English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ A ] / A hundred

A hundred traducir turco

11,345 traducción paralela
But a hundred years after the Turks hang my great grandfather from a lamppost, I try to sing about him in a native tongue,
Ama soykırımdan yüz yıl sonra Türkler büyük dedemi sokak lambası direğine asınca ana dilimde bir şarkı yapıp bundan bahsetmek istedim.
He arrives in San Francisco, where a team of men herd him and a hundred others into freight cars that transport them to Cisco.
San Francisco'ya gelir. Bir grup adam onu ve yüzlerce adamı Cisco'ya götürmek için yük arabalarına tıkarlar.
Maybe if we treated the cogs with respect, gave them a basic education, that would buy you more loyalty than a hundred pieces of the Widow's gold.
Belki de çalışanlara saygıyla muamele edip temel eğitim verirsek Dul'un yüzlerce parça altınından çok daha fazla sadakât satın alabilir.
Like a hundred million miles an hour.
100 milyon kilometre hızla gidiyor gibiydim.
Holy crap, Dylan left, like, a hundred messages.
Yok artık, Dylan yüz tane falan mesaj bırakmış resmen.
- Like a hundred years old?
- 100 yıllık gibi bi? Flearoy? - Daha çok 150 yıllık.
I texted him like a hundred times.
Yüz kere falan mesaj atmışımdır.
About a hundred years ago.
- Bir yüz yıl kadar önce.
There were a hundred condoms in that box!
O kutuda 100 tane prezervatif vardı!
If it takes you a hundred years!
Yüz yıl sürse bile!
I'll call my government contact. There must be a hundred of them out there.
- Hükümet bağlantımı arayacağım.
You're right. It's not fine. There are about a hundred returneds standing outside,
Haklısın... yolunda değil, dışarıda yaklaşık yüz geri dönen var...
What on earth is this place? We've been running back and forth for a hundred times.
Koştuk hep aynı yere geldik.
We've been over it a hundred times.
Yüzlerce defa üstünden geçtik.
Sorry. With one whistle, I can send a hundred snarling dogs after you.
Özür dilerim. 100 tane azgın köpek gönderebilirim senin arkandan
Well, that's because I'm bored out of my mind! I-I've read every book in here a hundred times.
Bunun sebebi düşünmekten sıkılmam 100 kez her kitabı okudum.
A hundred?
100 tane mi?
That I can throw a frog a hundred feet?
- Bir kurbağayı 30 metreye fırlatabilir miyim?
A hundred years prior... another US president, one Ulysses S. Grant, never let anyone see him naked for reasons unknown to the historical record.
Bundan yaklaşık yüz yıl öncesinde başka bir Amerika Devlet Başkanı olan Ulysses S. Grant kendisinin asla çıplak görülmesini istemezmiş. Tarih kitaplarında bunun neden olduğu yazmıyor.
- You were going to stab somebody because of a watch that could have been one of a hundred?
- Sırf çok benzeyen bir saat takıyor diyo o adamı bıçaklayacak mıydın? Adam kaçıyor.
Like they've... asked it a hundred times that day already, you asked it as if... nothing else mattered to you.
Çoğu insan günün nasıl geçtiğini falan sorar. Sense sanki başka hiçbir şey umrunda değilmiş gibi sordun.
The wind's probably gonna hit a hundred miles - -
Rüzgar saatte 150 kilometreyle...
How many? A hundred.
- Kaç tane - 100 adet.
Some of these warriors are over a hundred years old.
Bu savaşçılardan bazıları yüz yaşın üzerindeler.
Uh, but there are, like, a hundred pieces.
Ama yüz kadar parça var.
Dr. Fuentes, my three-year-old can complete a hundred-piece puzzle in less than an hour.
Üç yaşındaki kızım 100 parçalı yapbozu bir saatten az sürede yapıyor, Dr. Fuentes.
It is my job to be a hundred percent sure Before I place a child.
Benim işim bir çocuğu vermeden önce yüzde yüz emin olmak.
