And we traducir turco
365,196 traducción paralela
And we became roommates. No.
Ev arkadaşı olduk.
His name is Perry, and we went to first base all over each other.
Adı Perry ve birbirimiz üzerinde bayağı çalıştık.
And we were happy there.
Orada çok mutluyduk.
There was no way we were gonna hire you. And we had a whole new concept for the Urethrex campaign.
Seninle çalışmayacaktık ve Urethrex'e yeni bir konsept bulmuştuk.
Think about how much fun we would have with all the music and dancing and wearing fancy clothes.
- Ne? Müzik, dans ve havalı kıyafetlerle ne çok eğlenirdik.
And we would have, except I had a scratchy throat.
Boğazım kaşınmasa gerçekten paylaşırdık.
Yeah, Christy's got another guy who's never gonna call and we're trying to put a good face on it.
Evet, Christy'nin onu asla aramayacak başka bir adam buldu...
We come to this restaurant a minimum of three times a week... good times, bad times, economy up, economy down, and we always get a booth. And look where they put us :
Bu restorana haftada en az üç kere geliyoruz iyi zamanda, kötü zamanda, ekonomi iyiyken, kötüyken ve her zaman kabinde oturuyoruz.
Uh, um, she's coming over with my dog, and we got some stuff to talk about.
Köpeğimle birlikte gelecek ve konuşacak bir şeylerimiz var.
And we need to talk.
Ve konuşmalıyız.
And we are grateful.
Ve buna minnettarız.
We're just gonna sit and watch season two of "The A-Team" in its entirety, got it?
Oturup A Takımı'nın ikinci sezonunu izleyeceğiz, tamam mı?
Maybe we do need to stop trying to fix the past... and start looking at the present.
Belki geçmişi düzeltmeye çalışmaktan vazgeçmeliyiz. Önümüze bakmaya başlamalıyız.
If you could remember the way that we were as a family... if you woke up one day and I was suddenly gone, you would have to do the same thing.
Nasıl bir aile olduğumuzu hatırlasaydın, eğer bir gün uyansaydın ve ben birden yok olmuş olsaydım, sen de aynı şeyi yapardın.
And as we speak,
Biz burada konuşurken,
And together... we will change history.
Ve hep birlikte... tarihi değiştireceğiz.
We followed some lanterns, I saved you from gothel, you saved me from... death, and then you got arguably the world's most overly dramatic haircut.
Fenerleri takip ettik, Ben seni Gothel'dan kurtardım. Sen beni... ölümden kurtardın. Ardından çok dramatik bir şekilde saçlarını kestin.
But make no mistake, getting to the wedding day and our happily ever after would be the biggest adventure we would ever face.
Ama şüphesiz ki evlenip sonsuza dek mutlu olacağımız güne kadar hayatımızın en büyük macerasını yaşadık.
As you've requested, your majesty, we've doubled security on both the main gates and the south towers.
Majesteleri, istediğiniz gibi güneydeki kulelerin ve ana kapıların güvenliğini iki katına çıkardık.
You know, if you really wanted, I could get you in and out of here before anyone even knew that we were gone.
Aslında, kimsenin ruhu duymadan seni buradan çıkarıp geri getirebilirim.
I want to ride our horses out to the corona wall together each and every morning until we're both very, very old and gray.
Yaşlanıp buruşana kadar seninle her sabah Corona duvarına kadar yarışmak istiyorum.
In the mean time, we'll stay right here and take things slowly.
Bu sırada burada kalır işleri yavaştan alırız.
And you'll be pleased to know we'll be building a footbridge so the homeless guy who likes yelling at the river can still access the part of the river he's most furious at.
İyi haberi de vereyim, bir köprü yaptırıyorum. Böylece nehre bağıran evsiz adam, nehrin en çok kızdığı bölümüne kolayca ulaşabilecek.
We own your voice, your likeness, and your unique sense of style.
Sesini, özelliklerini ve stilini kullanma hakkımız var.
You've still got your charities, and now we're gonna save the world together.
Hâlâ hayır işi yapabilirsin. Dünyayı birlikte kurtaracağız.
Next week, we're getting into Kant's categorical imperative, which says something totally different, and according to ethical egoism, being selfish is the only true morality.
Haftaya Kant'ın kesin buyruğunu işleyeceğiz. Onun bakış açısı çok farklı. Ayrıca ahlaki egoizme göre, tek gerçek ahlak anlayışı bencil olmaktır.
