An extra traducir turco
3,968 traducción paralela
I... I don't have an extra bed.
Fazla yatağım yok.
I'll give you an extra time credit to cover the delay.
Size kaybettiğiniz zaman için ekstra zaman vereceğim.
You might have one, and an extra one for when you sent the other to be dressed.
Bir tane ve 1 tanesi tamir edilirken giymek için bir tane ekstra olması yeterli.
Say, an extra hot human with legs to spare?
Mesela, aşırı ateşli bir insan, bacakalarını ayırabilen?
I need an extra pair of hands.
Yardımın lazım.
You can use an extra sword.
Bir kılıç daha iyi gelebilir.
Shit. You know, of all the people you and I should know if electronic money earns an extra day of interest when it crosses an international date line.
Uluslararası elektronik para transferinin bir gün fazla faiz kazandığını en iyi senle ben biliyoruz.
I'd love a skim cappuccino with an extra shot and two splendas.
Ekstra espressolu, yağsız sütlü, 2 şekerli bir Cappuccino çok hoş hoşuma gider.
Dude, I have an extra ticket to a mysterious party at a sweet mansion tonight...
Ahbap, harika bir malikanede gizemli bir partiye ekstra biletim var.
So, you had an extra naan and two glasses of wine, so you owe an extra four pounds.
Sen fazladan ekmek ve iki kadeh şarap istedin. Bana 4 pound borçlusun.
Drew you had the mango lassi, so that's an extra three pounds.
Drew... Sen mango içeceği istedin, 3 pound eder.
Well, I may have thrown in an extra typhoon or two for dramatic effect, but... quit arguing and bring that lantern over here.
Dramatik efekt olması için ekstradan bir iki tayfun fazladan söylemiş olabilirim. Tartışmayı kesin ve ışığı buraya getirin.
But I told her that I'd bring an extra inhaler.
Ayrıca fazladan bir astım cihazı da getireceğimi söylemiştim.
In fact, there will be an extra charge because of the additional ventilation afforded by the no window scenario.
Aslında, penceresiz bir evin havalandırması da olmayacağı için bu normalden daha da pahalıya patlayabilir.
Van's got to be back by two or they'll do us for an extra day.
Minibüsün saat 2'ye kadar geri gitmesi lazım yoksa fazladan bir gün parası daha alırlar.
I'm just using you as an excuse so I can get an extra slice.
Sadece fazladan bir dilim alabilmek için seni bahane olarak kullanıyorum.
- Yeah, um... only steal from big shops, there's good eating on rabbit, and underpants inside out buys you an extra week.
- Evet sadece büyük marketlerden çal, tavşanlardan güzel yemek olur,... ve çamaşırını ters yüz edersen bir hafta daha giyersin.
♪ I just cut you an extra set of my keys ♪ ♪ now there's no time
# Anahtarlarımı senin için çoğaltmıştım... # #... ama artık çok geç. #
Lassie, you have, uh... you have an extra room, don't you?
Lassie, boş bir boş bir odan varmış, öyle mi?
Just this afternoon, I had an extra $ 200,000 that I would have loved dearly to leave on top of this table.
Bu masada durmasını istediğim fazladan 200.000 dolarım vardı.
Doesn't your dad get an extra dosage of Coke?
Baban koladan aşırı doz almıyor mu?
He was born with an extra chromosome, Through no fault of his own- - down syndrome.
Hiçbir suçu günahı olmadığı halde kromozom fazlalığıyla doğdu.
You're the reason why I had to pick up an extra hummer this week?
Bu hafta fazladan yapmamın sebebi sen miydin yani?
Okay, you have an extra place setting at the fuckin table.
Sıçtığımın yemek masasında fazladan yer var.
Put the clocks forward, buy us an extra five minutes!
Bu saatleri ileri almak bize beş dakika kazandıracak.
No, you can have an extra apple if you want.
Hayır. İstersen ekstra bir elma alabilirsin.
I have an extra set of keys if you want them.
- İstersen fazladan anahtar var.
He wants an extra three points rake-back and to stay at cost per acquisition.
Kazanç yüzdesini 3 puan daha fazla istiyor ve adam başı komisyon.
It's good to have an extra stick.
Fazladan baget bulundurmak iyidir.
We can make an extra hole in this here, so that it comes up a bit.
Buraya fazladan bir delik yaparız ve biraz daha gelir.
This is a medical student or a trainee or someone trying to make an extra buck in a back-alley surgery, and it went bad.
Bu, yasadışı ve sağlıksız bir ameliyat yoluyla para kazanmaya çalışan bir tıp öğrencisi ve işler hiç yolunda gitmemiş.
- Do you need an extra blanket?
- Bir tane daha battaniye ister misin?
Now, you can challenge my word if you think it's wrong, but if you lose the challenge, it's an extra point for me.
Söylediğim kelimenin yanlış olduğunu düşünüyorsan itiraz edebilirsin ama itirazın yanlışsa ekstra puan kazanırım.
So, in order not to make it too sad, I've pepped up the name of the chapter with an extra title.
Hikayenin daha da acıklı olmaması için bu bölümün başlığına birkaç ilave yaptım.
I--oh--don't suppose you have an extra one.
Senden bir tane daha olduğunu sanmıyorum.
I'll give you an extra credit assignment.
Sana fazladan puan için ödev vereceğim.
Here are your morphine patches, and I brought an extra blanket here, in case you want.
Morfin bantların burada. Belki lazım olur diye fazladan bir battaniye de getirdim.
It's every fourth year that has an extra day.
Her dört yılın fazladan 1 günü var.
It's every fourth year that has an extra day.
Her 4 yılda 1 fazladan 1 gün olur.
I've got an extra homework project.
Fazladan proje ödevi aldım da.
An extra man for you, just starting.
- gidecek olanları dolduracaksınız. Fazladan bir adam daha, yeni başlıyor.
It's gonna cost him an extra 150 bucks.
Bu ona fazladan 150 dolara mal olacak.
Right next to my money was this, plus an extra $ 200.
Paramın yanında bu vardı, fazladan bir 200 dolar.
Sir, do you have an extra gun that we can use?
Yanınızda, kullanabileceğimiz fazladan bir silah var mı acaba?
I think I have an extra copy.
Elimde fazladan bir tane daha olacak.
Well... You lie about pulling an extra shift.
Extra vardiyan olduğu hakkında yalan söyledin.
This is worse than that one time I had to wait an extra week to get my STD results because they had to have specialists weigh in.
Konunun uzmanlarından fikir almak istedikleri için zührevi hastalık testimin sonuçlarını bir hafta geç aldığım zamandan daha kötüyüm şu an.
Oh, looks like Dominic's just picked up an extra sandwich... as he was just passing... again.
Görünüşe göre Dominic fazladan sandviç almış ve yine bizim bu tarafa geliyor.
It's like an extra birthday.
Fazladan bir doğum günü gibi.
Now, don't worry about extra clothes, because we had Marlowe pack you an overnight bag.
Kıyafet sorununu kafaya takmana gerek yok çünkü Marlowe'a gecelik çantanı hazırlattık.
Right now the label on me would say, "heartbroken, extra large."
Şu an benim etiketimde... "kalbi kırık, aşırı büyük" yazıyor.
extra 268
extraordinary 200
extra hot 22
extra crispy 20
extra large 18
extra foam 17
an explosion 40
an experiment 29
an excellent idea 23
an explanation 25
extraordinary 200
extra hot 22
extra crispy 20
extra large 18
extra foam 17
an explosion 40
an experiment 29
an excellent idea 23
an explanation 25