- We have over a hundred disciples who have paid a great deal to be here, so I can assure you, no one's holding anyone captive.
- Biz yüzün üzerinde müritleri var. Kim, büyük bir anlaşma burada olması ödemiş Bu yüzden ı, kimsenin elinde esir kimse sizi temin ederim.
Even if you stay inside Maria until she's a hundred years old, that's just a blink of an eye for you.
O yüz yaşında kadar maria içinde kalmak bile, Bu sizin için bir göz sadece bir göz kırpma var.
I don't know if a hundred percent of the things he said were perfectly awesome.
Şimdi bilemiyorum dediklerinin yüzde yüzü tamamen harika mıdır?
It was one of over a hundred service vehicles.
Yüzden fazla araç varmış çünkü.
That's a hundred extra.
100 dolar daha lazım olur onun için.
Cops aren't gonna let you within a hundred feet of Galavan.
Polisler Galavan'a 30 metreden fazla yaklaşmana izin vermez.
Then about a hundred years ago, vanished.
Yüz yıl kadar önce de yok oldular.
There are a hundred little decisions to be made, variables to be considered.
Değişkenleri dikkate alıp yüzlerce küçük karar vermen gerekir.
I think I've eaten a hundred sausages s ; uonijiu ua 60
Sayamayacağım kadar çok sosisli sandviç ve külah külah dondurma yedik.
- Fifty, a hundred?
100?
That the scars in my uterus are the result of some crime your grandfather did, I don't know, a fucking hundred years ago?
Rahmimdeki yara izlerinin, büyükbabanın, ne bileyim yüzyıl evvel işlediği suçların sonucu olduğunu mu söylüyorsun?
You need to be in scientology for seven or eight years, and in for a couple hundred thousand dollars, before you finally learn this backstory of xenu the galactic overlord.
7 veya 8 sene Scientology'de olmalısın ve birkaç yüz bin dolar harcamalısın ki en sonunda galaktik lider Xenu'yla ilgili özgeçmişi öğrenebilesin.
I just thought, what's a few hundred matching base pairs? But it's almost half a gigabase.
Düşündüm de, eşleşen bir kaç yüz baz çifti tamam ama bu neredeyse tamamın yarısı kadar.
She did concerts of four hours long at Trois Mailletz, that nightclub, and she got a few hundred dollars a night.
ARKADAŞI Trois Mailletz adlı kulüpte dört saatlik konserler veriyor ve gecede yalnızca birkaç yüz dolar alıyordu.
A few hundred feet should be far enough.
Bir kaç metre götürmek yeterli olacaktır.
In a few hundred years, that'll be really funny.
Birkaç yüz yıl içinde, bu çok komik olacak.
Honestly, this stuff will be hilarious in a very few hundred years, do please stick around.
Ciddiyim, bunlar birkaç yüzyıl sonra acayip komik olacak buralardan ayrılmayın.
Over a hundred years old.
- Yüz yıldan daha eski.
But a lot. At least a couple hundred grand worth.
En azından birkaç bin değerindekiler.
Well, it's a big party. I'm sure we can put a couple hundred people between us.
Aramıza yüzlerce insan koyabileceğimize eminim.
Assuming average incomes and life expectancies, their survivors would only receive a few hundred thousand.
Ortalama bir geliri ve beklentileri hesaplarsak yakınları sadece birkaç yüz bin dolar alacaktı.
Now that only leaves- - thank you- - a couple hundred vampires in the quarter.
O zaman geriye Bölge'de sadece birkaç yüz tane vampir kaliyor.
In the fall of 1774, after Mrs. Lindo's baby was born, a smallpox epidemic took the life of some two hundred people in Charles Town.
1774 sonbaharında Bayan Lindo'nun bebeği doğduktan sonra çiçek salgını Charles Kasabası'nda iki yüz kişinin hayatını aldı.
I wonder, Ionita, a few hundred years from now, d'you think folks will say a good word about us?
Merak ediyorum Ionita, önümüzdeki yüzyılda sence millet hakkımızda iyi bir kaç kelime edecek mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]