I appreciated the conversation we had and the book.
Sohbetimiz ve kitap için minnettarım.
Well, actually, Elsa and I, we haven't been speaking.
Aslında Elsa ile konuşmuyoruz.
As a kid, we couldn't even walk through a parking lot because he'd have to stop behind every car and read the license plate.
Çocukken onunla otoparktan geçemezdik bile çünkü bütün arabaların arkasında durup plakalarını okurdu.
On behalf of President Diego Nava and the office I represent, we would like to apologize and to thank you for your patience. [phones ringing]
Başkan Diego Nava ve kendi bakanlığım adına, sizlerden özür dileriz ve sabrettiğiniz için teşekkür ederiz.
With troops from the First Military District... and the Navy... as well as the Presidential Guard... we have set up a 20-block perimeter around the hotel where the incident occurred.
İlk Askeri Bölge'deki birlikler Donanma ve Başkanlık Korumaları olayın gerçekleştiği otelin etrafında 20 blokluk bir alan hazırladı.
Their slogan is "We're all about dating and not the carbon-14 kind" "
Tabii ki. Sloganları da şu : Hepimiz flört etmek üzereyiz üstelik Karbon 14 tarzında değil.
Well, we work at the same place as you, and
Biz de seninle aynı yerde çalışıyoruz.
We already tried that and failed.
Onu zaten denedik ve başarısız olduk.
If I sever his destiny, we can be together, and I will still be strong enough to protect him.
Ama onun kaderini kesersem, birlikte olabiliriz. Hem de hâlâ onu koruyacak kadar gücüm olur.
And now we can finally be a family... if you'll forgive me.
Nihayet aile olabiliriz. Tabii beni affedersen.
Well, some were more successful than others, admittedly, but... you and I have been through quite a lot together, haven't we?
Hepsi kusursuzdu denemez tabii ki, ama seninle birlikte epey bir geçmişimiz var, değil mi?
We finally get back together and you do this? !
Sonunda bir araya geliyoruz ve bunu mu yapıyorsun?
She said, "We finally get back together and you do this?"
Dedi ki, "Sonunda bir araya geliyoruz ve sen bunu mu yapıyorsun?"
Okay, first of all, we're not divorced because she hasn't gotten around to signing the papers, and I told you about my dog.
Tamam, ilk olarak boşanmadık çünkü henüz belgeleri imzalamadı ve sana köpeğimi anlatmıştım.
So, as we speak, my boyfriend and his semi ex-wife are having a romantic lunch in his apartment.
Konuştuğumuz gibi, erkek arkadaşım ve onun yarı-eski karısı evinde romantik bir öğle yemeği yiyorlar.
Yeah, we found her bound and gagged in the closet.
Evet, kızı bağlı ve dolaba kilitli bulduk.
And if he does, we've got a shot.
Ve eğer öyleyse, elimizde bir şansımız var.
We just collared her three months ago for hacking our system and now you want to let her do it again?
Üç ay önce onu sistemimizi hacklemekten yakaladık ve şimdi tekrar yapmasına izin mi vereceksin?
And right now, she is the only chance we have at finding him.
Ve şu an Aram'ı bulmak için tek şansımız o.
We could be mature and talk about the fact that we're both into the same guy.
Olgun olabilir ve ikimizin de aynı adamla ilgilendiğimiz hakkında konuşabiliriz.
You got somewhere we can sit and call this in?
Oturup gerekli yerleri arayabileceğimiz bir yer var mı?
We're on the Reddington task force, and the one person Dembe can't get near right now is Mr. Reddington.
Reddington görev gücünde ve Dembe'nin şu anda yaklaşamayacağı tek kişi Bay Reddington'dır.
And by what it would do to me if we got too close.
Ve eğer çok yakınlaşsaydık bana ne yapacağından da.
We are carrying cargo highly valuable to the Rebellion, and desperately wanted by the Empire.
İsyan için çok değerli bir kargo taşıyoruz ve İmparatorluk onu çok istiyor.
We've got to get out of here and find the Ghost.
Hemen buradan gidip Hayalet'i bulmalıyız.
and welcome back 16
and welcome 74
and well done 16
and we're off 44
and we're running out of time 21
and well 178
and we're back 55
and we're done 73
and we'll talk 51
and we're walking 16
and welcome 74
and well done 16
and we're off 44
and we're running out of time 21
and well 178
and we're back 55
and we're done 73
and we'll talk 51
and we're walking 16