You know that traducir turco
160,538 traducción paralela
The Soviets don't play by the rules. You know that.
Sovyetler kurallara göre oynamıyor ama bunu sen de biliyorsun.
You know that, right?
Bundan haberin var, değil mi?
I hope you know that.
Bunu biliyorsundur umarım.
I know I haven't handled things, um, perfectly, but... you're a really terrific woman, and I-I really like you, and I know you know that... and I-I just didn't want to get off onto the wrong foot
İlişkimizi pek iyi değerlendiremediğimi biliyorum ama sen gerçekten harika bir kadınsın. Senden gerçekten çok hoşlanıyorum, bunu bildiğini de biliyorum. Ben sadece ilk tanıştığımızda her şeye yanlış başlayalım istememiştim.
Well, something was true about it. - Well- - - You know that.
- Doğru yanları vardı, biliyorsun.
Yeah, how did... how did you know that?
Evet, bunu nereden bildin?
Did you know that on Netflix, it is possible to run out of genocide documentaries?
Biliyor muydunuz, Netflix'teki soykırım belgesellerinin bir sonu varmış.
But if you know me at all, you know that I am sleepy and I cannot remember what you just told me.
Ama beni tanıyorsanız miskin olduğumu bilirsiniz, hatırlayamıyorum bana az önce ne dediğini.
But, um... anyways, I just, I wanted to let you know that this is totally confidential, "and I would never tell anyone."
Ama... neyse, bunun gizli olduğunu ve kimseye anlatmayacağımı size söylemek istedim. "
Do you know that you are so... pretty?
Biliyor musun, sen çok güzelsin.
Really? You're a mean person, Richard. Do you know that?
Sen kaba bir insansın Richard.
Jesus! You're a fucking sadist, you know that?
Tanrım, sadist herifin tekisin, biliyorsun değil mi?
♪ No dimes spent, you know that's right ♪
[20 : 48] PitchBook : Kısacası Facebook'un şirket versiyonu diyebiliriz.
Do you know that Gavin made me go full veg?
Gavin'in beni vegan beslediğini biliyor muydun?
You know, that was the only time I ever...
O tek seferdi zaten...
You know, traces of red wine were found in King Tutankhamen's tomb, if you can believe that.
Firavun Tutankamon'un mezarı'nda kırmızı şarap izlerine rastlandı, inanabilirsen.
Do you know something about this that I don't?
Benim bilmediğim bir şey mi biliyorsun acaba?
Hey, you know, Paige hasn't been around that much lately, either.
Son zamanlarda Paige de pek uğramıyor.
You know, there ain't many places that can hide all four of us.
Dördümüzü birden saklayabilecek pek yer yoktur.
- That's you. - I know. I know.
- Biliyorum yahu, biliyorum!
I know how you feel about squeezing Burov, but it might take years for us to get somebody like that inside the KGB again.
Burov'u konuşturma konusunda nasıl hissettiğini biliyorum ama KGB'nin içinde tekrar onun gibi birini elde etmemiz yıllarımızı alabilir.
I know I shouldn't have, you don't have to say that.
Söylemenize gerek yok, okumamam gerektiğini biliyorum.
You know him, he's... got that personality.
Onun öyle bir kişiliği var işte.
But, you know, I-I know a lot of kids who have gone through that sort of thing.
Ama böyle şeyler yaşayan birçok çocuk gördüm.
Look, what he wrote about you, Paige... you know, I-I still go to these EST meetings sometimes... and they make you think about the hard stuff in life... things that you've asked.
Paige, seninle ilgili yazdıkları... Ara ara hâlâ şu EST toplantılarına gidiyorum orada hayattaki zor şeyleri düşünmeye zorluyorlar seni. Senin sorduğun şeyleri.
That you know he'll want. More or less.
- İsteyeceğini bildiğiniz bir fırsat.
I just want you to know that there is nothing to worry about from me.
Benimle ilgili endişe etmenize gerek olmadığını söylemek istedim.
I-I come today because I want you to know that.
Buraya bunu bilmenizi istediğim için geldim.
But with the situation here, and everything... most of which you know about, and, really, everything that goes along with it... um, it's not much better either...
Ama buradaki durumlar ve büyük bir kısmından haberdar olduğun her şey ve onların getirdiği her şey pek de iyi değil yani.
You know that.
Bunu biliyorsun.
- Wait, you didn't know that?
- Bunu bilmiyor muydun?
- I know you didn't mean for that guy to get hurt. - I just...
- Ben sadece...
Look, I know exactly who you are, and I know you know exactly who I am, and it's probably a huge mistake coming over here, but I thought that maybe even you wouldn't hurt your own daughter.
