Obviously not translate Turkish
2,489 parallel translation
- Obviously not.
- Anlaşılan değilmiş..
Obviously not everyone in Red Flag agrees with you.
Kızıl Bayrak'taki herkes sizinle aynı fikirde olmadığı kesin.
Obviously not.
Tabii ki hayır.
Exactly my point,'cause I'm obviously not Beta.
Demek istediğim bu. Belli ki ben Beta değilim.
You're obviously not doing this out of the goodness of your heart, so what is it that you want?
Bunu iyi niyetinden yaptığını sanmıyorum, o yüzden asıl amacın nedir?
He's obviously not very bright.
Pek bir zeki değil galiba.
Obviously not his.
Onun olmadığı kesin.
You're obviously not a zealot.
Bağnaz olmadığın ortada.
She's obviously not from here.
Kesinlikle buralı değil.
The coast is obviously not clear.
Yolum elbette açık değilmiş.
I'm obviously not a man.
Erkek değilmişiz.
You're just jealous you're obviously not in a band.
Ne anlarsın ki sen? Herhangi bir grupta olmadığın için kıskandığın ne kadar da belli.
They're obviously not coming fast enough, so maybe you should call them again!
Yeterince hızlı olmadıkları açıkça belli o yüzden belki bir kez daha aramalısınız!
He's obviously not gonna change his statement if you just ask him really politely.
- Eğer ona gerçekten kibarca sorduysanız elbette ifadesini değiştirmeyecektir.
Cute and cuddly's obviously not your thing.
Şirin görünmek size göre değil.
I'm obviously not the only person in this conversation who knows about her ties to a piece of property just on the outside of Canada.
Bu konuşmada Mimi'nin Kanada sınırındaki bir mülkle olan ilgisini bilen tek kişi değilim.
- Obviously not!
- Belli, zaten!
Captain, you're obviously not seeing what we're seeing here.
Kaptan belli ki bizim burada gördüğümüz şeyi görmüyorsunuz.
He's obviously not doing so badly then.
O kadar kötü değil o halde.
Because it's obviously not a sideline, you do a fine job.
Çünkü az buz bir iş yapmıyorsunuz, iyi iş çıkartıyorsunuz.
Obviously not.
Bin arabaya.
You're obviously not handy.
Belli ki pratik değilsin.
You're obviously not him.
Belli ki sen de değilsin.
Whatever test will prove that it wasn't echovirus... Virus, virus... And he's not cured, obviously.
Hastada tedavi edilmemiş ekovirüs enfeksiyonu bulunduğunu kanıtlayacak ne test varsa.
It's not much to look at, and it's obviously in some real disrepair.
Bakmak için çok şeyi yok ve elbette biraz gerçek bakım gerek.
Well, obviously, I'm not thrilled.
Açıkçası çok etkilenmedim.
Obviously, uh, I'm not gonna make the reunion.
Üsse yeni döndüm. Mezunlar toplantısına gelemiyorum.
I mean, obviously, I'm-I'm not a father.
Yani, açıkça öyle. Ben bir baba değilim sonuçta.
The quality of this footage is obviously poor and I'm not expecting this to convince you.
Çekimler çok kötü olduğundan bunların sizi inandırmasını beklemiyorum.
Obviously you're not worried about fingerprints, which means you're not in the system.
Yani parmak izi bırakmaktan çekinmiyorsunuz. Demek ki, sisteme kayıtlı değilsiniz.
I mean, not actually... fancy... obviously.
Yani tam olarak arzulamak değil... Açıkça belli zaten.
Obviously, it's not much.
Tabi ki, çok bir şey yok.
Not now, obviously.
Hemen değil, tabii ki.
Obviously you're not missing.
Kaybolmadığınız belli.
And I mean, obviously, having a rockin'bod and being interesting would be the best combo, but if you're not, are you just out of the game?
Yani, tabi ki, taş gibi vucut ve ilginç olmak güzel bir ikili olur, ama değilsen, oyunun dışında mı kalıyorsun?
Nothing, cos I'm not shagging him. Yeah, obviously.
Hiç bir şey, çünkü onunla sevişmiyorum.
So she's not going to die, which is obviously good news for her, and I'm going to end up giving some kid I've never even met £ 30 a month till she's eighteen, so four grand down plus the £ 300 I spent on a bit of beef.
Ölmeyecek, bu onun için güzel bir haber tabii ki. Bense hayatımda tanışmadığım bir çocuğa 18 yaşına kadar her ay 30 pound vereceğim dört bin buradan gider, 300 pound da bir tabak ete vermiştim.
Obviously, you're not fans.
Açıkca, Siz hayranı değilsiniz.
Obviously, someone, home, did not work.
Sizin taraftan birileri işine yapamamış gibi.
Not many, obviously, because it's past its date.
Anlaşılan pek kimse almıyor çünkü son kullanma tarihi geçmiş.
Obviously, you do not mean... some girls....
Belli ki sen hoşlanmıyorsun. Bazı kızlar dedim.
Obviously that's not the case, so I think we're done here.
Belli ki öyle bir şey yok. Sanırım işimiz bitti.
Obviously it's not what he said.
Öyle demediği belli
She's not the governess, but she's obviously his mistress.
O mürebbiye değil, ama belli ki onun metresi.
Obviously he's not a player.
Belli ki bir oyuncu değil.
The rock obviously did not read our warning.
Düşen taşın uyarıyı okumadığı çok belli.
Obviously, it was not planned.
Belli ki planda olan bir şey değildi.
Now I even have a job... lt may not be in the top 10 but I get time off for my photography and obviously my favourite model... you know.
Artık bir işim de var... En iyi 10 şirketten biri değil ama fotoğraf çekmek için vaktim oluyor. ve tabi ki en sevdiğim modelle.
She obviously knows he's married, so that's not why he doesn't wear it.
Evli olduğunu kesin biliyor...,... ve o yüzden yüzüğü takmıyor.
I'M NOT FROM EL SALVADOR OBVIOUSLY.
Gördüğünüz gibi El Salvador'dan falan değilim.
It's not ideal, obviously.
Bu gerçekten mükemmel değil.
nothing 25771
not allowed 48
note 183
noth 18
not yet 7691
notebook 23
notes 105
notice 40
not really 5709
not at all 5606
not allowed 48
note 183
noth 18
not yet 7691
notebook 23
notes 105
notice 40
not really 5709
not at all 5606
notorious 29
nottingham 42
noticed 24
nothin 482
notch 62
noted 237
nothing to see here 87
nothing else matters 82
not me 3274
nothing to hide 21
nottingham 42
noticed 24
nothin 482
notch 62
noted 237
nothing to see here 87
nothing else matters 82
not me 3274
nothing to hide 21
nothing much 304
not anymore 2246
nothing more 611
not my type 47
not tonight 725
nothing at all 597
nothing happened 754
nothing yet 509
not now 3813
nothing changes 92
not anymore 2246
nothing more 611
not my type 47
not tonight 725
nothing at all 597
nothing happened 754
nothing yet 509
not now 3813
nothing changes 92