A thousand years ago traducir turco
208 traducción paralela
They hightailed it outta here a thousand years ago already.
Bin yıl önce tüymüşler bile.
The same as a thousand years ago, sir... when you also had wars that wiped out whole peoples.
Bin sene öncesiyle aynı bayım... savaştaysanız herkesi yokedersiniz.
A thousand years ago, in the Southwest, there was an Apache legend.
Bin yıl önce güneybatıda, birApaçi efsanesi varmış.
A Viking longship, exactly the way they were built a thousand years ago.
Bir Viking gemisi, aynen 1000 yıl önce inşa edildikleri gibi.
The same, and not the same, who sat beside you in a first-class carriage on the train to Marwar Junction three summers and a thousand years ago.
Üç yaz ve bin yıl önce Marvar Kavşağı'ndaki trenin birinci mevki vagonunda karşınızda oturan adamla hem aynı kişiyim, hem de değilim.
It could all be taking place today... or have happened 20 years ago... or even a thousand years ago.
Bugün bu yerlerde olanlar belki 20 yıl önce belki de binlerce yıl önce gerçekleşti.
Until a thousand years ago...
Ta ki bundan bin yıl öncesine dek.
Almost a thousand years ago in the American Southwest the Anasazi people built a stone temple an astronomical observatory to mark the longest day of the year.
Neredeyse bin yıl kadar önce Güney Amerika'daki, Anasazi halkı yılın en uzun gününü gözlemlemek için taş bir tapınak inşa etti.
A thousand years ago people gazed up in amazement at the brilliant new star and wondered what it was.
Yaklaşık yüz yıl önce insanlar bu "yeni" yıldıza gözlerini şaşkın bir şekilde dikmiş ve ne olduğunu anlamaya çalışmışlar.
A thousand years ago, this land was green and good until the Crystal cracked.
Bin yıl önce, bu topraklar yeşil ve iyiydi Kristal kırılana kadar.
A thousand years ago, the Crystal cracked.
Bin yıl önce Kristal kırıldı.
A thousand years ago, there was a Great Conjunction.
Bin yıl önce bir Büyük Kavuşum gerçekleşti.
Xusia of Delos died a thousand years ago.
Deloslu Xusia öldü, bin yıl önce.
A thousand years ago, huge earthquakes turned the world upside down.
Binlerce yıl önce, muazzam depremler dünyayı yerle bir etti.
A song sung by a forest... within a forest... a thousand years ago.
Ormanın caldıgı bir sarkı gibi... ormanın icinde... bin yıl once.
That call for help was probably initiated..... over a thousand years ago.
O yardım çağrısı büyük ihtimalle... bin yıldan uzun bir süre önce yollanmaya başlamış.
They use the same clay that Indians used to make pots a thousand years ago.
Binlerce yıl önce, Kızılderililerin çömlek yaparken kullandıkları çamuru kullanıyorlar.
Our house had been in Mama's family since her grandpa's grandpa's grandpa had come across the ocean about a thousand years ago.
Evimiz, annemin dedesinin, dedesinin dedesi bin yıI önce okyanus ötesinden geldiğinden beri onun ailesine aitmiş.
Imagine, not knowing about the legendary hero, who saved Planet Conuts in the Southern Galaxy a thousand years ago...
Size okulda ne öğretiyorlar evlat? Boş konuşmalar..
A thousand years ago, the Shadows returned to their places of power rebuilt them and began to stretch forth their hand.
Bin yıl önce, Gölgeler onlara güç veren yerlere geri döndüler tekrar inşa ettiler ve pençelerini uzatmaya başladılar.
Most of it from a thousand years ago.
Çoğu binlerce yıl öncesine aitti.
Yes, but they and their families were wiped out a thousand years ago.
Evet ama aileleriyle birlikte bin yıl kadar önce öldürülmüşler.
A thousand years ago, ambassador.
Bin yıl önce, büyükelçi.
You said the last time the Shadows were on the move was a thousand years ago.
Gölgeler'in en son bin yıl kadar önce herekete geçtiğini söylemiştin.
They did it before... a thousand years ago.
Bin yıl kadar önce de aynı şeyi yapmışlardı.
As you know, our last great war against the Shadows was a thousand years ago.
Bildiğiniz gibi, Gölgeler'e karşı son savaşımızı bin yıl kadar önce verdik.
My change was, in part, to even the scales and restore balance between our races using the device my people discovered a thousand years ago.
Değişmemin sebeplerinden biri şartları eşitlemek ve ırklarımıza denge getirmekti. Halkımın bin yıl kadar önce keşfettiği bir cihazı kullandım.
Put yourself in this place, in this time... a thousand years ago, the dawn of the Empire.
Bu sefer, kendini bu yerin içine koy... binlerce yıl önce, İmparatorluğun doğuşu.
