The way translate Turkish
189,060 parallel translation
Well, is there a new shipment on the way?
- Yolda başka bir nakliyat var mı?
His report is on the way.
Raporunu tamamlamak üzere.
He was in on it, and so were you, by the way.
O da işin içinde. Sen de öylesin bu arada.
Oh, the way that I came to you about Amy?
Benim Amy için sana gelmem gibi mi?
It takes you through the stages of dating, all the way through rape and domestic violence.
İlişkinin çeşitli aşamalarından başlayıp tecavüzle ev içi şiddete kadar bilgi veriyor.
Okay, I'll go once, but I'm gonna have to cry all the way there, and I'm gonna need a Dairy Queen peanut buster parfait on the way back.
"Tamam, bir kez giderim ama gidene kadar hep ağlarım ve geri dönüşte de Dairy Queen'den alınmış fıstık parçacıklı parfe isterim."
And... my husband pulled up his, uh, pajama pants, all the way up to his little beard.
Ve... Kocam, pijama donunu minik sakalına kadar çekti.
By the way, have you seen him?
Bu arada onu gördün mü?
Passed her on the way out. Turned the cameras on.
Onu geçirdin, kameraları açtın.
Now take one, pass it all the way down.
Bir tane alın ve yandakine verin.
We couldn't figure out if you were, like, a TA or why you were giving us assignments, but we all agreed we didn't like the way that you were speaking to Professor Bighetti.
Öğretim görevlisi misiniz, neden bize ödev veriyorsunuz anlamadık ama Profesör Bighetti'yle konuşma tarzınızı beğenmediğimiz konusunda ortaklaştık.
It's just a stealth rollout doesn't sound like the way to go to me.
Gizlice yayılmak bana pek de mantıklı gelmiyor açıkçası.
Well, I mean, you did come all the way here, so why don't you follow me? Okay.
Anlıyorum.
The CTO is on the way in.
CTO'muz da yolda.
You know, I flew all the way here, to Tibet, on my own dime.
Bak ordan buraya taa Tibet'e kendi paramla geldim.
Jackson Hole is definitively out of the way.
Jackson Hole rotamızın tamamen dışında.
I'm Sy, by the way.
Ben Sy, bu arada.
Get out of the way!
Yolu açın!
That's the way things are done.
İşin usulü bu.
Okay, Donna, who was in a terrible mood, by the way, she's going through a divorce.
Tamam, Donna'nın ruh hali berbattı. Boşanma sürecinde.
You are super in the way.
Yoluma çıkıyorsun. Cidden yoluma çıkıyorsun.
It seems irrelevant and depressing, given the way things turned out.
Olayın sonucuna bakarsak bence alakasız ve iç karartıcı bir oyun.
By the way, you may have heard of my dad, John Larkin.
Babam John Larkin'i duymuş olabilirsin.
You don't feel anymore, Julia, not the way a human does.
artık bir insanın yaptığı gibi hissetmiyorsun, Julia.
By the way, you chose wrong.
Bu arada yanlış tercih yapmışsın.
And now I have something on someone else- - an unrelated case- - but the department wants me to use it as a way to get back at them.
Şimdi de, benim başka birine karşı alakasız bir davayla ilgili bir kozum var ama teşkilât, onlara misilleme olsun diye bunu kullanmamı istiyor.
One of the things they say... is who you are as a kid... you don't have to stay that way.
Dedikleri şeylerden biri de şu, çocukken olduğun hâl...
Ninety-nine percent of the time, he does get his way.
Yüzde doksan dokuz yine kendi istediği oluyor.
The plan all along was to go way outside the Rezidentura and see if we get something.
Başından beri planımız Mesken'den olabildiğince uzaklaşıp bir şeyler bulup bulamayacağımızdı.
Flynn's the only thing standing in their way.
Onların yolunda duran tek kişi Flynn.
That way, the next time you let somebody down like I'm letting you guys down right now, there are not nearly enough punch lines per second.
