A clock traducir turco
2,568 traducción paralela
We're on a clock.
Zamanımız doluyor.
I mean, he's owned a clock shop for like 20 years.
Adam yirmi senedir saatçilik yapıyor.
We're on a bit of a clock.
Zamanımız biraz kısıtlı.
MAN I don't punch a clock!
Ek mesai diye birşey yok.
It's got a clock-looking thing, okay?
Saate benzer bir şeyi var.
'Cause this pot's not a pot, and the pen's not a pen, and the clock's not a clock, and the arm is not an arm.
Çünkü bu saksı aslında bir saksı değil, kalem de kalem değil, ve saat aslında saat değil, kol da aslında kol değil.
I mean, what the hell are you doing in a clock shop?
Demek istediğim, bir saatçi dükkanında ne işin var?
Proust said, "Trying to understand desire by watching a nude woman" "is like a child taking apart a clock to understand time."
Proust : "Çıplak bir kadını izlerken duyulan arzuyu anlamaya çalışmak bir çocuğun zamanı anlamak için saati parçalamasına benzer." der.
He had knocked over a clock. And he was... He was struggling to breathe.
Bir çalar saati devirmişti ve o o nefes almakta güçlük çekiyordu.
How about having the tiniest shred of being able to read a clock?
Onlar saate bakma kabiliyetine zerre kadar sahip midir peki?
Now, something drastic must be done or he's going to slip down through the cracks right up into a clock tower with a sniper rifle.
Bir an önce bunun önüne geçilmesi lazım yoksa aklını kaybedecek ve elinde tüfekle saat kulesinin tepesine çıkacak.
But the most astonishing thing about the town was... an old belfry, that had a clock tower with seven faces.
Ama buranın çoğu rahat görünen bir kasaba
Until then, we'll put a clock on it.
Bulana kadar da çalar saat kullanırız.
I then folded a towel under your head as a pillow, set your oven clock to the correct time because it was driving me crazy and I left.
Sonrasında ben havluyu katlayıp başının altına koydum fırın saatini doğru zamana göre ayarladım çünkü çok sinirimi bozuyordu ve çıktım.
I'm sorry I'm four hours late, but my alarm clock didn't go off because it died in a cockfight last night.
Üzgünüm dört saat geciktim. Ama alarmlı saatim geçen gece bir horoz dövüşünde öldüğü için çalmadı.
Oh! ♪ "R" to the "o" to the n-n-n ♪ ♪ I say Swanson's got swagger the size of a Big Ben clock ♪
Dedim ki Ron çok havalı, Big Ben gibi koca kafalı bir insan.
The last time anyone saw him alive, there was over a century on that clock.
Son kez görüldüğünde, saatinde yüzyıldan fazla zamanı varmış.
A million years just went off the clock in New Greenwich.
New Greenwich'teki saatten bir milyon yıl eksildi.
I gotta go. I just remembered I have a 10 : 00 o'clock photo shoot.
Gitmeliyim. 10.00'da fotoğraf çekimim olduğunu hatırladım.
Anyone who's used a cell phone near an alarm clock... knows even minor interference disrupts radio signals.
Alarmlı bir saatin yakınlarda cep telefonu kullanmış olan herkesin bilebileceği gibi en ufak bir parazit radyo sinyallerini aksatır.
Did you clock his face when I said "6 grand a week"?
Haftada 6 bin dediğim sırada yüzünün aldığı hali gördün mü?
Since when does a superintendent wear a vest off the clock?
Ne zamandan beri bir Baş komiser fazla mesaide yelek giyiyor?
♪ I'm so solid that you can't see through me ♪ We rock the stage like a playoff game ♪ Don't have to say it, you know my name
â ™ ª We rock the stage like a playoff game â ™ ª Don't have to say it, you know my name â ™ ª Three-point shot, no time on the clock â ™ ª And the crowd goes wild, are you ready or not
♪ dream, send me a sign ♪ ♪ turn back the clock ♪ ♪ give me some time ♪
Dizinin bitme ihtimaline karşın bugüne kadar bana dizinin altyazısını çevirmede yardım eden dostum Ulquiorra 4'a diocletian'a, Alper Berik'e Kilit Adam'a çok teşekkür ediyorum.
OK, don't forget you have a 12 o'clock with Randy and Gary.
Saat 12 : 00'de Randy ve Gary gelecek, unutma.
Wait a second... I arrived there that night... I think it was between 8 and 10 o'clock.
Bir saniye... O gece oraya vardım... Sanırım 8 ila 10 arasıydı.
The zombies in Left 4 Dead clock a respectable 40. - You gotta lead them.
