An animal traducir turco
4,020 traducción paralela
And it's hard for me to believe that I didn't actually see that video while I was actually an animal trainer.
Hayvan eğitimcisi olarak çalışırken bu videoyu görmediğime inanmak çok zor.
In a reputable breeding programme, rule number one is you certainly would not breed an animal that has shown a history of aggression towards humans.
Üretim programının bir numaralı kuralı insanlara karşı agresif tavırlar sergileyen bir hayvandan asla yavru alınmaması gerektiğini söyler.
That's too big to be an animal.
Bir hayvan için çok büyük.
- I sent you here to hunt an animal.
- Seni bir hayvanı avla diye gönderdim.
Quite an animal lover, too.
Oldukça bir hayvan sever, çok.
Show an animal kindness and it will give loyalty until the heavens fall. A journey that would lead to kinship
Bir hayvana nezaket gösterirsen, gökler yarılana dek sadakat gösterir.
Were you made to fight as an animal would, as you made poor Ulpianus?
Hayvanlar gibi dövüstürülüyor muydun? Zavalli Ulpianus'i dövüstürdügünüz gibi?
An animal cannot hide truer nature.
Bir hayvan asla doğasını gizleyemez.
They treated him like an animal.
Ona bir hayvan gibi davrandılar.
But in actuality you're actually petting an animal.
Aslında bir hayvanı seviyorsun sadece.
As you can see, the cheetah is an animal built for speed.
Gördüğünüz gibi, çita hız için tasarlanmış bir hayvan.
She has a long, slender body, which is extremely light for an animal of her size.
Kendi boyutlarındaki bir hayvana kıyasla aşırı hafif olan bedeni uzun ve ince bir yapıya sahip.
These growing cheetahs will have to absorb many lessons from their mother before trying to bring down an animal on their own.
Bu büyüyen çitalar kendi avlarını yakalamaya kalkışmadan önce annelerinden çok şey kapmak zorunda.
He and his friends congregate slightly downstream waiting for an animal caught in trouble to come their way.
Nehrin aşağı tarafında toplanan o ve arkadaşları, akıntıyla başı belada olan hayvanları yakalamayı hedefliyor.
They make you compete for a promotion, like an animal.
Terfi için seni bir hayvan gibi yarıştırıyorlar.
That guy's an animal.
Herif tam bir hayvan.
Do you think it's good television to see an old man mistreating an animal?
Küçük, masum hayvanlara acı çektiren bir ihtiyarı göstermek iyi televizyonculuk mu?
You're an animal.
Büyük hayvansın ya.
The leg strain can come from running an animal harder than necessary and the lacerations from an illegally long whip, but all very difficult to prove.
Bacak incinmesi hayvanı gerekenden hızlı koşturarak kesik de izin verilenden uzun kamçı kullanarak olabilir. Ama ispatlamak zor.
And the devil appears in a number of guises, but always as an animal-human hybrid, most notably a rabbit...
Ve şeytan farklı şekillerde görünüyor ama her zaman yarı hayvan, yarı insan bir melez çoğu zaman bilhassa tavşan...
No! I'm not an animal, Steve!
Hayvan mı sandın beni Steve!
I'm starting to feel like an animal in a cage.
Kafesteki bir hayvan gibi hissetmeye başladım.
I jumped at the opportunity of working with an animal that I hadn't really spent much time with.
Az tanıdığım bir hayvanla... çalışma fırsatını kaçırmadım.
But I'd never hurt an animal.
Ama hiçbir hayvanı incitmedim.
You're not an animal.
Sen hayvan değilsin.
You're not an animal.
Hayvan değilsin.
I am not an animal, I am a human being..
Ben hayvan degilim! Erkegim ben!
I'm not an animal.
Hayvan değilim.
And when an animal is this big, there's only one way to get the heart going again when you're out in the bush.
Ve hayvan bu kadar büyükken... kırlarda kalbini tekrar çalıştırmanın... tek bir yolu var.
It may seem heartless to treat an animal like that, but we have to keep tabs on them and be able to identify individuals.
