A warning traducir turco
3,344 traducción paralela
Now it's like, that's a warning. That's like having a "No trespassing" sign.
O bir uyarıydı. "Girilmez" levhası gibi bir şeydi.
I thought it was a warning.
Ben bir uyarı olduğunu sanmıştım. Belki de tam tersidir.
So you think this was a warning?
- Bu bir uyarı mıydı sence?
Maybe as a warning to anyone else who might want to mess with Tina.
Belki Tina'ya bulaşmak isteyen diğer insanlara da uyarı olarak vermiştir.
Now, that was a warning shot, and you know the Coast Guard.
Bu uyarı atışıydı, sahil güvenliği bilirsin.
The emperor sent this artifact as a warning- - this strange blue orchid that released a disease called English sweating sickness.
İmparator bu objeyi bir uyarı olarak göndermiş bu garip mavi orkide İngiliz terleme hastalığını yaymış.
Now I wonder, is that meant as a warning or a challenge?
Bu bir uyarı mı meydan okuma mı merak ediyorum.
I gave them a warning this morning.
Daha bu sabah onlara uyarı vermiştim.
It's a warning... this time.
Size uyarı olsun. Bu seferlik.
Unfortunately for me, school policy says you get a warning.
Benim için ne büyük şansızlık ki, okul kurallarına göre uyarı alıyorsun.
That should come with a warning.
- Uyarı yazısı ile satılmalı.
Mother levels a warning.
Anne ayı uzaktan uyarıyor.
that's true... she would've given off a warning when you picked her up like other NPCs.
Haklısın... onu kaldırmaya çalıştığın zaman uyarı vermesi gerekirdi.
Officer Wu, consider this as a warning.
Bunu bir uyarı olarak düşünün.
I'm going to take your head and put it on a pike outside my tent as a warning.
Kelleni alacağım ve ibret-i alem olsun diye meydana koyacağım.
It's a warning to leave before there's no chance left.
Çok geç olmadan burayı terk etmemiz için bir uyarı.
A warning means there's something to be found.
Bir uyarı demek bulmamız gereken bir şey var demek.
If I even walk in the direction of medical, which Amanda gas-bombed as a warning to me, her spy will see and tell her, and she will trigger the chip, and I will drop- -
Bana bir uyarı olarak sağlık odasına gaz bombası gönderdi. Sağlık odasına doğru bile yürüsem ajanı beni görür ve ona bildirir. Amanda da çipimi çalıştırır ve ben ölü- -
Whenever I see you, my instincts ring a warning bell.
Benim iç güdülerim seni gördükçe beni uyarmaya başlıyor.
This is a warning, Ahjussi.
Bu bir uyarı, amca.
But the Patriarch said to let everybody through with a warning.
Patrik siz uyarınızı yaptıktan sonra, kim isterse bırakın geçsin dedi.
This is a warning.
Bu bir uyarı.
What kind of kiss doesn't even have a warning?
Bir uyarı bile yapmadan ne biçim bir öpüşmeydi o?
= What kind of kiss doesn't even have a warning? =
Ne biçim bir öpüşmeydi o, insan bir uyarmaz mı?
That was a warning shot.
Uyarı atışıydı bu.
- I may have fired a warning shot.
- Uyarı ateşi açmış olabilirim.
But also a warning.
Ve aynı zamanda bir de uyarı.
It is a warning, Sire.
Bu bir uyarı, Majesteleri.
A warning to the whole kingdom.
Tüm krallığa yapılmış bir uyarı.
Setting off a warning light in the cabin.
Kabindeki uyarı ışığının yanmasına neden olurdu.
Worst case you'll be handed a warning, and pay a fine.
Sen en fazla uyarı alır biraz da para cezası verirsin.
I thought it was a warning.
Bir uyarı olduğunu düşünmüştüm.
I was expecting it to be a warning.
Bir uyarı olmasını bekliyordum.
Maybe it was a warning?
- Belki de bu bir uyarıydı.
In 2009, you were given a final written warning for dereliction of duty.
2009'da görevi ihmalkârliktan nihai uyari almissin.
Warning came too late for Cliff Paul.
O uyarı Cliff Paul'a çok geç ulaşmış.
Your five-alarm warning... what a dangerous fuckin'figure Saul Berenson is?
Saul Berenson'a tehlike seviyesi 5 alarmı mı vereceksin?
A warning.
Bir uyarı.
Fire a warning shot.
Bir uyarı atışı açalım.
It was a warning bark, like someone was approaching.
Uyarı havlamasıydı.
How about a little warning?
Ufaktan bir uyarayım.
It has a built-in early warning system that infection is coming.
Enfeksiyonun geldiğine dair virüste erken bir uyarı sistemi vardır.
So you wouldn't mind a pigeon stopping by without any warning, sleeping in your spare bedroom, even for a few weeks?
Yani bir güvercinin aniden gelip birkaç haftalığına bile olsa boş odanda kalmasına aldırmaz mısın?
Warning : there are a lot of slow spots.
Uyarmalıyım ki : birçok yavaş sahne var.
Well, a little warning would have been nice.
Küçük bir uyarı iyi olurdu.
No warning. Just takes the kid, hops on a plane to Sao Paulo.
Tek kelime bile etmeden çocuğu alır ve Sao Paulo'ya giden bir uçağa atlar.
General Pranav Bhatnagar of the Indian Army moved his battalion without warning last night into Kashmir, a territory which has been the main source of strife between India and Pakistan for over 60 years.
Hindistan Ordusundan General Pranav Bhatnagar dün gece hiçbir uyarıda bulunmadan müfrezesini Kaşmir'e sürdü. Bu bölge Hindistan ile Pakistan arasında 60 yıldan uzun bir süredir ana ihtilaf kaynağını oluşturuyor.
Hitler was sent on a short course here at the University of Munich and then started giving right-wing speeches to his fellow soldiers, warning of the dangers of Communism. It's only at this point that Hitler's thinking seems to crystallize.
12 Mart 1938'de saatler öğleden sonra dördü gösterdiğinde Adolf Hitler bu yolu kullanarak Inn nehrini geçti ve Avusturya'ya girdi.
General Ludwig Beck wrote a warning memo and read it in May 1938 to the head of the army.
Hitler generallerinden birine cephe hattıyla arasına mesafe koymak istediğini söyledi.
In the old days it was a punishment known as Ragaid... the ultimate warning from the High Priestess to her enemies.
Eski Din zamanında Ragaid diye bilinen bir cezalandırma yöntemiydi Yüce Rahibelerden düşmanlarına gönderilmiş bir uyarıydı.
Hitler was sent on a short course here at the University of Munich and then started giving right-wing speeches to his fellow soldiers, warning of the dangers of Communism.
Hitler kısa bir kurs için Münih Üniversitesi'ne gönderildi. Sonrasında yoldaş askerlere muhafazakar konuşmalar yapmaya başladı. Onları komünizmin tehlikeleri karşısında uyardı.