But I was thinking about you and I remembered this unbelievably insane night we spent in Tucson I don't know, a thousand years ago, and you probably won't remember- -
Ama seni düşünüyordum ve şunu hatırladım tucson'da geçirdiğimiz akıl almaz çılgın gece Bilmiyorum, bin yıl önceydi, ve muhtemelen bunu hatırlamıyorsun- -
It was probably recorded a thousand years ago.
Muhtemelen bin yıl önce kaydedildi.
That was a thousand years ago.
O 1000 yıl önceydi. Şimdi yedi albümümüz var.
Poetry... written on Earth a thousand years ago- - La Vita Nuova.
Şiir... dünyada yazılmış bin yıl önce- - La Vita Nuova.
A thousand years ago, the Spanish city of Cordoba was a centre of learning and culture that rivalled Baghdad.
Bin yıl önce, İspanyol şehri Cordoba, öğrenmenin ve kültürün merkezi olarak
It's a ceremonial axe used a thousand years ago to cleave the skulls of unbelievers.
Bin yıl önce inançsızların kafataslarını yarmak için kullanılan bir tören baltası.
A couple of hundred thousand times and couple of hundred thousand years ago when I was a monkey and thought I wanted to marry you.
Yüz binlerce yıl önce aklım başımda değilken... seninle evlenmek istediğimi sanıyordum.
They cite a type of criminal... born with no capacity for remorse or guilt... no feeling of right or wrong... born with a kind of brain that may have been normal in humans... fifty thousand years ago.
Pişmanlık ve suçluluk hissetmeyen doğruyu yanlıştan ayıramayan 50.000 bin yıl önceki insan beyni için normal sayılabilecek beyne sahip bir suçlu türü olduğundan bahsettiler.
Forty years and a thousand lowerings ago.
40 yıl ve bin yolculuk evvel.
Two thousand years ago and more, Julius Caesar came, saw and... conquered the land of the Gauls after a long and bitter struggle.
"Iki bin yıl veya daha önce, Julius Sezar geldi gördü ve..." "Uzun ve şiddetli bir çabadan sonra Galya Ülkesini ele geçirdi."
I was up in heaven a few thousand years ago, having a summit conference with God.
Birkaç bin yıl önce cennetteydim. Tanrı'yla zirve toplantısı yapıyordum.
Ten thousand years ago, a sun was dying, and with it, its world.
10 bin yıl önce, bir güneş yok oluyordu ve bununla birlikte dünyası da.
A few thousand years ago the idea developed that the motions of the planets determined the fates of kings dynasties, empires.
Bu fikir birkaç bin yıl önce, gezegen hareketlerinin kralların, hanedanların ve imparatorların, kaderini etkilediği görüşünden ortaya çıkmıştı.
This is the aftermath of a war that took place ten thousand years ago.
Bu kötü sonuçları olan 10.000 yıldır devam eden bir savaş.
The local workers fear of a death curse laid down on a tomb over three thousand years ago, doesn't scare off expedition financier, Felix Bleibner.
Yerli işçilerin, üç bin yıl önce gömülen lahdin üzerindeki lanetten korkmaları keşfin finansal yatırımcısı Felix Bleibner'ı korkutmuşa benzemiyor.
It's amazing to think that a couple thousand years ago life expectancy was 30.
Birkaç asır öncesinin 30 olduğu düşünülürse harika bir şey.
Many thousand years ago in the time of Hunaman, deep in the heart of black jungle, there was a most magnificent city.
Binlerce yıl önce Hunaman zamanında, kara ormanın kalbinin derinliklerinde, muhteşem bir şehir vardı.
They came to our world over a thousand of your years ago.
Gezegenimize sizin zamanınızla bin yıldan uzun bir süre önce geldiler.
The Indians arrived during the last ice age... which ended a few thousand years ago.
Kızılderili'ler binlerce yıl önce sona eren son buzul çağı sırasında geldiler.
Look, it's not my fault a bunch of guys in sandals did my homework for me four thousand years ago
4 bin yıl önce sandaletli bir grup adamın benim ödevlerimi yapmış olması benim hatam değil.
Obsolete male impulses from a hundred thousand years ago.
Modası geçmiş erkek dürtüleri yüz binlerce yıl öncesinden kalma.
Yeah, a few thousand years ago there was this cult, the Temple of Sobek.
Evet. Binlerce yıI önce bir mezhep vardı. Sobek Tapınağı.
Five thousand years ago... a fierce warrior known as the Scorpion King... led a great army on a campaign... to conquer the known world.
Beş bin yıl önce... Akrep Kral adıyla tanınan gaddar bir savaşçı... büyük bir ordunun başına geçerek... bilinen dünyayı fethetmek üzere sefere çıktı.