And just like that traducir turco
4,921 traducción paralela
And just like that, Lina was driven away and cut off from communication with the outside world, knowing that her dad would go nuts the second he found out the whole truth.
İşte aynen böyle, Lina oradan uzaklaştırıldı ve dış dünya ile iletişimi kesildi tüm gerçeği anladığı an, babasının öfkeden delireceğini bilerek.
And just like that, the dam had burst, and the drought was over.
İşte böylece baraj yıkılmış kuraklık son bulmuştu.
Yeah, that doesn't really help my argument, but I feel like if I keep talking, that eventually, I'm gonna find it, and you're just... you know what?
Bunu söylemem savımı güçlendirmiyor ama konuşmaya devam edersem en sonunda bir şey bulacağım gibi geliyor.
It's just I thought this whole Sabrina thing was gonna go a lot differently, because I'm a romantic and I like to think like that.
Sabrina'yla işlerin çok daha farklı gideceğini düşünmüştüm. Çünkü bir romantiğim ve böyle düşünmeyi severim.
Uh, just wanted to make you aware that I practice family law, and in the event that you're looking for an adoption attorney for your daughter, I'd like to offer my services.
Aile hukuku hakkında çalıştığımı bilmeni istedim, ve kızın için avukat seçmen konusunda, kendimi önermek isterim.
Just like he did last year against Micron and the year before that against Suntech.
Tıpkı geçen sene Micron'a evvelki sene de Suntech'e yaptığı gibi.
I just think that in the moment, when you're with that person, you just feel like you want to remember being with them for forever, and then, everything will just fall into place.
Bence o kişiyle beraberken öyle bir an gelir ki onunla sonsuza kadar beraber olmak istediğini ve bunu hatırlamak istediğini hissedersin ve sonra her şey kendiliğinden oluverir.
Just like I needed home when your parents took me in and grew me up and gave me tons of free food and that.
Aynı senin ailenin yaptığı gibi. Beni büyütüp bir sürü yemek vererek yaptığı gibi.
And then you just, like, you feel... you feel that emotion.
Ve aniden o duyguyu hissediyorsun.
it was only positioned- - at a height that would hit Karen Lloyd between the chest and the head, just like the other three.
Sadece Karen Llyod'u- - başıyla göğsü arasında bir yerden vuracak şekilde ayarlanmıştı, diğer üç seferde olduğu gibi.
How could you just go away like that without even saying good-bye, and then call Leonard for help instead of me?
Nasıl bir veda etmeden çekip gidersin ve sonra da benim yerime Leonard'ı ararsın?
Uh, yeah, my partner he kind of jumped the gun on that one, but looks like local PD has it under control, so we're gonna just pack and blow.
Ortağım biraz tez canlı davrandı. Görünüşe göre yerel polisin kontrolü altında, o yüzden toplanıp geliyoruz.
I saw them, and then poof... somebody else. Just like that.
Onları gördüm, sonra bir anda başkası oluverdi.
You know, there are so many dogs out there that need good homes, and you're just treating it like some fashion accessory?
Dışarıda sıcak bir yuvaya muhtaç olan bir sürü köpek var ve ve siz ona bir moda aksesuarı gibi mi davranıyorsunuz?
How do they just put someone in jail like that and not tell you anything?
Birisini öylece hapse atip nasil hiçbir sey söylemezler?
It is a proven fact that people can have sex one time, like we did, and just be friends.
Kanıtlanmış bir gerçek. Bizim gibi bir defa sevişmiş insanlar arkadaş olabiliyor.
like a bottomless cup that just constantly needs to be filled with love and validation.
Sürekli sevgi ve onay ile doldurulma gereği hissederiz.
I never thought in a hundred years that I'd be too afraid to perform, but it's, like, these people and all this stuff is just, like, in my head.
Ve bir yüzyıl daha icra etmekten bu kadar korkacağımı düşünmemiştim. Ama bu insanlar ve tüm bu şeyler sanki kafamın içindeler.
It was like that scene in Fame, and she just... kissed me.
Aynı Fame'deki sahne gibiydi ve bir anda beni öptü.
It looked just like that forest that Randy and I got lost in.
Randy ile kaybolduğumuz ormanın aynısıydı.
