Around noon traducir turco
197 traducción paralela
It'll get warm around noon.
Öğlen olunca ısınırız.
I'll get out of here around noon.
Buradan öğlen ayrılırım.
You could drop in here say around noon time sometime.
Sen yemeklerini burada yersin.
If D'Angelo calls, tell him I'll be at the office around noon. Bye.
D'Angelo ararsa, öğleden sonra ofise uğrayacağımı söyle.
Sure, around noon.
Evet, öğlen.
We eat around noon and 6.
Öğlenleri ve saat altıda yeriz.
You'll come back here around noon.
Öğlen gibi buraya tekrar geleceksin.
Around noon we arrived at a spot that reminded me of home.
Öğle civarı öyle bir yere geldik ki bana memleketimi hatırlattı.
It's around noon.
Gece yarısına geliyor.
Around noon.
Öğle üzeri.
Come around noon tomorrow.
Yarın öğlen vakitlerinde gel.
Around noon, then?
Öyleyse saat 12 civarı.
She called me around noon saying she wouldn't be back for lunch.
Öğlene doğru yemeğe gelemeyeceğini bildirmek için aradı.
Have to leave around noon, I suppose.
Sanırım öğlene doğru hareket etmeliyiz.
Some time around noon.
Gece yarısıydı.
Get me around noon.
Öğlen çıvarı al beni.
We changed car in a forest, and arrived in South Braintree around noon.
Ormanda arabamızı değiştirdik, ve öğlene doğru South Braintree'ne vardık.
" Please join me for a luncheon at my house, around noon...
" Bugün seni evimde öğle yemeğine bekliyorum...
- I'll call you around noon.
- Öğlene doğru ararım.
I'll pick you up around noon.
Yarın öğlen uğrar, seni alırım.
And then we'd sleep from around noon to sunset.
Sonra da öğlenden güneş batana dek uyurduk.
Yesterday, around noon. You show him the vault? Yeah, but I didn't open it.
Evet ve belki değişen beyin dalgalarımız rüya işlemiyle birleşmiş.
They all left around noon
Hepsi birden orayı terk ettiler
Ayacht fitting that description came into St. Marcos for refueling around noon.
O tanıma uygun bir yat, öğle saatlerinde yakıt ikmali için Saint Marcos adasına giriş yapmış.
In reality, you learned of his death yesterday, around noon, from Stephen Earl himself.
Aslında, ölümünü dün öğrenmiştiniz, öğle saatlerinde, Stephen Earl'ün ta kendisinden.
I'm okay I'll just sleep I'll have an aspirin around noon
Ben iyiyim. Uyuyacağım. Öğlende bir aspirin alırım.
I came to around noon.
Öğlen evime gittim.
She'll be back around noon.
Evet öğlene dönecek.
- Come around noon.
- Öğlen gibi gel.
We stocked up on drinking water and drove back to the res around noon.
İçme suyu stoğumuzu aldık ve öğlende, araziye geri döndük.
It's around noon.
Nerdeyse gece yarısı.
I'll be at your place around noon.
Öğleye doğru yerine gelirim.
We'll be back tomorrow around noon, then I'll give you my full attention.
Yarın öğle civarı döndüğümüzde bütün dikkatimi sana vereceğim.
Then I'll come by and pick you up around noon, all right?
O zaman öğlen gibi gelir, seni oradan alırım, olur mu?
I was on the Number Seven bus around noon, and you were a stockbroker with a tan briefcase and a cleft chin, and the bus was really crowded and we both reached for the hand strap and our hands touched and we laughed and..
Sen de kahverengi çantalı ve ayrık çeneli borsacıydın. Otobüs çok kalabalıktı. Sonra tutunmaya çalışırken ellerimiz birbirine dokundu.
Sunday, River Point, around noon.
Pazar, River Point, öğlene doğru.
Where will you be around noon?
Öğlen nerede olursunuz?
The doctor came in around noon, and we all had to...
Öğle civarı doktor geldi ve biz...
You checked in alone around noon on Saturday.
Odaya Cumartesi günü öğlene doğru yerleşmişsin.
Come around about noon tomorrow...
- Öyle. Yarın öğlene doğru gel...
We seen him once, around noon.
Onu öğleyin görmüştük.
I come around here every day at noon, 12 : 00 sharp.
Buraya her öğle üzeri, tam 12 : 00'de gelirim.
It has fringe all around the edges and I guess, you could wear it over your head at noon to keep the sun off, or, I suppose in the evening when it's cool you could throw it around your shoulders.
Etrafında püskülleri var ve sanırım gündüz güneşten korunmak için başına takabilirsin veya akşamları omzuna alabilirsin.
I'll have transportation for you around 12 noon.
Sizi 12 : 00 gibi oradan aldıracağım.
Didn't I run around morning, noon and night?
Sabah, öğle ve akşam dolanıp durmadım mı?
But three cars came in during this time from around noon till the time of the shooting.
Ağzına sıçtığımın ibnesi. Beni fena yakaladı. - Ne demek istiyorsun?
Breakfast around here is at 7 : 00. Lunch is at noon. Dinner is at 6 : 30.
Kahvaltı saat 7'de, öğle yemeği 12'de, akşam yemeği de 18 : 30'da.
Grandpa comes around often, always about noon.
Büyükbabam çok sık ve hep öğlene doğru gelirdi.
We'll expect you tomorrow around noon.
Maris ve ben bu akşam kulübeye gidiyoruz.
- Around noon.
- Zevkle.
You have to start around midnight so you can get to the top by noon.
Gece yarısı gibi yola koyulmalısın, böylece öğlene doğru zirveye ulaşırsın.
noon 169
noona 135
noon and night 24
noon tomorrow 16
around 956
around the world 31
around the corner 75
around me 18
around here 182
around midnight 41
noona 135
noon and night 24
noon tomorrow 16
around 956
around the world 31
around the corner 75
around me 18
around here 182
around midnight 41