Böylece, hayal kırıklığına uğrattığımda, yani şu an size yaptığım gibi, yeterince can alıcı şaka olmaz.
You know, these dogs you have, they don't know the difference between good and bad the same way people don't know the difference between good and bad.
" Bilirsin, bu senin köpeklerde iyiyle kötüyü ayıracak muhakeme yok, tıpkı insanlarda da olmadığı gibi.
Since when is it grandiose psychosis to claim that in any way you're involved in the entertainment industry?
Eğlence sektörüyle bağlantılı olduğunu söylemek ne zamandan beri megalomani olarak görülüyor?
I've been on roofs since I was 14 and discovered it was the best way to see into Ethel Burkin's bedroom.
14 yaşındayken, Ethel Burkin'in odasını görebilmenin en iyi yolunun bu olduğunu keşfettiğimden beri çatılarda gezerim.
They hear "cancer," they run the other way.
Kanser lafını duyunca dönüp koşuyorlar.
But in a way, they've stayed exactly the same.
Ancak bir bakımdan aynı kaldı da diyebiliriz.
I mean, that's the only way that a good-looking guy like me could get in a room with Gavin Belson, is by being a blood boy!
Benim gibi yakışıklı birinin Gavin Belson'la aynı odada bulunmasının tek sebebi kan oğlanı olmasındandır.
Fuck you right in your little asshole, and not in the beautiful way, like Grandpa and Pedro.
Hem de o küçük kıçından yap bunu. Dedem ve Pedro'nun yaptığı gibi güzel yoldan da olmasın.
Uh, the reason I ask is because the air is breathable up here, but it is way too dry, so it really fucks up your nasal membrane.
Bunu sorma sebebim burada havanın solunabilir olmasına karşın, çok kuru olması. Yani harbiden burnunun içini sikip atar.
Engineering crew, please make your way to the shuttle for commencement of deconstruction.
Mühendislik ekibi, yıkıma başlamak için lütfen mekiğe gidiniz.
Get out of the way!
- Yolu açın!
The only way to save them from their sins was to give them a good death.
Onları günahlarından kurtarmanın en iyi yolu onlara iyi bir ölüm vermekti.
It turned out the kid witnessed his mom's murder and killed four other women the same way.
Çocuğun annesinin öldürülüşüne şahit olduktan sonra..... öbür kadınları aynı yolla öldürdüğü anlaşıldı.
The only way to tackle it...
Bununla baş etmenin tek yolu...
We need a way to refocus the trial on what a bad guy he is.
Duruşmayı yeniden onun ne kadar kötü bir.. ... adam olduğuna çekmemiz gerekiyor.
I've got to find a way to turn the tables on her.
İşleri onun lehine döndürmenin bir yolunu bulmalıyım.
Some people think that's me being aloof, but it's the only way I can make it through the day.
Bazı insanlar beni donuk bulabilir ama günü atlatabilmemin tek yolu bu!
All right, the only way to have something struck from the record is if it was obtained illegally.
Kayda geçmiş br şeyi ele geçirmenin tek yolu ona yasal olarak erişim sağlamaktır.
Carol Anne must have taken the baby pictures during the jury visit. There's just no way to prove it.
Carol Anne jüri ziyareti sırasında..... bebeklik resimlerini almış olmalı.
And while the prosecution has painted him as cold and detached, that's just his way of coping with unbearable pain.
Ve karşı taraf onu soğuk ve mesafeli olarak tasvir ederken..... sadece katlanılması zor acıyla böyle başa çıktığını görmediler.
You can't just take the easy way out.
Kolay yolu seçemezsin.
the way i see it 340
the way you talk 19
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way i heard it 23
wayne 745
ways 66
the way you talk 19
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way i heard it 23
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way too long 22
way better 36
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way too long 22
way better 36
way down 31
way trip 38
way mirror 27
way back 82
way out 21
wayward pines 19
way tie 16
way i see it 33
way street 165
way trip 38
way mirror 27
way back 82
way out 21
wayward pines 19
way tie 16
way i see it 33
way street 165