But I had one just like it... the night that, uh... you and I first met... a barbecue in Evanston, remember?
Ama bende de aynısından bir tane vardı o akşam ikimizin ilk tanıştığı akşam Evanston'daki barbekü, hatırladın mı?
I'd just like to say that... during Paul's time here, he's learned forgiveness, compassion, and most importantly to put bros before hos.
Paul buradayken affetmeyi, merhameti ve en önemlisi kardoların kaltaklardan önce geldiğini öğrendi.
And that sometimes means that someone isn't quite their self, and I think we just have to be kind to her, like she's kind to you, normally, when you're angry and upset.
Böyle olunca insan bazen kendisi gibi davranmayabiliyor. O sana nasıl nazik davranıyorsa, sen de kızdığın ve üzüldüğün zaman ona karşı nazik olmalısın.
I will grab that messy mop and pull so hard, you'll have to go to every Supercuts from here to Oakland to re-create that "Oh, I just rolled out of bed looking like this, let me give you a sensual massage" look.
O dağınık saçlarını tutup öyle bir çekerim ki yüzündeki "Yataktan yeni kalktım size güzel bir masaj yapmama izin verin" bakışıyla buradan Oakland'a kadar olan tüm kuaförlere gitmen gerekir.
I kept telling my colleagues and my bosses that the Internet is user sensitive just like most things.
İş arkadaşlarıma ve patronlarıma internetin diğer çoğu şey gibi kullanıcısına göre değişebileceğini anlattım.
Cos they just sees it on the water and they just thinks, "That looks like a dragonfly."
Çünkü suyun üstünde görüyor sadece ve "yusufçuğa benziyor şu" diye düşünüyor.
I don't agree with a single thing you just said. But, you did say it to me like a man and I got to respect that.
Söylediklerinin hiçbirine katılmıyorum ama bir erkek gibi söyledin ve buna saygı duyarım.
I just wanted to feel like a bride-to-be, you know, I wanted to be all blissed out on wedding dresses and silly phallic party favors, instead of constantly thinking about being in that dungeon, scared I'm about to die.
Ben sadece evlenmek üzere olan bir gelin gibi hissetmek istedim sürekli beni ölümüne korkutan o zindanda olduğumu düşünmek yerine saçma sepet parti malzemeleriyle ve gelinlikler giyip mutlu olmak istedim.
So when you say he's guilty like you're so sure just because you read the case file, who say my father is guilty and I'll hate you for that.
Yani, sadece dosyasını okuyup onun suçlu olduğundan emin olduğunu söylediğin zaman aslında babamın da suçlu olduğunu söyledin ve bu yüzden senden nefret ediyorum.
My friend Tom and I know that you're a White Warrior. Just like Ridges.
Arkadaşım Tom ve ben senin tıpkı Ridges gibi bir "Beyaz Savaşçı" olduğunu... biliyoruz.
I just want to say that, like, I know maybe I'm not the best fit for you or for this country or for your family, but I love you and that...
Evet ama ben de İsveçlileri tanıyorsam bu süre yeter de artar bile. - İsveçlileri nereden biliyorsun?
We normally do X-radiographs of pictures like this before we start restoration, so here is a typical X-ray where you can see the denser pigments, the ones with the heavier atomic weights, show up white, and luckily it just so happens that lead white, white pigment,
Restorasyona başlamadan önce, resmin X-ray görüntüsünü alırız. Bu tipik bir X-ray görüntüsü. Daha koyu pigmentleri görebilirsiniz.
No! It's - - honey, you're part of a team, and there are people relying on you, so when you just up and vanish like that, it sort of - - it - -
Hayır - - tatlım, sen takımın bir parçasısın, orada sana bel bağlayan insanlar var, yani bu şekilde ortadan kaybolduğunda, bu biraz - -
Like eating dinner in a folding chair that he cooked on a hot plate, just in his boxers and shorts.
Elektrikli ocakta yemeğini pişiriyor katlanır bir sandalyede yemeğini yiyor ve kısacık şort giyiyor.
And, just like that, I became the svp of stevens lido's urban division.
Ve böylece, Stevens Lido Yerli Ayrımı'nın ilk Kıdemli Başkan Yardımcısı oldum.