En azından Left 4 Dead'deki zombiler adam gibi saldırıyor, uğraştırıyorlar.
Did you tell your partner to take some time, few nights ago... spend a couple hours with his girl, off the clock?
Birkaç gece önce kız arkadaşınla takılman için sana izin verdi mi?
So we're gonna meet at six o'clock to settle on a number.
Belirli bir miktar konusunda anlaşmak için saat 6 gibi görüşeceğiz.
A reminder ; this is a time trial, they go at 10 second intervals, so they're racing the clock just as much as each other
Hatırlatalım zamana karşı yarış olucak sürücüler 10 sn arayla çıkacaklar Buda birbirlerinden çok zamana karşı yarışacaklar demek oluyor
Look, we can sit here and punch the clock for months, but it gets a little boring, don't you think?
Burada oturup aylarca zamanı doldurabiliriz ama biraz sıkıcı olmaz mı?
When I was a kid, my mother was working a case round the clock.
Ben çocukken, annem bir dava üzerinde gece gündüz çalışıyordu.
The gravity gun sped up his clock a little.
Yerçekimi silahı, onun zamanını biraz hızlı akıttı.
- A little, tiny clock is popping up in the back of your head.
Kafanızda küçücük bir saat oluşuveriyor.
We blame the economy, and so far everyone believes us. But it's been a long time, dad, - since you've cleaned anyone's clock.
Ekonomiyi suçluyoruz ve şu ana kadar herkes bize inanıyor ama en son birini bozguna uğratmanın üzerinden çok zaman geçti.
What's our clock? I can't give you a precise time on that, but to be safe, no less than seven hours.
sana veremem, Bu konuda kesin bir süre ama, güvenli olması için en az yedi saat.
Colonel, we've come across a piece of equipment that could significantly increase our weapons capability, but we're up against the clock.
Albay, silah kapasitemizi önemli miktarda artırabilecek bir donanım biriminin tam karşısındayız. Ama zamanımız azalıyor.
You seem like a very nice person, And when we're off the clock, I'm more than happy to talk to you
Çok hoş bir insana benziyorsun mesaimiz bittiğinde seninle konuşmaktan çok daha mutlu olurum.
I was thinking of something a little more off the clock, like, say, dinner.
Daha çok mesai saatleri dışı bir şey düşünmüştüm akşam yemeği falan gibi.
Oh... and if someone could think of a cover story for the six o'clock news.
Birileri saat 6 haberleri için uygun bir kılıf bulabilir mi?
Oh, you have a six o'clock with Ms Greenacre.
Oh, Ms Greenacre ile saat 6da toplantiniz var.
The Earth is a much warmer place and in summer, round-the-clock sunlight supercharges the forest vegetation.
Dünya daha ılıman bir yer ve yazın, 24 saatlik gün ışığı orman örtüsünü güçlendiriyor.
We get him a top lawyer and bribe the guards to protect him round the clock.
Ona iyi bir avukat veririz ve gece gündüz onu korumaları için gardiyanlara rüşvet veririz.
You're like a cuckoo clock.
Aynı bir guguk saat gibisiniz.
I clock this old broad staring at Katie's ass like it's a Christmas ham.
Sonra bir baktım bu yaşlı karı, Katie'nin kıçını kesiyor.
you got a bogey game at 1 : 00 o'clock.
Bu adamda kim?
This is a striking clock.
Bu bir çalar saat.
Like a wish blown... across a dandelion clock.
Dilediğin dileğin gerçekleşmesi gibi bir şey.
You got up at noon and then took a two o'clock nap!
Öğlen kalkıyorsun ve saat ikide de kestiriyorsun!
If a player is not present, you have to, as the arbiter, press his clock.
Eğer oyuncu vaktinde gelmezse... maçın hakemi onun yerine, süreyi başlatır.
The arrival of this cheap and easy energy which is equivalent, by the way, to billions of slaves working around the clock changed the world in such a radical way over the last century and the population has gone up 10 times.
Bu ucuz ve kolay enerjiye ulaşım fikrinin ortaya çıkışı ki bu durum aslında milyarlarca kölenin 24 saat çalışması anlamına gelir geçtiğimiz yüzyılda dünyayı köklü bir şekilde değiştirdi ve nüfus 10 kat arttı.
clock 48
clockwise 31
clock is ticking 29
clock ticking 27
clock's ticking 78
clock care 16
clock chimes 19
a clown 42
a cloud 16
clockwise 31
clock is ticking 29
clock ticking 27
clock's ticking 78
clock care 16
clock chimes 19
a clown 42
a cloud 16