Hayvana böyle davranmak insafsızca görünebilir... ama her birini izleyip ayırt edebilmeye mecburuz.
An animal that was once their sworn enemy, they now protect.
Bir zamanlar baş düşmanları olan hayvanı artık koruyorlar.
I'm not about to let you sleep out here like an animal.
Burada hayvan gibi kalmana izin vermem.
And I can be an animal if I need to be. I'm proud to rip the flesh off anyone who comes between me and...
Gerekirse bir hayvan gibi yoluma çıkan herkesi parçalamaya hazır olduğum için kendimle gurur...
I am not an animal who can be tied to a hook.
Ben zincire vurulan bir hayvan değilim.
They said my bag was too big and they made me check it like an animal, which means I had to hold my MacBook Air, my kindle fire and my iPad all in my lap, and then I remembered I forgot something.
Çantamın çok büyük olduğunu söylediler ve... hayvanmışım gibi üzerimi aradılar ki bu MacBook Air'ımı ve iPad'imi... dizimde tutmak zorunda kaldığım anlamına geliyor. Sonra, bir şeyi unuttuğumu fark ettim.
I mean, weren't those darts intended for an animal, like, two to three times larger than him?
Demek istediğim o iğneler, ondan iki-üç kat daha büyük hayvanlar için değil mi?
If I ever got killed, murdered, like an animal in the street, I hope the detective investigating is mad as hell, too.
Günün birinde sokakta bir hayvan gibi öldürülürsem cinayeti soruşturan dedektifin de öfkeli olmasını dilerim.
You want me to be an animal?
Hayvan gibi olmamı mı istiyorsunuz?
An animal would be better.
Hayvan daha iyi olurdu.
Nothing bad, she didn't hurt a baby or an animal or anything like that, but now she just has to work here to say sorry, for what she did.
Kötü bir şey değil. Bir bebek ya da bir hayvana zarar vermek gibi bir şey değil ama yaptığından pişman olduğu için burada çalışması gerekiyor.
A tourist at an earlier show, said the animal seemed agitated.
Önceki gösteriyi izleyen bir turist hayvanın tedirgin göründüğünü söyledi.
But they're just close enough for an occasional animal to float across and so seed a newly emerging island.
Ancak arada bir hayvan için yeteri kadar yakındırlar. Hat boyunca yüzerler ve yeni gelişmekte olan bir adanın tohumu olabilirler.
I don't have an opinion on the animal policy of the Freedom Party.
Harika görünüyor. Özgürlük Partisi içinde çelişen görüşler olup olmadığına dair bir yorumda bulunamam.
I mean, you haven't texted me a pic of an unlikely animal friendship in, like, 48 hours.
Yani 48 saattir falan alışılmadık hayvan arkadaşlıkları resmi yollamadın.
I thought this was just an unlikely animal friendship.
Alışılmamış havyan arkadaşlıkları üzerine konuştuğunuzu sanıyordum.
And animal experts are preparing for an outbreak of raccoon diabetes.
Hayvan uzmanları, rakun diyabetinin patlak vermesi için hazırlanıyorlar.
Every individual animal is part of a much bigger story, part of an interconnected web of plants, animals, and the landscape itself, that make up an entire ecosystem.
Her bir hayvan, çok daha büyük bir öykünün... birbirine bağlı bitkiler, hayvanlar ve bizatihi çevreyle... tüm ekosistemi oluşturan ağın bir parçası.
How much of an animal I am?
- Çok üzgünüm.
The lab identified an animal hair on Levi Morgenthal's jacket- - some kind of rare gray fox.
Nadir bulunan gri tilki kılı. Ne?
Like- - I don't know- - like an animal maybe.
Bir hayvan gibi mesela.
To celebrate this day of love, Homo Sanitus drugstores have introduced an effective and totally innovative homeopathic supplement for real men - "Animal Man"!
Bugünü kutlamak için Homo Sanitus eczanesi gerçekten çok etkileyici bişeyden bahsediyor homofobik ilaç - "Animal Man"!