A game traducir turco
20,708 traducción paralela
This isn't a game, Nyssa.
Burada oyun oynamıyoruz, Nyssa.
Yeah, it's pretty much a game changer.
Evet, tüm durumu değiştirebilecek bir şey bu.
No, I took it in the shower'cause I didn't know you could pause a game. Here, Chris.
Hayır, oyunu duraksatabildiğimizi bilmediğimden telefonu duşa soktum.
I got to go tell him "This isn't a game, man."
Yukarı çıkıp ona "Bu bir oyun değil oğlum," demeliyim.
Listen, big shot, this isn't a game.
Dinle, bay önemli. Bu bir oyun değil.
You mean you'd be willing to risk such an expensive acquisition on a game of chance?
Böyle pahalı bir şeyi şans oyunu oynayarak riske atmak mı istiyorsun?
It's not a game.
- Bu oyun değil ki.
Is there a game happening in this hotel?
Bu otelde bir oyun mu var?
Look, man, if there's a game going on...
Bak dostum, eğer bir oyun varsa...
This is not a game.
Oyun değil bu.
- Let's play a game then.
- Bir oyun oynayalım o zaman.
- There's a game tomorrow?
- Yarın maç mı var?
It's a game.
Oyun bu.
- If it's a game, call him.
- Oyun madem, ara onu.
- Call me if there's a game.
- Maç yaparsanız haber verirsiniz.
It was almost like watching a game show where you already know that the contestant's won a million dollars, but they don't know yet.
Yarışma programı izlemek gibiydi neredeyse. Yarışmacının milyon dolarlar kazandığını senin bildiğin ama onun bilmediği türden.
No, Lucien is playing a game here.
Hayır, lucien burada bir oyun oynuyor.
[Australian accent] Who's up for a game of accents, huh?
Kimler aksan oyunu için hazır?
- It's not a game.
- Bu bir oyun değil.
Aww, it's just a game.
Sadece bir oyun.
You know it's just a game, right?
- Oyun olduğunu biliyorsun, değil mi?
I'm playing a really cool new video game.
Çok güzel yeni bir oyunu oynuyorum.
This is a real game changer!
Hayatın akışını değiştiren bir şey resmen.
How about you and me... We play us a little game?
Peki ya küçük bir oyun oynamaya ne dersin?
If this is anything like a video game, flying a space ship.
Eğer bu oyuna benziyorsa, uzay gemisini uçuracağım.
This is game-changing stuff... kick-starting mankind into a new gear.
Bu oyunun kurallarını değiştirecek bir şey. İnsanlığa yeni bir ivme kazandıracak.
It was a softball game and I was walking down the stairs, and I had Stanley and a bunch of, you know, snacks and water bottles, and I just missed a step and I end up cracking my knee on the stairs and...
Ve ı, Stanley ve bir grup vardı Eğer, aperatifler ve su şişeleri, biliyorum Ve sadece ı bir adım kaçırdı.
Your team was bossing the game, you went and gave away a penalty!
Takımın oyunu kazanıyordu. Sen gittin penaltı verdin!
[ Nick Waterhouse's "This is a Game" plays ] What seems to be the trouble, sir?
Sorun ne efendim?
♪ Oh, this is a game ♪ Next up?
Sıradaki?
I think Christopher is just a pawn in this game.
Bence Christopher bu oyunda sadece bir piyon.
We convince him there's an underground, high-stakes game here in the hotel, tell him there's a steep buy-in, then take his money.
Onu otelin altında yüksek bahisli bir oyun olduğuna ikna ederiz bir oyuna parasını yatırmasını söyleriz ve parasını biz alırız.
Ohh. You, ma'am, host a damn fine card game. Hmm.
Siz, hanımefendi, çok sağlam bir kart oyununa ev sahipliği yaptınız.
Such a key game... wasted like this!
Bu kadar kilit bir maç bu şekilde harcansın!
How can you possibly play such a crucial game this way?
Bu kadar önemli maçta nasıl böyle oynarsınız?
Hope there's a spot on that game that says "Return to the Waverider,"
Umarım oyununuzda "Dalgagüdücü'ye geri dönün" diyen bir kısım vardır zira olmak üzere olan o.
At 2 : 00 p.m. we'll Check out a basketball game.
Öğleden sonra 2'de basketbol maçı izlemeye gidiyoruz.
A lot of care and effort over what amounts to a pretty shitty game.
Boktan bir oyuna özen gösterip çaba sarf ediyorlar.
I liked this game, it was a bit like the story ofthe serial killer,
Oyunu sevdim, ama biraz şu seri katil hikâyesine döndü.
That's a lot coming from the dirtiest player in the game.
Bu oyunun en pis oyuncusundan duyunca tuhaf oluyor.
I know all of this, it's just a big game to you people, but this job, my son, that is my life.
Her şeyi biliyorum. Bu sizin için büyük bir oyun ama bu iş, oğlum benim hayatım.
Me and the ladies, we needed a new drinking game.
- Ben ve bayanların yeni bir içki oyununa ihtiyacımız vardı.
You're playing a very dangerous game, Eldritch.
Çok tehlikeli bir oyun oynuyorsun Eldritch.
It's a dangerous game.
Tehlikeli bir oyun.
I once held the splits for the entire length of an extra inning baseball game in spite of excruciating pain... and a severe severing of my adductor longus muscle that eventually required four hours of surgery and added two and a half inches to my left leg, forcing me to retire.
Bir keresinde... BACAK BÖYLE AÇILIR... bütün bir devre boyunca canım çok yanmasına rağmen bacaklarımı 180 derece açarak ciddi bir kas zedelenmesine sebep oldum ve sonunda dört saatlik ameliyatla sol bacağıma yedi buçuk santim eklendi ve emekli olmak zorunda kaldım.
Took'em to a ball game.
Onları maça götürdük.
- Her name is a board game.
- İsmi bir masa oyunundan geliyordu.
- There is a bunker in Las Vegas filled with these dudes who work for the United States government, and they sit on these little video-game consoles and they... they... they fly drones over Afghanistan and Iraq.
- Las Vegas'ta Amerika hükümeti için çalışan heriflerin olduğu bir sığınak var. Bu oyun kumandalarının başına oturup Afganistan ve Irak'ın üstünde dron uçuruyorlar.
All I know is, you better not miss tonight's game for a little extra credit.
Tek bildiğim, fazladan kredi için bu akşamı maçı kaçırmamalısınız.
I'm a step ahead in this game.
Şimdi bu oyunu verir.
A real game changer.
Tam işleri değiştirecek bir olay.