özet toplantılarımızda oturacaksam böyle şeylere saplanıp kalamazlar.
If I'm gonna sit in on our rundown meetings, they can't get mired in these kind of detours.
Neden 17'sindeki oturma eyleminin yayılmasını istemiyorsunuz?
Why wouldn't you want to get the word out about the sit-in on the 17th?
Ben John, ve biz ona oturma eylemi demiyoruz.
I'm John, and we don't call it a sit-in.
Unutma sakın! Yastık, halı, köpük ya da gözenekli hiçbir şeye oturayım deme.
Remember, do not sit on cushions, carpets, anything foam, or porous.
Bana kabalık ettiğimi söylemiştin ve ve ceza için beni köşedeki tabureye oturtturmuştun.
You told me I was being rude and then you sent me to sit on a stool in the corner.