Noon tomorrow traducir turco
628 traducción paralela
Flight is at noon tomorrow.
Uçuş yarın 12'de.
Shall we say noon tomorrow, Mr. Renault?
Yarın öğle vakti uygun mu Bay Renault?
I'll have a car pick them up at noon tomorrow in North Philadelphia.
Yarın onları Kuzey Philadelphia'dan arabayla alacağım.
Come around about noon tomorrow...
- Öyle. Yarın öğlene doğru gel...
I was just saying, Lestrade, that I should get into New Castle, pick up my chemicals and be back here not later than noon tomorrow.
Söylediğim gibi, Lestrade, New Castle'a gitmeliyim, kimyasallarımı almalı ve buraya dönmüş olmalıyım yarın öğleden daha geç olmamalı.
I have given the order for your execution at noon tomorrow.
Yarın öğlen idam edilmen için emir verdim.
- Aye. I've written that if he delivers Cassim to me by noon tomorrow, I shall return him his bride.
Eğer yarın öğlene kadar Kazım'ı bana verirse, gelinini ona geri vereceğimi yazdım.
If all goes well, you'll be returned to your beloved by noon tomorrow.
Eğer her şey yolunda giderse yarın öğlen sevgiline kavuşacaksın.
Let him be brought to his estate before noon tomorrow, then the woman will be returned to you unharmed.
Yarın öğlenden önce kendi mülküne getirilsin, o zaman kadın da hiç zarar görmemiş olarak sana geri verilecek.
He was supposed to leave at noon tomorrow.
Yarın öğleyin uçması gerekiyor.
We'll get you out of this pocket by noon tomorrow.
Yarın öğlen burada olacaksınız.
Come and talk with me here at noon tomorrow.
Yarın öğlen burada buluşalım.
There's a stage leaving at noon tomorrow.
Yarın öğlen kalkacak bir posta arabası var.
First, we wait until noon tomorrow.
Öncelikle yarın öğleye dek bekleyeceğiz.
Report to the office of the adjutant general by noon tomorrow, where your quarters will be.
Yarın sabah ilgili generalin ofisine gelerek, nerede kalacağınızı rapor edin.
Ravenhurst, take that nincompoop, and knight that nincompoop by noon tomorrow!
Ravenhurst, o sersemi al, ve yarın öğlen o sersemi şövalye ilan et!
We're due at Hong Kong at noon tomorrow.
Yarın öğlen gibi Hong Kong'da oluruz.
Dizar and Son have given me until noon tomorrow.
Dizar ve Oğlu bana yarına kadar süre verdi.
Funeral is set for noon tomorrow.
Cenaze yarın öğleye ayarlandı.
You have until noon tomorrow.
Yarına kadar vaktin var.
See you at noon tomorrow, the theatre café
Yarın öğlen tiyatrodaki kafede buluşuruz.
Mrs Hazeltine and I are flying to New York, taking the overnight jet to London, there's a flight to Berlin and we'll be there at noon tomorrow.
Bayan Hazeltine ve ben bu öğleden sonra New York'a uçuyoruz. Oradan da gece yarısı Londra'ya. Berlin'e bağlantılı bir sefer var ve yarın öğlen orada oluruz.
Noon tomorrow?
Yarın öğlen mi?
By noon tomorrow, I want to see every one of them destroyed!
Yarın öğlene onların hepsinin yok edildiğini görmek istiyorum.
Come around noon tomorrow.
Yarın öğlen vakitlerinde gel.
We're leaving noon tomorrow. Today!
Yarın, daha doğrusu bugün yola çıkacağız.
Noon tomorrow
Yarın gece!
Oh, and if I don't hear from you by noon tomorrow try and think of some remote corner of the world where I won't find you.
Ayrıca yarın öğlene kadar senden haber almazsam dünyada seni bulamayacağım uçsuz bir köşe aramaya başla.
The minute I see Oliver, I'm going back to my hotel... and pop myself into bed, and I'm not going to get up until tomorrow at noon.
Oliver'ı gördükten sonra hemen otele döneceğim. Kendimi yatağa atıp yarın öğleye kadar kalkmayacağım.
We'll make absolutely sure tomorrow noon.
Yarın öğlen tamamen emin olacağız.
Tomorrow noon, to be exact.
Yarın öğlen, daha doğrusu.
Get some tickets for the noon train tomorrow.
Yarın öğle treni için bilet al.
I thought tomorrow about noon...
Yarın öğlen diye...
By noon tomorrow you will be dead.
Yarın öğlen ölmüş olacaksın!
I'll come here tomorrow at noon, Kitty.
Yarın öğlen yeniden gelirim Kitty.
We're taking the noon'plane tomorrow.
Yarın öğle uçağıyla gidiyoruz.
- Tomorrow noon.
- Yarın öğlen.
I'll have Cohill out of that pocket by noon, tomorrow.
Cohill'e yarın öğlen döneceğime söz verdim.
After we pick up the money tomorrow noon, we're on our way.
Yarın öğlen parayı aldıktan sonra yola çıkıyoruz.
But I won't know till tomorrow, along about noon.
Ancak yarın öğlene kadar bundan emin olamam.
Would the day after tomorrow be all right, say about noon?
Yarın değil, ertesi gün uygun mu? Öğlen diyelim.
The California stage comes through tomorrow noon... and it's carrying close to $ 100,000 in gold bars... consigned by the Crocker Mining Company in Sacramento... to the government mint in Wall Street, New York.
California Postası yarın öğlen gelecek. Ayrıca Sacramento'daki Crocker Madencilik Şirketi'nden sevk edilen..... 100.000 dolarlık altını New York'a götürecekler.
But on Fred Amiel, Georgia Lorrison, James Lee Bartlow I can raise $ 2,000,00o by tomorrow noon.
- Fakat Fred Amiel, Georgia Lorrison, James Lee Bartlow Yarım öğleden sonra 2 milyon dolar arttırabilirim
- I will pick you up tomorrow at noon.
Yarın öğleyin seni buradan alırım.
I'll have Robby run it off for you...... and you'll get it not later than tomorrow noon.
Robby'ye yapmasını söyleyeyim. Yarın öğlene kadar almış olursunuz.
We'll be on this train till tomorrow noon
Yarın öğleye kadar bu trende olacağız.
Look here, I shall be back by tomorrow at noon.
Buraya bak, yarın öğle üzerine doğru dönerim.
By tomorrow noon at the latest.
En geç yarın öğlene kadar.
Mine will start at tomorrow noon too.
Bir tek ben mi erken kalkıyorum yani?
- Tomorrow at noon at the Tropicana.
- Yarın öğlen Tropicana'da.
I'll have Mabry and Simons take the noon train to Dodge... and meet you there tomorrow.
Ben, Mabry ve Simons'a haber vereceğim, yarın Dodge şehrinde öğlen treninde seni karşılayacaklar.