Bak tam olarak kim olduğunu biliyorum, ve benim kim olduğumu da çok iyi biliyorum, ve büyük ihtimalle buraya gelmek de büyük bir hata ama belki sen bile kendi kızına zarar vermezsin diye düşündüm.
And I just wanted to tell you face to face... that I know.
Bunu yüz yüze söylemek istedim... bildiğimi yani.
I was hoping maybe, you know, he could rest in peace with the flute on top of his chest or something like that.
Umuyordum ki bilirsiniz, O göğsünün üstünde bu flütle... huzur içinde yatsın diye düşündüm.
You guys know that.
Siz bunu biliyorsunuz.
It was always over 100 % my fault, uh, that it didn't work out,'cause you know how it is.
Yürümemesi her zaman tamamıyla benim suçumdu çünkü nasıldır, bilirsiniz.
If you want a conversation starter, you know, and you say, okay, I wanna wear a big short that's gonna make people ask questions, but then also acknowledge my limitations as a personality, so that, when you abruptly walk away,
Sohbet açmak istiyorsanız şöyle düşünebilirsiniz mesela, "Şimdi, büyük bir şort giyeyim, insanlar soru sorsun ama benim kişisel bağlamdaki limitlerimi de görsünler." UTANGAÇ
The war was over, but... you know, at that same moment the atomic bomb was being dropped on Hiroshima and Nagasaki, where millions died.
Savaş bitmişti fakat... ama aynı zamanda Hiroşima ve Nagazaki'ye milyonlarca insanı öldüren atom bombaları atılıyordu.
But the disgust in that man's voice, uh, you know, like, God, is it my civic duty?
Ama o adamın sesinde iğrenme vardı. Yani bu benim vatandaşlık görevim mi?
That dollar might go towards a packet of graham crackers that, you know, they wouldn't have had.
O dolar sayesinde belki de bir paket kraker alınır, o dolar olmasa alınamazdı.
You know, use the ingredients that he mentions. Measure stuff.
Söylediği malzemeleri söylediği ölçülerde kullanmanı yani.
We own 10 % of that, you know.
Yüzde 10 hissesi bizde.
But kairos is... is the experience, you know, time that speeds up and slows down, expands and collapses.
Ama Kairos... tecrübedir, yani hızlanan ve yavaşlayan zaman genişler ve kırılır. - Hiç yaşadın mı?
'Cause you know how I feel about that, right?
Bunun hakkında ne düşündüğümü biliyorsun.
I know how much you hate him, which is exactly why I told Gavin if we were gonna do this thing, that you guys wouldn't be coming with.
Ondan ne kadar nefret ettiğinizi biliyorum. O yüzden Gavin'e, bu işe kalkışacaksak sizin gelemeyeceğinizi söyledim.
Yeah, but you probably thought that I was just, you know, some dumb jock.
Evet, sen büyük ihtimalle beni aptal bir sporcu zannediyordun.
And then Sunday... you know, Sundays are just for me, you guys know that.
Pazar günlerini de kendime ayırırım biliyorsunuz.
Because you'll never know what was on there... and that will slowly drive you down a dark path and torment you, so that every fiber...
Çünkü hiçbir zaman orada ne olduğunu bilemeyeceksin. Bu da seni karanlık bir yola sürükleyecek ve içten içe tükeneceksin. Yani...
You know, Jian-Yang, the silence in the car gave me some time to think about the fact that our differences... Jesus!
Biliyor musun Jian-Yang, arabadaki sessizlik bana aramızdaki farklılıklar hakkında düşünme fırsatı verdi...
Yeah, but you didn't know that when you sent him the e-mail, did you?
Evet ama mail attığında bundan haberin yoktu, değil mi?
you know that i love you 32
you know that's right 25
you know that for a fact 18
you know that too 16
you know that guy 45
you know that's true 17
you know that one 24
you know that better than anyone 24
you know that song 22
you know that's not true 101
you know that's right 25
you know that for a fact 18
you know that too 16
you know that guy 45
you know that's true 17
you know that one 24
you know that better than anyone 24
you know that song 22
you know that's not true 101
you know that as well as i do 22
you know that there are 18
you know that's not what i meant 16
you know 156049
you know what 23733
you know the drill 277
you know what i'm saying 653
you know what i mean 2419
you know it 920
you know me too well 26
you know that there are 18
you know that's not what i meant 16
you know 156049
you know what 23733
you know the drill 277
you know what i'm saying 653
you know what i mean 2419
you know it 920
you know me too well 26