Yaslanıyorum Çeviri Portekizce
258 parallel translation
Kapının tokmağı dönüyor, silahımı çekiyorum... duvara yaslanıyorum ve şöyle diyorum :
Puxo da minha arma e digo : "Entre!"
Tamam, devam et, yaslanıyorum.
Muito bem, siga. Estou a confiar.
- Sanırım yaşlanıyorum.
- Estou a ficar velho, creio.
Yaşlanıyorum.
Estou a ficar muito velho.
- Gittikçe yaşlanıyorum.
A envelhecer.
Yaşlanıyorum galiba.
Devo estar a envelhecer.
Hiç bir şey. Korkarım yaşlanıyorum.
Estou a ficar velho, receio.
Sevgilim, gittikçe yaşlanıyorum. Altın rengin arasında gümüşler bugün yüzümde parıldıyor.
Querido, estou envelhecendo, fios de prata entre o ouro,
Yaşlanıyorum. Artık ben bile bunu anlayabiliyorum.
Estou envelhecida... até eu percebo isso agora.
Yaşlanıyorum.
Estou a ficar velho.
- Yaşlanıyorum.
- Estou a ficar velho.
Bir zamanlar "benim yaşamım bu" diye düşünürdüm ama artık bundan pek hoşlanmıyorum, belki de yaşlanıyor olduğum içindir.
Antes... acreditava que isso fosse o bom da vida... mas agora, que começo a envelhecer, já não me agrada.
Fakat, görüyorsun, yaşlanıyorum. 50'nin üzerinde bir günü kabul etmesem de.
Mas eu estou a envelhecer, apesar de não admitir ter mais de 50 anos.
Biliyorum, ben de yaşlanıyorum, Bayan Grimes.
Eu sei, eu também penso assim, S.ra Grimes.
Yaşlanıyorum Anna.
Estou a ficar velho, Anna.
Böyle olsun dedim, Çünkü yaşlanıyorum.
Digamos que é porque estou ficando velho e ouço ruídos à noite.
Ben yaşlanıyorum.
Vou pôr alguma idade nele.
Artık yaşlanıyorum.
Devo ter perdido o jeito.
Şişesi 59 sent. Yaşlanıyorum galiba.
Uma pechincha, 69 cêntimos.
Sanırım yaşlanıyorum.
Bem, devo estar a ficar velho.
Yaşlanıyorum, duyuyor musun?
Vou embora sozinha!
Yaşlanıyorum.
Nâo me interessa que venha comigo!
Belki de yaşlanıyorum.
Talvez esteja a ficar demasiado velho.
Yaşlanıyorum.
Envelhecer.
Yaşlanıyorum... ve bugün pusuya düşürüldüm.
Estou a ficar velho... e hoje caí numa cilada.
Yaşlanıyorum. Anlıyor musun?
'Tou a ficar velho, entendes?
Bu ülke yaşlanıyor, ben de onunla birlikte yaşlanıyorum.
Este país está a envelhecer e tenciono envelhecer com ele.
- Evet, ben de yaşlanıyorum.
- Eu próprio envelheço.
Ya yaşlanıyorum... ya da kalbim fenalaştı.
Dersu a ficar velho. Ou Dersu tem cabeça não trabalhar.
Yaşlanıyorum. Gürültüden rahatsız olmaya başladım artık.
Sou mais velho, mais sensível aos ruídos Y...
Yaşlanıyorum herhalde.
Certo!
- Turneler için çok yaşlanıyorum. Senin gibi olmak istiyorum.
Eu estou ficando velho para toda essa coisa... e uqero ser empresário igual você.
Tanrım, yaşlanıyorum.
Quanto tempo, Senhor.
Dans geçici bir şey. Artık yaşlanıyorum.
Isso vai durar pouco... e estou ficando mais velho, e...
Yaşlanıyorum Anne. İlerlemek zorundayım.
Estou a ficar mais velho e tenho de andar para a frente.
Açık ve daha iyi, her gün yaşlanıyorum.
Claramente e cada vez melhor a cada dia que envelheço.
Ben yaşlanıyorum.
Estou a ficar velho.
Bu iş için artık yaşlanıyorum.
Estou a ficar velho para isto.
Sanırım yaşlanıyorum.
Acho que estou a ficar velha.
Lou, ben kesin yaşlanıyorum.
Oh, Lou, devo estar a envelhecer.
- Sadece çok yaşlanıyorum.
- Estou a ficar tão velha.
Yaşlanıyorum ve bildiğim bazı şeyler var, bunları ölmeden önce birine anlatmak istediğimi fark ettim.
Estou a ficar velho, sabem, e há coisas que sei, coisas que vi, que gostava de partilhar com alguém, antes de morrer.
Yaşlanıyorum galiba.
Envelhecendo, creio eu.
Neredeyse 19 yaşıma geldim. Bu tür şeyler için çok yaşlanıyorum.
Talvez seja velho demais para isto.
Burada geçirdiğim her dakika biraz daha yaşlanıyorum.
Estou a envelhecer a ficar cada vez mais velho a cada minuto que estiver neste lugar.
Ve ben yaşlanıyorum.
E eu estava a ficar.
Genç dostum, yaşlanıyorum.
Meu amigo, estou a ficar velho.
Yaşlanıyorum.
Estou velho.
Artık yaşlanıyorum... yorgun bacaklarım sopadan tutmuyor!
Como estou velho. E, de meus membros exaustos, foi-me arrancada a honra.
- Yaşlanıyorum.hepsi bu
- Esta a ficar velho, só isso.
Her geçen saniye yaşlanıyorum ve sona daha da yaklaşıyorum.
A cada segundo, estou mais perto. Envelheço.