When you see a girl you like kissing some guy, and it really bums you out because you don't know the whole story until that guy... who turns out to just be her friend... explains...
Hoşlandığın bir kızın başkasını öğtüğünü görürsünde o öpen seni uzaklaştırır çünkü bütün hikayeyi bilmiyorsundur ve o adam sadece arkadaşnı mutlu etmek için... açıklar...
And I just feel like you're treating me like I'm some girl that you don't even really know and can't make time for. And it's, like,
Bana gerçekte tanımadığın ve hiç zaman geçirmediğin bazı kızlar gibi davrandığını hissediyorum.
And, um, so she will be here for one month, and she very much would like to see you again, but she just wanted me to tell you that she's leaving so that, you know,
Yani bir ay daha burada olacak ve seninle tekrar görüşmeyi çok istiyor ama önünde sonunda gideceğini bilmeni istiyor.
We're going to that block party, we're going to win, and the second we win, we are gonna shut it down for good, just like pregnancy did to my modeling career.
O partiye gideceğiz ve kazanacağız. Ve kazandık mı orayı sonsuzluğa gömeceğiz. Tıpkı hamileliğimin modellik kariyerimi yok ettiği gibi.
Do you just, like, pick someone up and throw them down on that mat?
Yoksa sadece birini tutup minderin üstüne mi atıyorsunuz?
Yeah, and that's just'cause I like Alan.
Evet, o da Alan'ı sevdiğimden.
One day, he was showing off for her, he got in a tire swing just like that one, and he wound it tight and he was spinning...
Bir gün yine ona hava atacağım diye lastikten salıncaklara binip sallanıyordu.
It's just that I get nervous when I know a girl likes me, and I end up acting like a fool.
Ben sadece, ne zaman bir kızın benden hoşlandığını düşünsem gergin oluyorum ve aptalca davranıyorum.
What I just said makes me sound like one of those women who gets pregnant and claims that they have no idea how and that it must have come from a swimming pool.
Biraz önce söylediğim cümle hamile kalıp "nasıl oldu bilmiyorum yüzme havuzundan geldi galiba" ... diyen kadınlar gibi hissettirdi.
I've been meeting him for coffee just because I wanted to make sure that everything was okay between the two of you, and I never, ever thought that he would do something like this.
Onunla kahve içmek için buluşmuştum, çünkü aranızın iyi olduğundan emin olmak istedim ve böyle bir şey yapacağını asla düşünmezdim.
Yes, yes, just like that... like you're holding a tiny mouse and talking to the mouse.
Evet, böyle. Sanki elindeki minik bir fareyle konuşuyormuş gibi.
I tracked dobbs down to that motel and there he was, Just laying there watching tv Like he didn't have a care in the world.
Dobbs'u otele kadar izledim, oradaydı dünya umurunda değilmiş gibi televizyon izliyordu.
It just seems like all that matters to you is winning and that you don't care about what it does to your friends.
Bana önemli olanın sadece kazanmak olduğu ve dostlarına ne yaptığını umursamıyormuşsun gibi geldi.
To know that you're just like me! Oh, and now it begins.
Benim gibi olduğunu bilmen için.
No, we need someone like Lydia or Meredith, and we're just sitting here listening to a stupid record player play a record that doesn't play anything.
Bizim Lydia ya da Meredith gibi birine ihtiyacımız var. Burada oturmuş hiçbir şey çalmayan aptal bir pikabı dinliyoruz.
My 1st thought was like, just go over there and start touching hugging and squeezing. But, you know you can't do all that, you know.
İlk düşüncem, sadece oraya git ve dokunmaya, sarılmaya ve sıkıştırmaya başla.
and just in time 18
and just so you know 170
and just think 21
and just 169
and just now 18
and just remember 20
and just for the record 41
and just so we're clear 26
and just to be clear 26
just like that 1429
and just so you know 170
and just think 21
and just 169
and just now 18
and just remember 20
and just for the record 41
and just so we're clear 26
and just to be clear 26
just like that 1429
like that 1389
like that one 32
and jim 21
and jane 16
and joseph 27
and j 39
and jimmy 16
and john 44
and jeff 16
and james 16
like that one 32
and jim 21
and jane 16
and joseph 27
and j 39
and jimmy 16
and john 44
and jeff 16
and james 16